kapat
13.06.2003
YAZARLAR
ATV
EKONOMİ


TÜRKİYE
DÜNYA
POLİTİKA
SPOR
MEDYA
SERİ İLANLAR
METEO
TRAFİK
ŞANS&OYUN
ACİL TEL


HINCAL ULUÇ


Vatandaşı kendi polisine düşman edenler..

Bu suçtur biliyor musunuz.. Bir ülkede iki toplum gurubunu birbirine düşman etmek suçtur.. Hele vatandaşı, kendi canı, malı, sağlığı ve haklarından sorumlu polise düşman etmek şeddeli suçtur..

Çarşamba günü akşamüzeri bunu yaşadım işte..

Bu düşman etme çabası, eğer vatandaş ile polis arasında kanlı bir kavgaya dönüşmedi ise, bunun sebebi, orada görevli genç polislerin gerçekten olağanüstü "Dost" davranışlarıdır. Eski usul "Allah Allah" diye copları çekseler, zaten öfkesi burnundan taşan insanlara ayni öfke ile tepki gösterselerdi eğer..

Genç polisleri hem de canı yürekten kutluyorum.. İşin bu kısmı ayrı..

Gelelim, asıl önemli, asıl acı, asıl rezil, asıl çirkin kısmına..

****

İstanbul'da asayiş olaylarının nasıl katlandığını hissetmek için gazetelere bakmak yeterli.. Kent Teksas'a döndü.. Gasp, kapkaççılık, vurma, bıçaklama, yaralama, öldürme nerdeyse kol geziyor..

Günlerden beri "Polis nerde?.. Ne yapar" diye bir yazı yazmak geçiyor içimden.. "Sabret" diyorum..

Celalettin Cerrah ile tanışmam.. Ama medyadan izlediğim kadar ile sevilen, başarılı bir polis.. "Yeni geldi.. Dün bir bugün iki.. Zaman tanı" diyordum kendime..

Artık demem zor..

Çarşamba günü birebir yaşadıklarım, İstanbul polisinin halka değil, devlet protokoluna göre programlandırılıp, yönlendirildiğini bir daha ortaya koydu..

"İstanbul'u boş ver. Halkı boş ver. Başbakanı kolla yeter.."

Biz bu filmi yıllarca yaşadık. İnanın Recep Tayyip Erdoğan seçilince birazcık, ama birazcık umutlanmıştım.. "Bu haktan biri.. Halk çocuğu.. Halkını ezdirmez. Böyle gösterişlere tenezzül etmez" diye..

Ne gezer.. En büyük şovlar RTE'nin bir yere geliş gidişlerinde sergileniyor. Sayın Başbakan da bundan mutlu.. Şovmenlerini kutluyordur mutlak..Sakın ola "Haberim yok" demesin. Bu kentin çocuğu.. Bu kentte Belediye Başkanlığı yaptı.. En iyi o bilip, hissetmeli, ona yol açmak, onu korumak(!) adına yapılan rezillikleri..

****

Türkiye Basketbol Federasyonu, Türkiye Şampiyonası playofflarının en kritik iki maçını, Allahın günleri torbaya konmuş gibi, getirip milli takımın en kritik maçları ile ayni akşama koyuyor.. Sanki maçlar seyirciden kaçsın.. Sanki sayfalar futbola ayrılınca, baskete yer kalmasın der gibi..

Yahu futbol sezonu bitmiş. Basket sezonu bitmiş.. Bütün geceler boş.. Milli takımın eleme maçı geceleri ise, UEFA tarafından bir yıl önceden kesinleştirilmiş.. Sen niye getirir maçını ayni akşama koyarsın?.. İnat mı?. Bu federasyonda beyni fosfor yakan ferd-i vahit yok mu?.. Pazar- Perşembe oynasan mesela kıyamet mi kopar?..

Ve de dananın kuyruğunun kopacağı maç, o mahalle salonuna verilir mi?.

Federasyon başkanı, Ülker'i ikna edemez mi?..

Bu kentin valisi, Emniyet Müdürü "Güvenlik açısından mahzurlu. Küçük salonda maça izin vermiyoruz" diye bastıramaz mı..

Yoo.. Vatandaş kimsenin umurunda değil.. Playoffun son maçında, yani kupa verilecek, federasyon başkanı ülkede yok.. Amerika'ya gitmiş.. İki gün sonra git..

