kapat
E-gazete
|
Sarı Sayfalar
|
Arşiv
|
Üye Ol
|
Üye Girişi
|
Okur Temsilcisi
|
English
|
Kırmızı Alarm
  
12 Ekim 2008, Pazar
Sabah
 
Haberler Spor Günaydın Dosyalar Servisler Multimedya Astroloji Kültür-Sanat İşte İnsan Çocuk Kulübü Yazarlar Çizerler
Günaydın Cuma Cumartesi Pazar Emlak
 
24 Saat
24 Saat

Frankfurt Polemik Fuarı

10.10.2008
Piyanist Fazıl Say: Nâzım Oratoryosu'nun bir kere daha çalınacağından şüpheliyim

-Türkiye'nin konuk olduğu Frankfurt Kitap Fuarı tartışmalarla gündeme geldi. Bilindiği üzere öncelikle Nâzım Hikmet Oratoryosu kitap fuarında olacaktı, ani bir değişiklikle Yunus Emre Oratoryosu'nun olacağını öğrendik... Bize bu süreçten söz edebilir misiniz? Size bu teklif nasıl geldi, ve geri çekilmesinin gerekçeleri size nasıl sunuldu?
-Bakın önce şunu belirterek başlamak isterim, ben her yıl yaklaşık 30 ülkede, yaklaşık 130 konser veriyorum ve burada bir konserim bir sebepten dolayı iptal olduysa ve bu sayı 129'a düştüyse buna kafa yormama bile değmez. Biz müzisyenlerin mekânları müzik festivalleridir; benim her yıl katıldığım, kitap fuarları değildir... Hatta sevinirim bir konserim iptal olunca kızımla bir gün fazla geçireceğim için... Ama Frankfurt Kitap Fuarı'nda Nâzım Oratoryosu herhangi bir konser, burada bir temsili durum vardır, burada bir birliktelik vardır... Genco Erkal, ben, Zuhal Olcay, Güvenç Dağüstün ve İbrahim Yazıcı yönetimindeki 120 kişilik Cumhurbaşkanlığı Senfoni Orkestrası ve 90 kişilik Devlet Çok Sesli Korosu, bu konserin olacağını yaklaşık bir buçuk sene önce öğrendik. Zaten bakan bey (Ertuğrul Günay) birçok yerde açılış konserinin Nâzım Oratoryosu ile olacağına sevindiğini belirtmişti, nitekim, resmi Frankfurt Kitap Fuarı programında da bu haberler yayınlandı... Bu konserin olmaması için sebep neydi merak eder dururum.

-Bu mağduriyeti nasıl açıklıyorsunuz? Ve bu durumun hükümetle bir ilgisi olduğunu düşünüyor musunuz?
-İşin ilginç yanı bizler, haziran başında konserin iptal olacağına dair duyumlar almıştık... Daha sonra ben gazetelerden okuyup öğrendim hakikaten iptal olduğunu, bize haber bile vermediler, kişisel olarak, ne arayan oldu, ne tek bir telefon, bir mesaj, bir fax bir e-mail hiçbir şey yazmadılar. Ne Genco Erkal'a ne bana... Bakan Ertuğrul Günay üç ayrı açıklama yaptı. Bu konserin organizasyonunda görevlendirdiği İKSV (İKSV Başkanı Görgün Taner) ayrıca açıklama yaptı... Ama bu açıklamaların hiçbiri birbirini tutmamaktaydı.

-Mesela?
-Bakan bey, önce televizyonlarda Nâzım Hikmet'in Moskova'ya yakışacağını ama Almanya için iyi bir fikir olmadığını belirtti.
Aynı gün Görgün Taner bu iptalin maddi sebepler dolayısıyla olduğunu belirtti. Daha da sonra, bakan beyin bir açıklamasında bu eserin Türkçe olduğu için uygun görülmediğini belirtti. Biz sanatçılar ise, bu birbiriyle alakası olmayan, her biri büyük yanlışlar içeren birçok açıklama karşısında asıl gerçeği merak eder olduk. Tabii ki hiç kimse, sanatçıların mağduriyetiyle ilgilenmedi. Haberi bile gazetelerden öğrendik.

NÂZIM'SIZ OLMAZ
-Peki siz ne yapılmasını isterdiniz? Size nasıl gelinmeliydi?
-Her biri bizimle konuşularak halledilebilirdi, mesela 1) Eseri ben zaten Almanca elektronik üst yazılı sergileyecektim, Almanların anlaması açısından. 2) Koskoca TC hükümeti, Frankfurt'ta üç kuruşun hesabını yapıyor olamaz, böyle bir projeye paranın eksik kalması durumunda bile koskoca bir İKSV hiçbir sponsor bulamıyor olamaz, bunları biz sanatçılarla paylaşmadan iptale yöneliyor olamaz. 3) Nâzım, Almanya'da iyi gitmez fikri, herhalde bir Türk Kültür Bakanı'nın ağzından değil de söz gelimi Zimbabve ve spor bakanının ağzından çıkmış gibi bir cehalet!

-Elbette ki konusu Nâzım olan bir eser kitap fuarında yer almalıydı. Hâlâ Türkiye'de sanata ideolojik olarak mı yaklaşılıyor? Zira Metin Altıok Ağıtı ile de ilgili de sıkıntı yaşamıştınız...
-Benim merak ettiğim başka şeyler de var. Türkiye'de müzik eğitimi, müzikle ilgili kültür politikaları konusunda eleştirilerim olmuştu, özellikle geçtiğimiz kış, 410 tane makale yazıldı bu konuda, binlerce tehdit ve hakaret mektubu aldım. Daha önce de Metin Altıok Ağıtı isimli eserime (yine korolu orkestralı) ciddi bir sansür uygulaması yapılmıştı çünkü... 250 kişilik Nâzım kadrosunun tamamı Kültür Bakanlığı kurumlarına bağlı; Nâzım Oratoryosu'nun da bir kere daha çalınacağından da endişeliyim... Şimdi burada geçtiğimiz aylarda bu uyarıları, bu eleştirileri AKP hükümetine getirdiğim için beni inanılmaz derecede ve çok çok gereksiz yere yerden yere vuran neo-liberal medyaya da sormak isterim "Şimdi neredesiniz?" diye.

-Böyle bir yaklaşımın, sanatı ve sanatçıyı hangi yönde etkilediğini düşünüyorsunuz? Neticede muhalifliği barındırır sanat. Bu tarz yasaklamalar geri adım attırır mı sanatçıya?
-Tabii ki sanatçı muhalif olur, taraf olur, her tür düşünebilir. AKP'lilerin çok iyi anlaması gereken bir şey var, o da şu: Hiçbirimiz AKP'li olmak zorunda değiliz, hele 1963 yılında sol siyasi görüşün başlıca temsilcilerinden olan Nâzım Hikmet'i şu an hakikaten hiçbir güç AKP'li yapamaz... Gülünç konular bunlar.