kapat
Üye OlÜye Girişi
Bugünkü SABAH Gazetesi
  |  Benim şehrim | 5 Temmuz 2008, Cumartesi
Son Dakika
ARAYIN
Google
Google Arama
atv
ABC
İsviçreli Rodic, İstanbulluların dikkat çekmekten korktuklarını düşünüyor.

Yüz avından eli boş döndü

Yaprak Aras ŞAHİNBAŞ
21.06.2008
Face Hunter (Yüz Avcısı) İstanbul'dan geçti. Ve ne yazık ki eli boş döndü! Dünyaca ünlü sokak stili blog'unun kurucusu Yvan Rodic, dünyayı dolaşarak tarzını beğendiği kişilerin fotoğraflarını çekiyor. Ama burada fotoğraflayabileceği 'orijinallikte' çok az kişi bulabildi..
Yvan Rodic'in Face Hunter (Yüz Avcısı) adlı blog'u, 'sokak stili sitesi' fenomeninin ilk örneklerinden. Londra'da yaşayan Rodic, dünyanın dört bir yanında fotoğrafladığı 'cool' kişileri, 2006 yılından beri www.facehunter.org adresinde sergiliyor. Rodic bir gün Münih'te, diğer gün Stockholm'de, ertesi gün ise Paris'te karşımıza çıkabiliyor. Stil sahibi kişilerin Rodic imzalı fotoğrafları GQ, Fransız Elle gibi dergilerin yanı sıra en az Vogue dergisi kadar güçlü moda sitesi style.com'da da yer buluyor. 'Yüz avcısı' geçtiğimiz hafta da İstanbul'daydı. Türkiye'den çok fazla takipçisi olduğu için, 'burada neler olduğuna bir bakmaya' gelmişti. Seyahatinin detayları belli olduğu andan itibaren, Rodic'in sayılarının binleri bulduğunu söylediği Türk takipçilerini bir heyecan sarmıştı. Rodic yine farklı stili olan ve kendisini 'döndürüp birkaç kez baktıran' kişilerin peşindeydi. Ama buluştuğumuzda, blog'una İstanbul'dan sadece altı fotoğraf ekleyebilmişti. İstanbul'un sokak stilini Avrupa başkentlerinden çok farklı göremese de, insanımızın özgünlük konusundaki yetisi, onu pek tatmin etmemiş: "Size çok farklı, çok hoş gelen stillerden dünyanın her yerinde tonlarca var," diyor. Moda geçmişi olmadığı için "Rodic ne anlar!" diyebiliriz pek tabii. Ama günde 5 bin, ayda 1.5 milyon kişi ziyaret ettiği blog'unun başarısı, onu hayli ciddiye almamız gerektiğini gösteriyor...

- Sokak stili fotoğrafları çekmeye nasıl başladınız?
- Bundan birkaç yıl önce, Paris'te yaşarken, bir fotoğraf makinesi hediye edilmişti. İlk başlarda bir hevesle, orada, burada gördüğüm farklı ve stil sahibi insanları çekmeye başladım. Partilerde, açılışlarda öylesine fotoğraf çekiyordum. Hiçbir amacım, iş planım falan yoktu. Derken bir gün bu yaratıcı insanlar ve tarzları, belki başkalarının da ilgisini çeker diye bir blog yapmaya karar verdim.

- Ve blog mucizesine bizzat tanık oldunuz...
- Aynen öyle. İnternetin etkisi inanılmaz. Amatör bile olsanız, anında bütün dünyaya ulaşabiliyorsunuz. Bir anda diğer ülkelerden, kıtalardan takipçilerim oluştu. Paris'te yaşadığım için de dikkat çekmiştim tabii. Zamanla moda dergileri Facehunter'dan 'takip edilmesi gereken blog'lardan' diye söz etmeye başladı. Blog'u kurduktan altı ay sonra New York'a gittiğimde, metroda birçok kişi beni tanıyordu. Oradayken GQ dergisi ve men.style.com benimle çalışmak istediklerini söylediler. Böylece projemin potansiyelinin farkına vardım ve reklam yazarlığı işimden ayrıldım. Daha da çok seyahat etmeye, daha çok fotoğraf çekmeye başladım.

YARATICI OLSUN
- The Sartorialist (http://thesartorialist.blogspot.c om) de çok ünlü bir stil blog'u. Sizi karşılaştıranlar oluyor mu?
- Tabii ki. Ama Sartorialist (Scott Schuman) yıllardır moda endüstrisinin içinde. Bense bağımsızım. Moda dışı bir gözüm var. Bir de sanırım daha çok seyahat ediyorum. Daha dinamik bir blog hazırladığımı düşünüyorum. Son zamanlarda fotoğraflarını çektiğim yaratıcı insanları daha iyi tanıtmak için bir kısmının video'larını da yayınlamaya başladım.

- Kimlerin fotoğraflarını çekiyorsunuz?
- Belirli bir moda geçmişim olmadığı için güzelliğe, armoniye, yaratıcılığa ve duruşa bakıyorum. Çok belirgin standartlarım yok. Beni çeken özel bir şey varsa, dönüp birkaç kez bakıyorsam, çekiyorum. "Aaa bu adamın ayakkabıları harikaymış," diye gidip birini çekmiyorum.Bazen bir bakıyorum üzerindeki her şey çok sıradan ama onları bir araya getiriş şekli kendine özgün. İşte öyle insanları çekiyorum. Sadece kıyafeti de değil; saç kesimi, duruşu, kişiliği, hepsi önemli.

- Nasıl oluyor peki bu çekim süreci?
- Zor oluyor aslında. Çekecek bir kişi bulmak için dört saat beklediğim olabiliyor. Binlerce insana bakıp sonra birini seçiyorum. Çekmek istediklerime yaklaşıp direkt soruyorum. Genelde çoğu memnuniyetle kabul ediyor. Çektiklerimin çoğu da kreatif insanlar çıkıyor zaten; müziyenler, sanatçılar, tasarımcılar gibi...
Haberin fotoğrafları