kapat

03.07.1999
Anasayfa
Son Dakika
Haber İndeksi
Yazarlar
Günün İçinden
Politika
Ekonomi
Dünyadan
Spor
S u p e r o n l i n e
Magazin
intermerkez
Siber Haber
L E I T Z
Sofra
Bizim City
Sizinkiler
Para Durumu
Hava Durumu
Bayan Sabah
İşte İnsan
Astroloji
Reklam
Sarı Sayfalar
Arşiv
Hazırlayanlar
Sabah Künye
E-Posta

1 N U M A R A
Z D N e t  Türkiye
A T V
M i c r o s o f t
Win-Turkce US-Ascii
© Copyright 1999
MERKEZ GAZETE DERGİ BASIM YAYINCILIK SANAYİ VE TİCARET A.Ş.
CAN ATAKLI(ataklic@sabah.com.tr )


Karayolları'nın feryadı

Hatırlarsınız, geçen hafta otoyolların bozukluğu ve gişelerde çekilen sıkıntıyı dile getirmiştim. Bunun üzerine Karayolları Genel Müdürü Dinçer Yiğit aradı, uzun bir sohbet yaptık.

Dinçer Yiğit yazıda dile getirmeye çalıştığım iki temel konu ile ilgili ayrıntılı bilgiler verdi.

Kendisinin de tıpkı bizler gibi "feryat" ettiğini söyleyen Dinçer Yiğit "Ancak şunu hemen belirtmeliyim ki, karayolları olarak otoyollar üzerinde bizim bir hakimiyetimiz yok" dedi. Otoyolların bütçesinin kendilerinden değil Kamu Ortaklığı İdaresi'nden karşılandığını söyleyen Yiğit "Otoyollar hizmete girdiği yıllarda gelirin yüzde 10'u karayollarına aktarılıyordu. Ancak aradan 15 yıl geçti. Bu süre içinde yollar aşındı, zaten bu tür yolların 15 yıl içinde adeta yeniden yapılır gibi bakım ve onarımı vardır, bu yüzden 10'luk pay onarım için artık yetmiyor" diye konuştu.

Dinçer Yiğit Kamu Ortaklığı İdaresi'ne defalarca başvurduklarını ancak her seferinde "Biz parayı yeni otoyol için verebiliriz, bakım ve onarımı kendi bütçenizden halledin" cevabını aldıklarını belirterek "Bir de üstüne son dönemlerde yüzde 10'luk payı dra alamaz olduk" dedi.

Karayolları Genel Müdürü gişelerle ilgili sorunun tamamen "eleman eksikliğinden" kaynaklandığını söyleyerek "Açıkçası feryat ediyorum, devletimiz 200 elamanı bulamayacak durumda mı?" diye sordu. Dinçmen gişelerde çekilen sıkıntıyı vicdan azabı içinde izlemek zorunda kaldığını belirterek "Vatandaş çok haklı, ama elimizden hiçbir şey gelmiyor, Devlet Personel Dairesi bugüne kadar yaptığım sayısız başvuruyu hep olumsuz cevapladı" dedi.

Çok uzun yıllardır Karayolları'na hizmet eden, şimdi tekrar Genel Müdürü görevine gelen Dinçer Yiğit'in "samimi sözlerini" ne yazık ki üzüntü içinde dinlemek durumunda kaldım.

Nereden çıktı kadının çok yaşadığı?
Emeklilik tartışması sürüyor. Uzun yıllar sonra ilk kez kadınlar da erkeklerle "eşit süre" çalıştıktan sonra emekli olabilecekler. Üstelik 62 yaşında.

İlk bakışta "Ne var yani, kadın erkek eşit değil mi?" diye sorulabilir. Ama bugüne kadar kadına "yıpranma payı" tanıyan yasaların şimdi değiştirilmesi çok garip.

Hafta içinde Türk Kadınlar Birliği eski Başkanı Günseli Özkaya ile konuştum. Bir dönem CHP Parti Meclisi üyeliği de yapan Özkaya "Kadınla erkeği aynı yaşta emekli etmeye çalışmak hem mantıksız hem de haksızlık" dedi. Özkaya Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Yaşar Okuyan'ın konuşmalarını "hayretle" izlediğini belirterek "Hele sayın Bakanın 'kadınlar daha çok yaşıyor' sözlerine bir anlam vermek mümkün değil" diye konuştu.

Özkaya "hangi kadınların" daha uzun yaşadığını merak ettiğini belirterek "Sayın Bakanın elindeki istatistikleri açıklamasını bekliyoruz. Hergün evinde oturan kadınlar mı erkeklerden daha uzun yaşıyor, yoksa gün boyu çalışan, aklında evinin temizliği, bulaşığı, çocuklarının okulu, günlük harcamalar, aile bütçesi gibi konular bulunan ve stres içinde olan kadınlar mı erkeklerden uzun yaşıyor?" diye sordu.

Günseli Özkaya "Bakın" dedi ve sürdürdü "Benzer bir yasayı 12 Eylül döneminde de çıkarmak istediler. O zaman gittik durumu Kenan Evren'e anlattık. İhtilalin lideri bile bu konuda anlayış gösterdi ve kadınlara yıpranma payı konmasını kabul etti" dedi.

Kadın erkek eşitliğini "çalışma süresinde" sağlamaya çalışan zihniyetin her nedense "kadın kuruluşlarının" tepkisiyle karşılaşmadığından yakınan Özkaya "Oysa ben bütün kadın derneklerinin ayaklanacağını sanıyordum" diye konuştu.

Atın şu kravatları
Hep aklıma ve gözüme takılır, Bodrum'da da görünce yazmaya karar verdim.

Bizde "devlet ve hükümet adamları" nedense yaz kış her yerde ve her zaman aynı kılığı giymeyi pek seviyorlar. İlle koyu renk takım elbise olacak üzerlerinde ve tabii boyunlarında kravat.

Ama bu takım elbise kravat olayı her yerde aynı "ciddiyeti" temsil etmiyor. Bazı anlarda ciddiyet değil, "komiklik" oluyor.

Örneğin bayıltıcı bir yaz sıcağında turizm tesisi açılıyor. Herkes doğal "yazlık" giysiler içinde. Bu tabii elbette mayolarla şortlarla gelmişler anlamında değil. Rahat kıyafetler yani. Erkekler en fazla yazlık bir keten takım giyerken kadınlar ince elbiselerle geliyorlar bu tür toplantılara. Bu kalabalığın ortasında bakan ve bürokrat olanlar hemen "sırıtıyor." Çünkü onların üzerinde koyu renk bir takım elbise var. Sanki kış ortasındalar.

Buna "devlet ciddiyeti" deniyormuş. Devlet adamları bu ciddiyeti korumak adına hem eziyet çekiyorlar hem de herkesin içinde "garip" duruma düşüyorlar.

Oysa bir devlet adamı "başlarım böyle ciddiyete" diyebilse, başka konularda da ufukunu açabilecek adımlar atmaya cesaret bulacaktır kendinde.

Yazarlar sayfasına geri gitmek için tıklayınız.

Copyright © 1999, MERKEZ GAZETE DERGİ BASIM YAYINCILIK SANAYİ VE TİCARET A.Ş. - Tüm hakları saklıdır