ULAŞ BIÇAKCI
Bu çocuk adam olmaz.
Bu şirket adam olmaz.
Bu ülke adam olmaz.
Bu millet adam olmaz.
Biz adam olmayız.
Bu lafları ağızlarına sakız edenler onları çiğnemeye devam etsinler ve adam olmamakta dirensinler. Onların dirençlerini kırmak ve diğeirlerinin umutlarını artırmak için bugün gençlerden bahsedeceğim. Hani televizyonlardaki kavgalarını seyrederken kendilerini, "Bu çocuklar adam olmaz" dedirten gençlerden.
Her eğitmen, her yazar çizer, her düşünür taşınır gibi üniversitelere sık sık çağrılıyorum konuşma yapmak için. Ve öyle gençler görüyorum ki, yukarıdaki türden lafları adeta dudak tiryakiliği haline getirmiş olanlara bile, "Bu çocuklar adam olur" dedirtecek kalitedeler.
En son Celal Bayar Üniversitesi Yönetim ve Ekonomi Kulübü'nün (Management Club) davetlisi olarak Manisa'da bir konuşma yaptım. Konferans salonunun mükemmelliği de dikkatimi çekti ama gençlerin sadece üniversitelerinin verdiği eğitimle yetinmeyip kendi kendilerini eğitmek için duydukları heyecan ve gösterdikleri çabalar beni duygulandırdı.
Beni kulüp adına davet eden Deniz İri, arkadaşları Seden, Yasemin, Elif ve diğer kulüp üyelerinin iş yaşamı ile entegre olabilmek, teoriyle pratik arasındaki farkı şimdiden anlamak için yaptıkları özverili çalışmalara daha sonra İstanbul'a geldiklerinde de şahit oldum. Hani geçen hafta, "Eğitilme kendini eğit, yoksa yabancılaşırsın" demiştim ya; işte bu gençler yabancı kalmamaya çalışıyorlar, kendilerini eğitiyorlardı.
Ama sadece onlar değil. Daha birçok genç gruba rastlıyorum ve umutlanıp mutlanıyorum. "Adam olacak çocuk önüne bakar" devri bitti artık. Haydi gençler, hepiniz kafanızı kaldırıp etrafınıza bakın. Gelişmeleri üniversiteler açısından da olumlu buluyorum. İş dünyası sadece üniversite eğitimiyle, insanları diplomaları ile değerlendirmeyle hiçbir yere varamaz. Üniversiteler hiçbir zaman iş yaşamının gerçek ihtiyaçlarını tam olarak karşılayan insanlar yetiştiremezler. Tüm formel eğitim önemini gittikçe kaybedecek. Diplomalarımız bir süre sonra nostaljik birer anı olarak kalacak. (Çoğumuz için zaten öyle ya, neyse.) Onun için, üniversite duvarları yıkılmalı. Sevindiricidir ki, çabalar var.
İçten hem akademisyenlerin kendileri hem de öğrenciler, dıştan da çeşitli çevreler bu çabalara katılıyor. "Akademisyenler de" diyorum, çünkü onlar da bunu biliyorlar ve açığı kapatmak için ellerinden geleni yapıyorlar. Biliyorum, çünkü onların da davetini sık sık alıyorum ve çabalarını gözlemliyorum. Bu arada üniversite idarecilerine ve hocalara özellikle gençlere dışa açılma konusunda verdikleri fırsat ve destekleri için de teşekkür ediyorum.
"Biz adam olmayız" diye ısrar edenlere söylüyorum: Eğer çok ısrar ediyorsan adam olma, ama kendi adına konuş."