|
 |
|
İLKER SARIER
Zekeriya Temizel ve 450 milyon dolar
Fırtına gibi esmişlerdi o dönem... Yolsuzluklardan yaka silkmiş olan toplum, kendilerine "inanarak" dört elle sarılmıştı.
BDDK Başkanı Zekeriya Temizel, belediye çavuşlarının "işportacı" kovaladığı gibi "bankacı" avına çıkmıştı. İş alemine buldozer gibi dalan Sadettin Tantan ise Örümcek ve Bufalo tarzı cafcaflı "operasyonlarla" manşet peşinde koşuyordu. Gizliden gizliye "Di Pietro kim olacak" yarışında idiler.
Bizim nadide medyamız "sansasyon", adı geçen "ikili" ise kahramanlık peşindeydiler.
Sonra ne olduğunu hepiniz biliyorsunuz "Ahlaksız işadamları" ile suçsuz işadamları birbirine karıştı. "İtibar" denilen en değerli hazine, yerlerde sürünmeye başladı. Banka soyguncuları ile bankalarından kredi kullanan işadamları birbirine karıştı, karıştırıldı. Herkes hortumcu oldu. Medyanın bir kısmı buna bilerek çanak tuttu. Şimdi Temizel, Meclis Yolsuzlukları Araştırma Komisyonu'nda o dönemi hikaye ediyor. Elbette "bilgi" vermiyor. Ballandıra ballandıra Teksas Tommiks anlatıyor, can alıcı noktalara temas etmiyor. Nerede can alıcı noktalar peki?
Devlet zarara uğradı mı?
Birincisi, İktisat Bankası'nın Kıbrıs'taki off shore bankası ile birleştirilmesi yoluyla 300 trilyon liralık mevduat (şimdiki 250 milyon dolar, geçmiş dolar kuru ile 450 milyon dolar) hazine garantisi altına alınırken, devlet zarara uğradı mı, uğramadı mı?
Temizel, "zarar uğratılmadı" diyor.
Nasıl uğratılmadı? Öteki bankalarda, sahiplerinin kullandığı krediler devleti zarara uğratıyor da, bu para niye uğratmıyor? Bu parayı, Marslılar'ın Hazinesi mi ödedi?
Diyor ki Zekeriya Bey "İktisat Bankası'nın durumu o zamanlar kötü değildi! Biz iki ay sonra bankanın batacağını nerden bilebilirdik?"
Nasıl bilemezsiniz? İktisat Bankası, Bankalar Kanunu uyarınca BDDK tarafından takip edilmekte değil miydi ki? BDKK'nın İktisat Bankası'nı "Off shore hesaplarını birleştirin" diye uyarması bunun kanıtı değil mi? Takip etmiyor idiyseniz, uyarıyı niçin yaptınız? Zekeriya Bey, "Bankanın iki ay sonra batacağını nereden bilebilirdik" diyor.
Feraset, bankaların "nereye doğru gittiklerini" önceden görmekte değil mi?
Bir banka, eğer büyük bir altüst yaşanmamışsa, iki günde veya iki ayda batar mı? BDDK'nın esbab-ı mucibesi bankaların "gidişatını" izlemek değil midir? Anlayacağınız, ZekeriyaTemizel, bu İktisat muammasında, kamuoyunu aydınlatacak açıklamalarda bulunmuyor. "Bankacılığın güzergahını" izlemek durumunda olan en büyük yetkili, "bilmiyorduk, bilemezdik" diyor. Gelelim öteki can alıcı meseleye
Engin Akçakoca'nın BDDK'sı tarafından geçen yıl el konulan Pamukbank'ın, mahkeme tarafından asıl sahiplerine geri verildiğini biliyorsunuz.
"At hırsızı" muamelesi
Demek ki, bankalara el konulması, her hal ve şart altında hakkaniyete ve hukuka uymayabiliyor. "O dönemde öyle gerektiği için öyle yapılmıştır, şimdiki şartlara bakılınca belki bazı yanlışlar da yapılmış olabilir" demekle mesele geçiştirilemez. Özel bankaların batırılmasından devlete 20 milyar dolarlık fatura çıkmışsa, bunda Temizel'in taksiratı acaba nedir? "Murat Demirel örneği"nden çok farklı olarak, milyonlarca dolarlık yatırım ve istihdamı bulunan itibar sahibi işadamlarını, bankalarından yasal hadlerin dışında kredi kullandılar diye "at hırsızları" gibi içeri tıktırmak, doğru muydu yanlış mıydı? Temel soru budur! Bir de "türev soru" var tabii
Eğer bu işadamlarına yapılan "at hırsızı" muamelesi yanlış idiyse, bu yanlış hangi "lobi"lerin, hangi iş ve siyaset çevrelerinin gayret ve tazyiki ile gerçekleşmiştir? Yani, müfettiş raporları tekemmül etmediği halde savcılıklara "erken" suç duyurularında bulunulmuş mudur, bulunulmamış mıdır? Herkese "at hırsızı muamelesi" yapmak, herkesi hortumcu ilan etmek hüner değildir.
Haberleri gazete sayfası görüntüsünde okumak için
SABAH e-Medya"ya
tıklayın
|
|
|
|
