kapat
13.06.2003
YAZARLAR
ATV
EKONOMİ


TÜRKİYE
DÜNYA
POLİTİKA
SPOR
MEDYA
SERİ İLANLAR
METEO
TRAFİK
ŞANS&OYUN
ACİL TEL


STATHIS EFSTAHIADES


Duraklamalar buhran yaratıyor

Avrupa ve ABD'de geleneksel olarak "Türk faktörüne" önem verenler, Ankara'nın siyasi yönelmelerinden rahatsız oluyor. Özellikle Washington, askeri liderlerin bocaladığını ve bu "aritmi"nin sadece Irak konusunda yaşananlarla sınırlı olmadığını görüyor ve rahatsız oluyor. Brüksel ve Atina, rahatsız oluyor çünkü Türkiye'nin Balkanlar'daki dinamizminden ve Kıbrıs konusundan ciddi bir biçimde uzaklaştığını görüyorlar. Sabırsızlanıyorlar çünkü Türkiye'nin büyük fırsatlar kaçırdığına tanık oluyorlar. Endişeye kapılıyorlar çünkü Erdoğan hükümetinin dış politika konularında istikrarlı bir siyaset izlemediğini ve Türk halkına, yabancı müttefiklerine vermiş olduğu sözleri gerçekleştirme cesareti gösteremediğini görüyorlar.

Duraklama, buhran yaratıyor
Türkiye'de iktidara gelen Erdoğan hükümetinin ilk birkaç ayında izlediği siyasetin belirsiz olması, Brüksel'de ilk önce hayal kırıklığı yarattı. Daha sonra bu hükümetin Türkiye'yi ne ölçüde ve kendisine layık bir biçimde bir rol üstlenmesinde Avrupa'daki gelişmelere ayak uydurtabileceği düşüncelerini doğurdu. Atina'da "Türkiye'nin Avrupa yolunda ilerlemesi" doğrultusunda geliştirilen ilke kalıcılığını sürdürürken, Ankara'nın gösterdiği duraklamalar ve bölge güvenliğini ilgilendiren konularda kesin bir yön tayin edememesi, adeta bir buhran yaratıyor. NATO'nunsa Brüksel'deki merkezinde gösterilen tepkiler daha büyük boyutlar arz ediyor.

Ne Washington ne de Atina, Türk hükümetinin karşılaştığı zorlukları göz ardı etmemekte. Türk hükümetinin iktidara geldiği ilk günden itibaren Washington'un acilen ortaya koyduğu Irak sorununa, BM ve AB'nin gündeme getirdiği Kıbrıs sorununa, Türk iç siyasetinde büyük boyutlar kazanan AB ilişkilerine ve tabii ki Türkiye'nin ekonomi ve demokrasi gibi sentezi çok yönlü olan iç sorunlarına derhal bir yanıt vermesi gerekiyordu. Ancak tüm bu sorunların çözümü için ciddi bir uğraşı gösterilmediği ya da gösterildiyse de sonuçsuz kaldıkları ve yeni sorunlar doğurmadığı zamanlar bile bu uğraşılarının en baştan başarısız olacağı kanaatlerini doğurdu.

Avrupa'ya yönelme zamanı
Bu verileri göz önünde bulunduran Brüksel ve Washington, durumun nereye varacağını -bazıları korkuyla- düşünmeye başladı. Acaba Türk ekonomisini düzeltmek ve iş güvencelerini artırmak için geçen Kasım ayında AKP'ye oy veren Türk vatandaşı, "hiçbir şeyin değişmediğini" görünce sessiz mi kalacak? Yoksa bazı çevreler Türk halkının bu haklı huzursuzluğunu ve hayal kırıklığını istismar edip ülkeyi 70'li-80'li yıllara mı sürükleyecek? Kendilerini yavaş yavaş göstermeye başlayan demokratik reformlar ve dini özgürlükler kimi yargıçların dikkatini çekerek -ordunun bunlara pek dikkat etmediğini varsayıyoruz- acaba ülke, 90'lı yılların başlarına mı getirilecek?

Atina'da da benzeri endişeler var. Asılsız olabilir mi bu endişeler? Olabilir. Ancak Türkiye'nin yakın siyasi tarihinde cerayan edenler, bu endişelerin varlığın haklı kılmaktadır.

Bazı veriler daha vardır. Irak savaşı özellikle Avrupa ve Orta Doğu ülkelerinde birçok "standartları" değiştirmiştir. ABD'nin tüm bölgenin güvenliği konularında neredeyse tek söz sahibi olması bugüne kadar ABD için bölgede kilit-rol oynayan ülkelerin tattığı siyasi imtiyazları yitirdikleri gözleniyor. Almanya ile Türkiye bunu hissetmeye başladı bile. Almanya, bu durum karşısında AB içindeki rolünü güçlendirmekle durumu dengelemeye çalışıyor. Acaba Türkiye'nin de Avrupa'ya özlü bir biçimde yönlenmesinin zamanı gelmedi mi?


Haberleri gazete sayfası görüntüsünde okumak için
SABAH e-Medya"ya tıklayın

<< Geri dön Yazıcıya yolla Favorilere Ekle Ana Sayfa Yap
TEMA
Sarı Sayfalar


Sizinkiler
ArboMedia

Copyright © 2002, MERKEZ GAZETE DERGİ BASIM YAYINCILIK SANAYİ VE TİCARET A.Ş. - Tüm hakları saklıdır