kapat
Üye OlÜye Girişi
Bugünkü SABAH Gazetesi
  |  Benim şehrim | 25 Haziran 2008, Çarşamba
Son Dakika
ARAYIN
Google
Google Arama
atv
ABC
ERDAL ŞAFAK

İnanmak

Asla korkmayacaksınız. Ve sonuna kadar, son saniyenin son salisesine kadar inanacaksınız": Fatih Terim'in her maçın öncesinde Millilerimiz'e tazelediği bu sınırsız güven ve inanç aşısına Alman basını "Bizim mantalitemiz" diyor. Yani, Alman mantalitesi. Alman ruhu.
Doğru. Ve de doğal. Öyle ya; Fatih Terim, Türk futbolunda çığır açan Sepp Piontek ile Jupp Derwall'in rahle-i tedrisinde yetişmedi mi? Teknik direktörlüğün şifrelerini onlardan aldığı kodlarla çözmedi mi?
İyi ama Alman Milli Takımı'nın Teknik Direktörü Joachim Löw de kariyerinin pişme yıllarını Türkiye'de yaşamadı mı? Şükrü Saracoğlu Stadı dile gelse de anlatsa
Yani, Fatih Terim, Alman mantalitesini, Joachim Löw ise o mantaliteye Türk katkısını iyi biliyorlar. İki teknik direktör de rakibini gözü kapalı tanıyor.
Tıpkı iki halkın da birbirlerinin ruhunu ezbere bilmeleri gibi.
O nedenle bu gece maçı Berlin'de izlemek vardı.
Müşterek bahis şirketleri Almanya'ya 1.45. Türkiye'ye ise 7.50 verdikleri halde "Biz kazanacağız, başka bir sonuç aklımın ucundan bile geçmiyor" diyen ve dişlerinden tırnaklarından artırdıkları avroları Türkiye'nin zaferine yatıran vatandaşlarımızla birlikte olmak vardı.
Hem Almanya, hem de Türkiye bayraklarıyla süslenmiş taksilerde, Türkiye dışındaki bu en büyük Türk kentini turlamak vardı.
Almanya bayrağının kırmızı şeridine beyaz ayyıldız ekleyen Berlinli Türkler ve Almanlar'la sohbet etmek vardı.
Kreuzberg'te, Neuköln'de "Deutschland" ve "Türkiye" tezahüratlarının birlikte yapıldığı restoranları, birahaneleri dolaşmak vardı.
Babası Türk, annesi Alman olan Hertha Berlin'in eski oyuncusu Malik Fathi'nin "Yarı Türk olduğum için gururluyum, yarı Alman olduğum için mutluyum" diye özetlediği Türk Almanlar'la kadeh kaldırmak vardı.

Sonuna kadar gitmek
Çünkü bu geceki yarı final karşılaşması Almanya'daki Türkler için "Yüzyılın maçı" olacak.
Çünkü "Westdeutsche Allgemeine" gazetesinin belirttiği gibi, "Bu gece milyonlarca Alman ve Türk futbolsever entegrasyon tarihi yazacaklar."
Çünkü gazeteci-yazar Mely (Melahat) Kıyak'ın "Frankfurter Rundschau"da yayınlanan denemesinde vurguladığı gibi, "Bu gece Almanya'daki Türkler eşitlikliklerini ilan edecekler."
Sonucun hiç de önemi olmadığı, Türkiye'nin zaten Euro 2008'in en güzel öyküsünü ve futbol tarihinin en muhteşem destanlarından birini yazdığı söyleniyor.
Ama biz bu şarkının bu gece bitmeyeceğine yürekten inanıyoruz.
Fatih Terim gibi sonuna kadar inanmaya, Millilerimiz gibi o inanca son saniyenin son salisesine kadar asılmaya devam edeceğiz.
Rhin kıyısındaki Basel'den sonra ulusal belleğimizin ayrılmaz bir parçasını oluşturan Tuna'ya geri döneceğiz. Pazar gecesi orada çok eski ve çok derinlerdeki bir özlemi gidereceğiz. Zira orada, Viyana'da zafer en çok bize yaraşır.
Hem sonra bizim Euro 2004 şampiyonu komşumuz Yunanistan'dan ne eksiğimiz var?
Euro 2008 finallerine grubumuzdan Yunanistan'la birlikte kalmadık mı?
2 Aralık 2007'de Luzern'deki kura çekiminde 4'üncü torba Euro 2004 finallerinde Yunanistan Milli Takımı'nın kaptanı olan ve şampiyonanın en iyi oyuncusu seçilen Theodoros Zagorakis'e verilmedi mi? Ve de Zagorakis'in seçtiği ilk topta Türkiye çıkmadı mı? O sayede A grubuna düşmedik mi?
Bütün bunlar işaret. Bütün bunlar hayra alamet. Komşu, tacını, tahtını ve kupayı bize devretmek için programlandı. İnanın. Yürekten inanın. Bizim gibi.