Başı bozukluğa, boş vermişliğe, vatandaşın eşek yerine konuşuna bakar mısınız?.. Tek ama tek sahip yok..

***

Ünal'a "Şu maçı görelim bari" dedim.. Yola çıktık.. Hava alanından Ataköy'e doğru geliyoruz, E-5'ten..

Aklınız almaz.. Alamaz.. Böyle şey sadece Türkiye'de, bizim aklının dışı Avrupa Birliğinde, ama içi hala şarklı kafamızda olur çünkü..

E-5'ten Ataköy'e tek girişi bir trafik arabası kapatmış. Koca Ataköy'e giriş yasaklanmış.. Niye?..

Başbakan geliyor!..

Yahu bu polis başbakanın polisi mi, halkın vatandaşın polisi mi?.. Maça yüzlerce İstanbullu geliyor, onlar kimsenin umurunda değil. Polis başbakana göre vaziyet alıyor. Hem de öyle alıyor ki, muhterem başbakan yolda bir lahza duraklamasın diye, maça değil, Ataköy'e evine gelenin bile yolunu kesiyor..

"Burası yassah hemşerim, dolan da gel.."

Ben dünyayı dolaştım. Ne başbakan, ne cumhurbaşkanları ile maçlara gittim.. Böyle bir rezilliğe dünyanın hiçbir yerinde şahit olmadım..

"Hıncal" olduğumu görünce bana izin (!) verdiler.. Girdik Ataköy'e.. Yaklaştık minnacık kasaba salonuna.. Durum daha da feci.. Her yol kesilmiş.. O kasaba salonu çember çember içine alınmış.. Kimse yaklaştırılmıyor..

Hamle ettik ilk giriş yoluna.. Polisler kol kola girmiş duvar yapmışlar..

"İleri" dediler.. Gittik.. İleri giriş de öyle.. Polis duvarı.. Onlar da "İleri" dedi.. Yahu daha ilerisi yok.. Salon bitti.. Orası polisin umurunda değil. Emir kullarına "Burdan sokma" demişler. O da sokmuyor. Senin nerden nasıl gireceğin umurunda değil. Çünkü sen umurunda değilsin. O başbakanın polisi..

Vatandaş ellerinde biletleri sallıyor polise.. Polisin kılı kıpırdamıyor. Emir öyle..

"Kimseye bakmayacaksın.. Kimseyi sokmayacaksın.. Kimseyi yaklaştırmayacaksın.."

Bir kadın elindeki sekiz bileti kendisini salona yaklaştırmayan polise gösteriyor..

"Benim hakkım ne olacak" diye..

"Sen kimsin kardeş?.. Bu ülkede vatandaş hakkı mı olur?.. Tek hak başbakanın.. Biz onun polisiyiz. Senin canın cehenneme.."

Bir genç polis kadını güya teselli ediyor..

"Hanımefendi, salon zaten dolu. Kapılar kapalı.."

Vay anasını sayın seyirciler, vay anasını..

Vatandaşa bileti satacaksın, sonra onu kapıda bırakacaksın..

Bunun dolandırıcılıktan, gasptan, hırsızlık, yankesicilikten ne farkı var..

Polissin görevini yapsana.. Vatandaşın hakkını arasana..

Nerde..

Benim genç polisimde bu bilinç yok.. Ona bunu kimse öğretmemiş ki..

Öğretilen..

"Sen emir kulusun. Emirleri yap.."

O gün iki adımda bir bunu duydum polislerden..

"Hıncal Bey biz emir kuluyuz.."

Polis kendini "Kul" görüyor.. Köle..

Bu köleler mi, benim, malımı, canımı hakkımı koruyacak?..

Niye kul görüyor peki?..

Çünkü öyle görmüş, öyle öğrenmiş..

Salonun etrafında yüzlerce, kesilen yollar yüzünden Ataköy çevresinde binlerce vatandaş yollarda kalmış.. Öfkeli.. Kızılca kıyamet..

Etrafta tek yetkili, tek sorumlu yok..

Dünyanın her yerinde ben böyle maçlar yaşadım.. Kentin valileri, Emniyet Müdürleri bizzat görev başında olurlar.. Oradan oraya yetişirler, telsizle emirler yağdırırlar.. Vatandaşlarının ezilmesini önler, onlara en büyük kolaylığı sağlamak için çırpınırlar.. Valisini, Emniyet Müdürünü iş başında gören vatandaş mutlu olur. Gece mutlu uyur. Bizde ortada tek ama tek sorumlu yok..

