kapat
Anasayfa
|
E-gazete
|
Sarı Sayfalar
|
Arşiv
|
Üye Ol
|
Üye Girişi
|
English
|
Kırmızı Alarm
  
11 Ocak 2009, Pazar
Sabah
 
Haberler Spor Günaydın Dosyalar Servisler Multimedya Astroloji Kültür-Sanat İşte İnsan Emlak Çocuk Yazarlar Çizerler
Günaydın Cuma Cumartesi Pazar Emlak Buzz
 
24 Saat
24 Saat
Kanada doğumlu Brûle, futbolcu bir babayla sanatçı bir annenin tek çocuğu.

2000'lerin vizyoneri bir gazeteci

ERAY MAKAL
09.01.2009
Tyler Brûle, çıkarttığı dergilerle küresel kültür üzerine söz söyleyen, yönlendiren, trendleri anlama ve aktarma konusunda 'kanaat önderi' olan bir isim. Yükselen değer olarak gösterdiği hedeşerden biri de ‹stanbul..
Dergicilik bir kere kanınıza girmişse geri dönülmez bir yoldasınız demektir. Devamlı zaman sorunuyla mücadele ettiğiniz için adrenalininiz yükselir durur. Ama işin içine para girip, yatırılan parayı batırmamaya çalışınca, adrenaliniz işte o zaman patlar. Dağıtımı, reklamı, okuyucusu, çalışanları, matbaası derken, hepsiyle aynı cephede ve aynı anda savaş verirsiniz.
Çoğunlukla bu zevkli mücadele hüsran ile sonuçlanır ve bu yüzden fazla kahraman barındırmaz.
Gösterdiği çaba ve dergiciliğe getirdiği yeniliklerden dolayı, Tyler Brûle'yi, dünya dergiciliğinin son yıllardaki sayılı kahramanlarından biri olarak nitelendirmek mümkün. Hem fikir babası hem de yayıncısı olarak tüm dünyada bilinen en önemli başarısı, genel konusu iç mimari etrafında dönen moda, seyahat ve tasarım dergisi Wallpaper*'ı yaratması.
90'ların küresel kültür canavarını besleyen lüks, sefahat, para, şöhret, markalaşma, Batıcılık, snobizm gibi kavramları dibine kadar kullanmaktan sakınmayan Wallpaper*, gösteriş ve tüketimin kalesi olarak içinde bulunduğumuz zamana damgasını vurmayı becerdi. Bunu becerebilmek ve her şeyin sonunda cebine parayı koyup yola devam etmek, sizin literatürünüzde başarı sayılıyorsa, Tyler Brûle oldukça başarılı biri.

ÖLÜMÜ BİZZAT YAŞADI...
Brûle, 1968 yılında Kanada'nın Winnipeg kentinde, futbolcu bir babanın ve sanatçı annenin tek çocuğu olarak dünyaya geldi. Lise yıllarında münazara ve ikna kabiliyetiyle tanınıyordu. 20 yaşındayken, Ontorio'da G7 Zirvesi yapılmadan önce ABC'nin haber masasını Ontorio'da şube açmaya ve üstelik büro şefi olarak işin başına geçmeye ikna edecek kadar akıllıydı.
Arkadaşlarına göre o dönemlerde de 'pek trendy bir çocuk' olan Brûle, hemen bir yıl sonra kendini İngiltere'ye attı ve BBC'de araştırmacı olarak gerçek gazetecilik deneyimini kazanmaya başladı.
Beş yıl içinde Batı medyasında ciddi yeri olan Good Morning America, 60 Minutes ve Londra Fox-News'un büro şefi olarak önce televizyonda kendini gösterdi, sonrasında Elle, Stern, The Sunday Times gibi birçok dergi ve gazetede yazıları çıkmaya başladı.
1994 yılında görev gereği gittiği Afganistan'da fotoğrafçı Zed Nelson, yerel bir çevirmen ve bir şoför ile çıktığı yolculuk sırasında pusuya düşürüldü. Çevirmen başının arkasına kurşun yedi, fotoğrafçıyla şoför yaralandı. İşte Tyler Brûle'nin hayatını değiştiren şey, kendi ifadesine göre, ölümü bizzat yaşamasıydı. Tyler Brûle saldırıda sol omzuna ve sağ koluna kurşun yedi ve sol eli, işlevini kaybetti.

