kapat
Üye OlÜye Girişi
Bugünkü SABAH Gazetesi
  |  Benim şehrim | 17 Mayıs 2008, Cumartesi
Son Dakika
ARAYIN
Google
Google Arama
atv
ABC

Kafka gibi ben de hayatta çok aydınlık şeyler görmüyorum

- Oyun baskı ve ikiyüzlülüklerden nasıl korunulabileceğine dair bir çözüm sunuyor mu izleyiciye?
- Hayır. Kafka'nın da öyle bir niyeti yok. Sadece bir durumun altı çiziliyor, o kadar.

- Kafka'nın nasıl bir yeri var sizin sanatınızda?
- Kafka'yı çok seviyorum. O çok daha karanlık bir yerde duruyor ama o karanlık yer sanatta benim de sevdiğim bir yer. Ben de çok aydınlık şeyler görmüyorum hayatta. Türkiye'nin adalet sistemine, bir türlü bitmeyen mahkemelere baktığımızda karanlık bir tablo çıkıyor ortaya zaten...

- Siz yıllarca hep düşünce ve ifade özgürlüğünü savundunuz, haksızlıklara karşı tavır aldınız. Bunca çabadan sonra hiç yol kat edildiğini düşünüyor musunuz?
- Etmedik galiba... Ettik gibi görünüyor, ama bir bakıyorsunuz hiçbir şey olmamış. Son 1 Mayıs'ta gördük zaten. Tabii ki birtakım haklar elde ediliyor ama diğer taraftan o kadar çok hatalar var ki... Bırakın düşünce özgürlüğünü, Bodrum'a kat izni verilmiş, sahiller yağmalanıyor. O kadar büyük yolsuzluklar var ki... Yapılanlar, söylenenler, itirazlar kimseye ulaşmıyor. Oysa çoğunluk bir şeylerden rahatsız oluyorsa dikkate alınması gerekiyor, ama Türkiye'de böyle olmuyor.

- Sanatta bir değişim, gelişim gözlüyor musunuz?
- Türkiye'nin sanat ortamına baktığınızda hem çok güzel şeyler var hem de çok kötü işler görüyoruz. Bir taraftan Cannes'a gidiyoruz, diğer tarafta 10 tane birbirinden kötü film çıkıyor. Tiyatroda da ya çok eski oyunlar var ya da çok yeni... Belki dünyanın her yerinde böyledir ama Türkiye'de aşama kaydettik diyebileceğimiz bir durum yok.

- Uluslararası Tiyatro Festivali, çağdaş tiyatronun kendine farklı anlatım dilleri aradığını göstermek için de iyi bir fırsat değil mi? Bir dans, bir şarkı yetiyor... Oyunun müzikal yapısı, Türk Tiyatrosu'nun da kendine yeni açılımlar aradığının işareti mi?
- Sanatta da hayatta da önemli olan ne anlattığımız değil, nasıl anlattığımızdır. Hep aynı şeyler anlatılır. Onun için dili ve sunuşu değiştirmek lazım. Shakespeare'in 1800'lerde anlattıkları bugün için de aynı önemi taşıyor ama farklı bir dille anlatılınca daha da etkili hale gelebiliyor. Bizim de çağdaş seviyeye gelmemiz lazım.