Ben "Emir kuluyuz Hıncal Bey anlayış gösterin" diyen gençlere "Peki kim verdi bu emri, beni ona götürün" diyorum..

Emir veren ortalarda yok.. Yok ki yok..

Sonunda bir genç polis insafa geldi.. "Buyrun geçin" dedi.. Geçtik.. Basın ve protokol kapısına geldik ki manzara..

Allah sizi inandırsın.. Hani Arap şeyhinin uçağını sıraya dizilmiş bekler ya kulları..

Bu İstanbul'u yöneten kim varsa orda, yan yana sıralanmış, Başbakan Hazretlerinin teşriflerini bekliyorlar.. Onu.. Sadece onu.. Refakat da etmeyecekler. İçeri girip birlikte de oturmayacaklar. Sadece Hazret arabasından inerken orada beklediklerini gösterip hulus çakacaklar.. İşleri, görevleri bitecek.

Onlar vatandaşın değil, başbakanın valisi, emniyet müdürü, ve saireleri ya..

Muammer Güler'i yeni atandığında tanımıştım. Oturup uzunca bir sohbet etmiştim.. Ve de anlatmam zor, nasıl da sevmiştim.. İnanmıştım..

Beş metre ötede onca rezillik yaşanırken, valimizin burada el pençe başbakan beklemesi beni nasıl, ama nasıl yıktı, anlatamam..

Ben de girmedim içeri.. Bekledim ne olacak diye..

O geçtiği bütün yollar boşaltılan Başbakan tam altı eskort, 20 koruma ile geldi..

6 eskort arabası, 20 koruma yetmemiş ki, yollar boşaltılıyor.. Güzergaha binlerce polis yığılıyor. Kıç kadar salonun çember üstü çembere alınıyor..

Yahu adama demezler mi, "Kendi milletinden bu kadar korkuyorsan, niye başbakan oldun" diye..

Sonunda içeri girdik..

Basın tribünü.. Yok benim sol popomun kenarı.. Tüm koltuklar dolu.. Yahu bu ülkede bunca basketbol yazarı olsa, sayfalar basketten geçilmez..

Nerde salonun sahibi Ülker?.. Nerde TSYD?.. Böyle bir finalde akreditasyon uygulaması gerekmez mi?.

Bakıyorum tribünlere.. Tüm federasyon görevlileri yan yana kurulmuşlar, basın tribününe.. Gazeteci mi?.. Hak getire..

"Yürü Ünal" dedim.. "Gidiyoruz.. Yürü gidiyoruz.. Bir daha da bana 'Basketbol' deme tamam mı?.

****

Ey vatandaş..

Bundan böyle maça giderken gazetelere iyi bak.. Başbakan geliyorsa eğer,sakın gitme.. Kendi polisin seni ezer. Pardon hangi kendi polisin.. O polis başbakan için şartlanmış. Sen kimsin ki sinek?..

Hasbelkader evin oralarda ise, maçtan bir saat öncesinden başlayıp, bir saat sonrasına kadar evine gitmeye de teşebbüs etme.. Öfkeden deliye dönüp olay çıkarır, geceyi nezarette geçirir, görevli memura saldırmaktan yıllarca hapis bile yiyebilirsin..

Başbakanın gittiği yerlerden uzak dur. İcap ederse hatta o gece bir arkadaşında, otelde falan kal..

Şaka gibi geliyor değil mi?..

Ataköy başbakan basket maçına geliyor diye bunları birebir yaşadı. Ben kendi gözlerime izledim..

Şimdi açıklama bekliyorum..

Çok beklerim ya..

Hayır, emir kullarından değil.. Kendilerini Cumhuriyet görevlisi değil, saray nazırının mabeyincisi sananlardan da değil..

Vatandaşına bu eziyeti layık gören Başbakanın kendisinden..

Öyle bir açıklama yapmalı ki, bu rezilliklere bir daha hiçbir memur cesaret edemesin.. Öyle bir açıklama yapmalı ki, polis, vatandaşın polisi olduğunu hem de en tepeden öğrensin..

