kapat
Üye OlÜye Girişi
Bugünkü SABAH Gazetesi
  |  Benim şehrim | 20 Temmuz 2008, Pazar
Son Dakika
ARAYIN
Google
Google Arama
atv
ABC
Yol üzerinde horon tepmek için mola vermiş araçlar ve tulumcular alışıldık görüntülerden. "Ben anlamam, yapamam, bilmem," mazeret olarak kabul edilmiyor...

Sayın yolcular, 15 dakika horon arası

Erkan SEVENLER
Dünyanın ateşi yükseliyor; buzullar eriyor. "Yazdan kaçayım, biraz bahar havası alayım, yeşillere bulanayım, temmuzda küresel ısınmaya meydan okuyayım," derseniz sizin için rotamız hazır: Rize'de bulutların üstündeki Ayder Yaylası. Temiz hava, bol gıda, biraz da tulum eşliğinde horon. Baştan uyaralım dönüşte aklınız ve gözünüz arkada kalabilir..
Dünya üzerinde insanoğlunun ayak izi giderek büyüyor; doğa artık insanoğluna "Yeter!" diyor. Nasıl demesin ki? Küresel ısınma, iklim değişikliği, kuraklık, susuzluk, yok edilen doğal miras... Yakında mavi küremiz silkelenip bizi üzerinden atacak gibi. Afrika sıcakları sık sık üzerimize çöküyor, gölgede 40 dereceyi görüyoruz. Yağıştan ise haber yok. Barajlar boş; İstanbul'a çare olacağı söylenen Melen ise zorlanıyor. Kimileri onca sıcağa göğüs gerip güney kıyılarında geçiriyor tatilini. Sıcaktan, terlemekten, beton görmekten, yüksek sesli müzikten ve çılgın eğlencelerden bıkanlar da var. Sadece bir hafta sonu için olsa bile bunlardan kurtulmak mümkün; yeter ki karar verin. İşte o zaman serin, sisli, hafif yağışlı, gözlerinizi ve ruhunuzu yıkayacak kadar yeşil, her yerden tertemiz suların fışkırdığı bir dünyanın kapılarını açabilirsiniz. Haftanın son iş günü küçük bir çantayla (içerisinde mutlaka bir yağmurluk ve yürüyüş ayakkabısı olmalı!) yola koyuluyorsunuz. Trabzon'daki havaalanına ulaştığınızda, uçaktan iner inmez yüzünüze çarpan sıcak ve nemli hava sizi şaşırtabilir ve çantanızdaki şu küçük yağmurluğu neden taşıdığınızı sorabilirsiniz kendinize. Otobüse binip Rize'ye doğru yola çıktığınız zaman, havanın değişmeye başladığını görecek ve yağmurluğun taşınma sebebini anlayacaksınız. Rize'den Çamlıhemşin'e giden bir minibüse bindikten sonra artık gözünüz yeşilden başka bir şey görmez olacak. Çamlıhemşin'den bindiğiniz taksi, Fırtına Deresi boyunca giderek yükselen bir yolda ve eşsiz bir doğa manzarası refakatinde sizi Ayder'e ulaştırır.

HORON VAKTİ
İlk olarak birbirinden güzel ve doğa ile uyumlu inşa edilmiş (bir kısmı ne yazık ki bu tarifin dışında kalıyor ama zamanla bunun değişeceğine inanıyoruz!) oteller ve pansiyonlar sizi karşılar. Bu kadar yoldan sonra, bir hayli acıkmış halde herhangi bir restorana girebilirsiniz. Peynir, tereyağı ve mısır unu ile yapılmış mıhlama daha siz sipariş vermeden masanıza gelecektir; nefis buğday ve mısır ekmeği eşliğinde. Ardından balık severler için tereyağında alabalık. Laz böreği, lokma tatlısı ve elbette muhteşem yöre çayı. Yemeğinizi yerken birdenbire içinizi ısıtan ve kanınızın akışını hızlandıran sesiyle bir tulumun çalınışını işitmeye başlayabilirsiniz. Hatta yemeğini bırakıp, belki de sindirime yardımcı olabileceği düşüncesiyle horon tepmeye başlayanları görünce şaşırmayın. Çünkü; Rize'desiniz. Hatta biraz sonra siz de kendinizi bu halay içinde horon teperken bulabilirsiniz. "Ben anlamam!" mazeret olarak kabul edilmez. Horon bittiğinde ise herkes biraz mahsunlaşmıştır. Sonra yeniden yemeğe dönülür ve sanki hiç yememişçesine devam edilir. Yemeğin ardından sohbet başlar. Yöre ahalisiyle Ayder'in balıyla, doğasıyla ilgili başlayan sohbet, Cemal Gülas'in ayısı Datvi'yi yayladaki kaplıcalarda yüzdürme hikâyesi ile sonlanır. Sonra gözleriniz kapanmaya başlar. Konakladığınız yere varır varmaz tek düşündüğünüz bir an önce yatağa girmektir. Yazın ortasında her yer sıcaktan kavrulurken üzerinize bir battaniye çekerek keyifle uykuya dalıverirsiniz. Sabah, Fırtına Deresi'nin gürüldeyişini dinleyerek kahvaltınızı ettikten sonra artık yürüyüş vakti gelmiştir. Yağmurluğunuz ve yürüyüş ayakkabınızla parkura hazırsınız. Yanınıza su almanıza gerek yok; zira en tahmin etmeyeceğiniz yerde bile buz gibi kaynak suyu sizi bekliyor olacak. Ayrıca girişimci yöre halkı da molalarınız için yöre lezzetlerini yolunuzun üzerine sermiştir çoktan. Yürüyüşünüz esnasında Fırtına Deresi'ni takip etmeniz, sizi daha yüksekteki yaylalara taşıyacaktır. Yol boyunca yanınızdan geçen ve yolcu taşıyan araçların sık sık mola verdiğini ve bunun genellikle bir tulum eşliğinde horon tepmek için olduğunu göreceksiniz ki, artık bu durumun yabancısı değilsinizdir. Ayder'i anlatıp da kaplıcasından bahsetmemek olmaz; 260 metre derinden çıkan 50 derece sıcaklıktaki kaplıca suyu başta romatizma, kireçlenme, iç hastalıkları, kadın hastalıkları ve cilt hastalıklarına iyi gelir. "Bu yayla havasında üşüdüm," derseniz; kaplıcalarda kemiklerinizi ısıtma imkânı da mevcut.
Haberin fotoğrafları