ULTRA LÜKSÜ KÖRÜKLEYEN DERGİ
Aldığı tazminat ve sigorta parasıyla, hayatının kalanını nasıl geçireceğini düşünürken kafasında bir dergi fikri oluştu. Kentli birinin yaşamı, zevkleri, geliştirdiği 'gusto'lar üzerine bir yayın düşledi. Kendi ifadesine göre "Hayatta önemli olan yaşam kalitesi ve bunu gerçekleştirmek için yalnızca bir şansınız var,"dı. O da bu şansını kullanmaktan hiç çekinmedi. Hedonizmi sonuna kadar kullanan, yaşadığı dünyaya hiç eleştirel bakmayan, ultra lüksü devamlı körükleyen, mimariyi dışarıdan seyredilecek bir duruma düşüren, seyahati ancak hafta sonu kaçış planı olarak gören, gittiği yerlerde en iyi restoranı bulmak için çabalayan, snobizmi ile 'ötekilerle' hiç ilgilenmeyen bir dergi kurguladı.
Brûle, borçluların nefesini ensesinde hissederek ilk dört sayıyı kendi parasıyla finanse etti. Sonra da beklenen mucize gerçekleşti ve TIME Medya Grubu dergiyi 1.6 milyon dolara Brûle'den satın aldı. Yani TIME Medya, reklam ve içerik açısından yüksek hedef kitleye yönelik bir dergi arayışını Wallpaper* ile sonuçlandırmış oldu. Artık Gucci, Prada, Boeing ve adlarını burada saymaya üşendiğim bilumum lüks ürün üreticisi, reklamveren olarak kapıya dayanıyordu.
Wallpaper* dergisi TIME Medya'nın kanatları altında, uluslararası birçok ödül kazanmış, promosyon ürün ve internet sitesinin gelirleriyle kazancını büyütmüş durumdayken, ana şirket TIME, gelen parayla İngiltere'de başka bir dergi grubu satın aldı.
Yeni ama yerel ve muhafazakar bir ağın içinde olmak, Tyler Brûle'yi rahatsız etmeye başlıyordu. Limitsiz harcamaları sorgulanmaya başlamıştı ve 2002'nin başında istifa etti.

BAŞARI YİNE GELDİ
Ama Brûle'nin sağlam bir planı vardı.
TIME'a sattığı, derginin marka ve logosunun ürün kimliğinden sorumlu, promosyon ürünlerinin yaratıcısı ve internet yayınını da gerçekleştiren Wink Media'yı geri aldı. Adını Winkreative olarak değiştirip, profesyonel bir marka ajansı sahibi oluyordu. Eski sayılarda, devamlı Zürih'i model kent olarak önermesi işe yaradı. Edindiği çevre, deneyim ve reklam dünyasının açtığı yeni imkanlar sonucunda İsviçre hava yollarının çökmüş olan markası, SWISSAIR'i diriltmek için tedaviye başladı.
SWISSAIR'e sunumunda lüks hava yolu taşımacılığından tutun, hangi ışık kullanılırsa yolcular daha güzel görünür konusu dahil olmak üzere son derece detaylı bir program sundu ve Zürih havaalanını yenileme işini aldı. Başarı yine gelmişti ve ajans 2008 sonunda Zürih, Londra, Tokyo ve New York'ta ofisleri bulunan, 11 ülkeden 22 adet müşterisi olan yaratıcı içerik ajansına dönüşmüştü.
Ama gelin görün ki, Brûle uslu durması mümkün olmayan bir dergici.
Wallpaper*'ı bıraktıktan beş yıl sonra, 2007'de yeni dergisi Monocle'ı yayımlamaya başladı.
İspanyol ve Japon yatırımcıları ikna ederek, Monocle macerasına iyi bir ilan geliriyle başladı. Dergi genel anlamda yine küresel okuyucu hedeşiydi ama içerik olarak bu sefer siyasal ve sosyal mevzuları kent kültürüyle birleştirilip sundu.
Kentler ise Kopenhag, Zürih, Stockholm, Londra, Tokyo gibi iddialı oyunculardı. Bükreş, İstanbul, Manila gibi coğrafyalar hâlâ merkezin dışındaydı. O tip kentler ancak gidip-bakıpdönmek için konu yapılırdı.

SIRA MONOCLE'DA
Daha önce Wallpaper*'da yan yana gelmeyen bileşenler, bu sefer Monocle'da "Dünyanın en iyi cüzdanı, Türkmenistan üzerine Aşkabat'ta geçirilen günler, Avrupa'yı daha iyi anlamak için Türk ordusunun yapısı, Tokyo'da bulabileceğiniz en iyi Danimarka pastacısı" gibi konu başlıklarıyla bir araya geldi. Görsel anlayışını okuyucuyu 'baştan çıkarmak' yerine gazete formatı gibi kurmuştu.
Haberin fotoğrafları