kapat
Üye OlÜye Girişi
Bugünkü SABAH Gazetesi
  |  Benim şehrim | 6 Nisan 2008, Pazar
Son Dakika
ARAYIN
Google
Google Arama
atv
ABC

Denizler için bir şey yapmadan duramazdık

30.03.2008
- Kızıldere olayı nasıl gelişti, nasıl bir ruhla gittiniz oraya, ne yapmayı planlıyordunuz?
- Mahirler'in cezaevinden kaçışları sonrası büyük bir takip başladı, peş peşe tutuklamalar sonunda büyük şehirlerde yaşama şansımız kalmadı. Yegane bağlantımız Fatsa civarındaydı, oraya gitmek zorunda kaldık. İkincisi de, Deniz Gezmiş ve arkadaşlarının idamını önlemek konusunda bir karar vardı. Fatsa basılınca İngiliz teknisyenlerin, Denizler'in hayatları karşılığında kaçırılmalarına karar verdik. Kızıldere köyüne gitmemiz de; bu köyün bizi saklamaya amade olmasından, köylülerin bizim tarafımızı tutmasından değildi tabii. Sadece orada bir tane evi biliyorduk ve dört arkadaşımız oradaydı. Biz yapabileceğimiz son şeyi, yapabileceğimiz son yerde yapmış olduk.

- İnanıyor muydunuz bu insanlar karşılığında hükümetin pazarlık yapacağına?
- Herkes bunun böyle olmayacağını biliyordu.

- Bir şeylere tutunma ihtiyacı mıydı sizinki?
- Hiçbir şey yapmadan duramazdık. Çünkü sıkışmıştık ve Denizler idama götürülüyordu. Tabii kimse dönüp birbirine 'Yahu duygun nedir?' diye sormadı ama 'hayatımızın son adımını onurlu atmak' duygusu egemendi o an hepimize.

- Bir çatışmaya girdiniz, pek çok insan öldü, bir tek siz saklanmayı başardınız. 'Ajan', 'muhbir' denildi size bu yüzden. Ne hissettiniz bu kadar yıl?
- Açıkçası bugüne kadar kimse yüzüme karşı böyle bir suçlama yapmadı. Bunlar devrimci hareketin dışındaki eğilimlerin dili; bir politik mücadelede sıkışıldığında, sıra belden aşağı ve arkadan vurmaya geldiğinde kullanılan silahlardan biri.

- O evde kaç kişiydiniz?
- 11 kişiydik; üç de İngilizler 14.

- Katliam sırasında herkes öldürülürken samanlığa geçmeyi nasıl başardınız?
- Bu ayrıntıları konuşursak her şeyi sırayla anlatmam gerekir. Fakat olayların sırası böyle olmadı. Herkes, evin içerisine girilerek öldürülmedi. Dışardan havan toplarıyla ateş edildi, ev çöktü, arkadaşlarımın ellerindeki bombalar patladıktan sonra, sağ kaldığım için kendimi başka bir tarafa atma fırsatı bulabildim.

- Babanız ele geçirilen cesetler arasında sizi teşhis edemeyince yakalanmışsınız. İçin için babanıza kızdınız mı hiç?
- Ona kızamam tabii. Ama böyle bir şey olmasaydı ertesi akşam oradan kaçabilirdim. Çünkü ben ne olduğunu anlayamadığım için kaçamadım; hâlâ beni aradıklarını, köyde pusu olduğunu sanıyordum. Gün ağardıktan sonra fark ettim ki beni öldü sanıyorlar! Niye? Çünkü evin sahibi bizim 11 değil 10 kişi olduğumuzu söylemiş. Arkadaşlarımızın da yüzleri tanınmıyordu. Ben bunları nereden bilebilirdim? Fakat babam gelip ben diye gösterdikleri bedeni 'Bu benim oğlum değil,' diye teşhis edince arama yaptılar.