Öyle bir açıklama yapmalı ki, vatandaş "Savulun başbakan geliyor" naraları arasında sağa sola fırlatılma dehşeti yaşayacağına, "Bak ne güzel.. Başbakanım geliyormuş. Maça gitmesem de, salonun yanına gitsem ve onu yakından görme fırsatı bulsam" diye çırpınsın..

Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın kamuya açıklamasını, bürokratlarına da "Bundan böyle.." diye başlayan genelgesini bekliyoruz!..

Türkiye'nin uygar ve çağdaş bir ülke olduğunu Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın açıklamasını bekliyoruz..

İnşallah çok beklemeyiz!..

Kalamış!..
Bir tatlı huzur almaya giderseniz Kalamış'a, hem de öyle bir rezil olursunuz ki?.

Gecenin yarısı.. saat 12'yi geçiyor.. Esti birden..

"Ertekin'e gidelim, yazlığına 'Hayırlı olsun' diyelim" dedik.. Demez olaydık.

Bir defa marina yolları geçen tüm yaz olduğu gibi.. Her yer kazılmış, her yer çukur, taş, toz, toprak.. Belediye alenen ve resmen marinayı sabote ediyor.. Başkası olmaz.

Rezilliği güç bela geçtik. İçeri girdik.. Daha büyük rezillik..

Dikkat buyurun.. Saat 12.00'den sonra..

Divan pastanesinde bir DJ var.. 135 desibel müzik, pardon gürültü basıyor o saatte. Baslar sonuna kadar açık. Davullar kafanızda patlıyor.

Onun hemen yanında bir Fasl-ı Kalamış var.. Altta kalır mı?.. O da 140 desibel rast makamı sallıyor havaya..

Alaturka ve alafranga it dalaşı kulağınızın dibinde öyle bir kakafoni yaratıyor ki, 5 dakikada kafa kalmıyor..

Kendimi dışarı atana kadar, beş dakikada beynim zonkladı.. Baktım, kapının yanında bir polis arabası.. Bekliyorlar.. Öylece bekliyorlar..

Neyi bekliyorlar, niye bekliyorlar.. Onlar da bilmiyorlar..

Günün her saatinde.. Gece yarısı 24.00'ten sonra değil, her saatte 90 desibelden fazla müziğe müdahele etmelerinin görevleri içinde olduğunu bilmiyorlar..

Kalamış'a sakın gitmeyin, benim sevgili okurlarım..

Orası İstanbul'un utanç merkezi olmuş..

(Şimdi ben bunu yazdım ya.. Polis gider Laila'yı basar ve kapar.. Çünkü bu konuda tüm önlemleri almış olması yetmez Laila'ya.. Orası hedef tahtası olmuş bir kere entel(!)lerimizin. Polis gider abalıya vurur.. Sıkı mı marinaya vursun..)

Açık teşekkür!..
Sevgili dostum, kardeşim Ercan Arıklı'nın ölümü dolayısı ile yüzlerce yakınım, dostum, okurumdan taziyet notu, mektubu, faksı, e-maili, kısa mesajı aldım. Kardeşlerim dahil hiç birine geri dönemedim. Yanıt veremedim. Mazur görsünler..

Bu açık teşekkürüm hepsinedir!..

BİZİM DUVAR
AKP kumarhanelerin açılmasına sıcak bakıyor. Çuhalar yeşil ya.

(Ünal Turgut)

SEVDİĞİM LAFLAR
Yaygın refah temin edilmedikçe, demokrasiden aşırı uçlar faydalanır.

Anonim

TEBESSÜM
Müdür genç elemanını odasına çağırıp "Ölümden sonraki yaşama inanıyor musun?" diye sormuş.. "Evet efendim!" diye cevaplamış delikanlı..

"Bu çok iyi.." demiş Müdürü, "En azından hazırlıksız değilsin.. Dün Anneannenin cenazesi için işe gelememiştin ya.. O da seni ziyaret etmek için dün buradan geçerken sana uğrayıvermişti..!"


Haberleri gazete sayfası görüntüsünde okumak için
SABAH e-Medya"ya tıklayın

<< Geri dön Yazıcıya yolla Favorilere Ekle Ana Sayfa Yap
TEMA
Sarı Sayfalar


Sizinkiler
ArboMedia

Copyright © 2002, MERKEZ GAZETE DERGİ BASIM YAYINCILIK SANAYİ VE TİCARET A.Ş. - Tüm hakları saklıdır