Hazine, pek çok gelişmiş piyasada kullanılan 'primary dealer' uygulamasını en geç Eylül ayında başlatmayı planlıyor. Yaklaşık iki yıl önce gündeme getirilen bu sistem özet olarak piyasanın derinliğini ve likiditesini artırmayı hedefliyor. Bu iki faktörün oluşturulması da Hazine'nin daha ucuz ve rahat borçlanabilmesini sağlıyor. Çünkü derin ve likit piyasa risk faktörünü azalttığı için fiyat aralıkları daha düşük oluyor. Oyuncuların, menkul kıymet satın alırken "elden çıkaramama" gibi endişeleri azalıyor. Primary dealership, ilk kez piyasa taraflarının görüşüne 15 Ekim 1997 tarihinde sunuldu. Hazine, Merkez Bankası ve İMKB yetkilileriyle biraraya gelerek bir çalışma yaptı. Bunu piyasa oyuncularının görüşlerine sundu. Ancak o tarihten bu yana da fazla bir gelişme yaşanamadı.
Hazine'nin bu sistemin oluşturulmasındaki detayları tartışmak ve Türkiye piyasalarına uygun hale getirebilmek amacıyla toplantılar düzenlemesi bekleniyor.
PrImary dealer nedİr, sİstem nasIl İşler?
* Primary dealer, özetle bir menkul kıymeti ilk ihraçtan satın almaya ve bu kıymetleri belirlenen şartlara uyarak diğer piyasa oyunculara satıp, geri almaya 'yetkili' ve 'zorunlu' olan aracılardır.
* Hazine tarafından hazırlanan ve tarafların görüşüne sunulan primary dealer konusundaki önerileri ana hatlarıyla şöyle:
* Öncelikle piyasadaki bazı oyuncuların primary dealer olarak seçilmesi gerekiyor. Bu seçimde de sermaye yeterliliği, Hazine ihalelerinde ve ikinci el piyasada gerçekleştirilen işlem hacmi, bu aracılık faaliyeti ile başedebilecek ölçüde operasyonel altyapı ve personel sayısı gibi bazı kriterler kullanılacak.
* Belirli sürelerle durum tesbiti yapılacak. Kriterlerin dışına çıkan primary dealer'lar değiştirilecek.
* Hazine ihalelerine sadece bu belirli sayıdaki prime dealer'lar katılabilecek. İhalelere katılımın zorunlu olup olmayacağı, minimum katılım miktarı gibi noktalar, sisteme geçmeden önce belirlenmesi gereken iki önemli noktayı oluşturuyor.
* Diğer banka veya aracı kurumlar, iç borçlanma senetlerini bu prime dealer'lardan satın alabilecek.
* Bu sistemin en önemli amaçlarından biri piyasanın derinliğini artırmak. Bunun sağlanması için primary dealer'lar, belirleren süreler boyunca, belirlenen fiyat marjı aralığını geçmemek üzere hem alış, hem de satış kotasyonları vermek zorunda olacaklar.
* Bu kotasyonların yeralacağı başka bir pazar açılması da öngörülüyor.
Bu sistemde Hazine ihalelerine sadece primary dealer'lar katılıyor. Diğer piyasa oyuncuları da taleplerini bu dealer'lara bildiriyor. Dolayısıyla bu oyuncular piyasanın nabzını öğrenebilme şansına ve yüksek işlem hacimine sahip oluyor.
Ancak bu ayrıcalık için ödenmesi gereken de bir diyet var. Bu da riskin -en azından bir kısmını- üstlenmek. Bazı ülkelerdeki uygulamalarda primary dealer'ın Hazine ihalelerine katılma zorunluluğu yok. Ancak bu ayrıcalığın kaybedilmesini de gündeme getirebilecek pahalı bir keyfiyet oluyor. Çünkü dealer'lar belli kriterlerlerle seçiliyor. Bunlardan en önemlilerinden birini de işlem hacmi oluşturuyor. Kısacası riskin arttığı dönemde bile prime dealer'ların elini taşın altına koyarak Hazine ihalelerine katılması gerekiyor. Ayrıca riskin yüksek olduğu dönemlerde de dealer'lar belirlenen sürelerde, belli fiyat marjının içinde kalmak koşuluyla çift taraflı kotasyon vermek zorunda kalıyor.
Piyasa açısından bakıldığında bu durum diğer oyuncular açısından likidite, rahatlık, güven sağlıyor. Şu anda ikinci el bono piyasasına bakıldığında son bir-iki ihalede satılan tahviller dışında 'işlem görüyor' diyebileceğimiz fazla kağıt yok. Bu durum bir faiz eğirisinin oluşturulmasını ve buna dayalı olarak piyasayı geliştirecek yeni enstrümanların ortaya çıkarılmasını imkansız hale getiriyor. Her türlü kağıt için çift taraflı kotasyonun oluşacağı primary dealer sistemi, bu açığı da kapatıyor.