kapat
Üye OlÜye Girişi
Bugünkü SABAH Gazetesi
  |  Benim şehrim | 20 Temmuz 2008, Pazar
Son Dakika
ARAYIN
Google
Google Arama
atv
ABC

Karl Marx'a açık mektup

Metin SEVER
Sevgili Karl Marx,
Sevgili Karl Marx, Konuya girmeden önce, maruzatımı bildirirken sürç-i lisan edersem, lütfen büyüklük sende kalsın. Şimdi Hocam, zamanın akrep ve yelkovandan ibaret olduğunu sanan birçok 'modern' insan gibi benim de saatim var. Tabii ki benimki, bilmem kaç bin avro değerindeki saatler yanında şimendifer. Netekim o şimendifer de artık yok. Birkaç gün önce göz göze geldik. Meramım 'zaman nedir?' gibi felsefi soru sormak değildi. Eşref-i saatimi sormayı ise hiç düşünmemiştim. Derdim, hangi vakte aktığımızı anlamaktı. Ancak zamanı okuyamadım, duruma bir anlam da veremedim. Emektara da yakıştıramıyorum, sorun bende galiba ters taktım düşüncesiyle, çıkarıp, düzelttim. Ama zamanı yine okuyamadım. Çalışıyor ama sanırsın içine cin girmiş. Yelkovan Fizan'a gitmiş, akrep ebesini arıyor! Bileğimi sağa çeviriyorum, kafamı kuğu gibi sola çeviriyorum. Mümkün değil. Birden işe uyandım, baba egosantrik bir havaya girmiş, kadranıyla dönüyor. Şimdi siz, 'Güzel evladım saatçi değilim' diyeceksiniz. Siz demeden ben bağlamayı çekeyim: Sevgili hocam, sol da benim saat gibi. İkisi de kafamı karıştırıyor. Çünkü ikisi de kendi ekseni etrafında dönüyor. Dön baba dön. Bir semah, bir huşu hali. Kanımca dünyanın dönüşü ne benim saatin, ne de solun umurunda. Duysa, Galileo bile çileden çıkar. Sevgili Marx, bu Ergenekon'dan sonra solun hali pür melali kafamı iyice karıştırdı. Herkes Ergenekon'dan çıkacak, sol durduğu yerde duracak korkusuyla, üzerinize afiyet panik atak oldum! Zinhar, yanlış anlaşmasın, kemankeş bir insan değilim; derdim ok atmak değil. Sadece durumu anlamak istiyorum. ERGENEKON, FASA FİSO MU? Şimdi efendim, bu bizim topraklar darbeler için verimli, sıksan haki renk fışkırır! Bunların 'e-muhtıra', 'y-darbe' gibi yeni modelleri de çıktı. Hâlâ eski modelleri kullanmak isteyenler de oluyor ama onların lastiği patlayabiliyor. Son örnekte olduğu gibi. Bu darbelerin bedelini de en çok solcular ödemiştir. Özellikle 12 Eylül'de. Ancak son gelişmede, solcu taifesi buna Kürt hareketlerini de katıyorum, mütereddit ruhları sahneliyorlar. "Sağdan güzel bir orta gelmiş, çıkalım kafayı çakalım. Gol olsun." Cevap: "Yok gol olmaz." Niye? "AK Parti demokrasiyi içselleştirmiş bir parti değil. Bu sistem içi iktidar mücadelesi. Buradan demokrasi çıkmaz." Diyelim ki hepsi doğru. Yedeğe düşelim diyen yok. Yüklenelim ceza sahasına, gücümüz oranında vuralım kafayı, top kale direğinde patlasın. Bize de moral gelsin. Vazgeçtim, hiç olmazsa kafaya çıkalım. Küçük adımlar önemlidir. Yanıt yine olmaz! "Niye? Biz figüran olamayız, tek yol devrim. Yesinler birbirlerini." Hiç rol almadan, hatta rol çalmadan nasıl Oscar alacağız? Sol sistem dışı güçlü bir alternatif mi? Ortada Oscar var da ben mi görmüyorum! Bu karanlığı aydınlığa çıkarmak için toplumsal bir dinamik gerekmiyor mu? Bilgi kirliliği ile Ergenekon önemsizleştirilirken, Hrant Dink öldürülmemiş, rahip cinayetleri olmamış gibi tarafsız kalmak mümkün mü? Peki Susurluk'ta neden sokağa çıkıldı? O gün iktidarda "Bunlar fasa fiso" diyen Erbakan vardı. Bugün işine geldiği için de olsa, meselenin üstüne gitmeye çalışan AKP. Yani geçmişle yüzleşmek için daha iyi bir pozisyon var. O gün sokağa çıkanlar nerede? O gün sokağa çıkmayı tetikleyen Erbakan öfkesi miydi? Bugün çıkmamalarının nedeni de AKP'ye duyulan öfke mi? Bunda tuhaflık yok mu? Tarihin cilvesi, o gün Erbakan'a fasa fiso dediği için kızan birçok solcu, bugün Ergenekon'un fasa fiso olduğuna inanıyor. Sol-Kemalizm ilişkisi düşünülerse, durum biraz da eski akrabayı koruma duygusunu hatırlatıyor. BirGün gazetesinde Mithat Sancar solun ruh halini 12 Eylül'ün yarattığı psikolojik travmayla, yani "Mağdur/kurban mitosu" ile açıklamaya çalıştı. Ama bildiğim kadarıyla psikanalizin serüveni de bizim solun serüveninden farklı değil. Orada da ciddi bir kapışma var. Resmi çizgiyi eleştirip dışarı çıkanlar, çıkarılanlar filan. Bu nedenle bendeniz son umut olarak size mektup yazmayı uygun gördüm. Türkiye'de sol, bir altkültür haline gelmeden tez elden bir çare. Sakalından hürmetle öperim.
Bir darbeder!