kapat
Üye OlÜye Girişi
Bugünkü SABAH Gazetesi
  |  Benim şehrim | 1 Mart 2008, Cumartesi
Son Dakika
ARAYIN
Google
Google Arama
atv
ABC
Daniel Day-Lewis'in başrol oynadığı Kan Dökülecek, etkileyici ama seyirciden sabır isteyen bir film.

Petrolün üzerinde oluşan 20. yüzyıl trajedisi

ATİLLA DORSAY
ATİLLA DORSAY
16.02.2008
Amerikan edebiyatının sapına kadar sosyalist sayılı yazarlarından olan ve benim kuşağımın özellikle The Jungle/Şikago Mezbahaları romanıyla tanıdığı Upton Sinclair'in (1878-1968) tam 1927'de yayımladığı Oil-Petrol adlı romanının görkemli bir uyarlaması. Her yanıyla şaşırtıcı bir film. Belki temel bir kusurun dışında: Çok fazla Amerikalı olması ve hatta Amerikalı olmayanlar için kimi zaman bilmece gibi durması...

PETROL VE KİLİSE
ABD'nin büyük zenginliğini oluşturan kaynakların başında gelen petrolün ve kendisini petrol bulmaya adamış bir öncünün, Daniel Plainview'ün 1898'den 1927'ye yayılmış hikâyesi bu... Daniel yanında küçük oğlu olduğu halde petrol olması olası yöreleri dolaşıyor, sürekli aile ve çocuk kavramlarını yüceltiyor ve toprağı sahiplerinden ucuza kapatıyor. Ülkede pipe-line denen ilk petrol borularını döşeterek trenle nakliyatın pabucunu dama atan, tröstlere kafa tutan ve bu işi büyük bilgi ve beceriyle büyüten kişi o... Ne var ki, karşısında kiliseyi buluyor. Daha doğrusu, ABD'de mantar gibi biten değişik kiliselerden birini ve onun başındaki ateşli, İsa'ya iman etmiş, genç rahip Eli'yi... Eli baştan beri, ailesini belli bir rahatlığa kavuşturan Daniel'ın karşısında emekçinin, küçük arazi sahibinin, giderek toplumun vicdanı gibi duruyor. Gerçi onun söylemi de aşırı, giderek iyice fanatik. Böylece, birisi ülkede yeni doğan kapitalizmi, öbürüyse fanatik bir inancı simgeleyen bu iki kişilik, hikâyenin iki ucunu oluşturuyor. Ara yerde başkaları da var. Özellikle Daniel'ın annesiz büyüttüğü, bir kuyunun açılışındaki kaza sonunda sağır-dilsiz kalan oğlu. Aralarındaki büyük sevgi, zamanla nefrete dönüşüyor. Öyle ki finale doğru Daniel, ondan oğul hakkını bile geri alacaktır.

ÇILGIN VAİZ
Film, döneminin biraz eskimiş duran duyarlılıklarını yansıtıyor: Sanki bir Eugene O'Neill oyunu gibi... Anlatılan baba-oğul ilişkisini onun oyunlarından da hatırlamıyor muyuz? Aynı zamanda İncil'den çağrışımlar içeren, yer yer büyük, klasik aile dramlarına yaklaşan film, temel özelliğini yine de tam anlamıyla Amerikan olmasından alıyor: Böylesi hızlı bir kapitalistleşme süreci de, böylesi bir dinsel fanatizm de o kıtada görülmüş şeyler değil mi? Tuhaftır, Eli kişiliği Amerikan yazını ve sinemasının ustalıkla işleyegeldiği o 'çılgın vaiz' kimliğini hatırlatıyor. Ki bu kimliği en iyi işleyen (ve sonradan Burt Lancaster'a Oscar kazandıran aynı adlı filme dönüşen) Elmer Gentry romanı da, yine sosyalist bir yazarın, Sinclair Lewis'in aynı yıl (yani 1927'de) yayınlanan bir kitabı değil miydi? Kısacası, yer yer trajedi boyutlarına erişen, etkileyici, haşmetli, oldukça yükseklerde uçan bir film bu. Ama seyirciden belli bir sabır istediği de yadsınamaz. Daniel Day-Lewis ise tek sözcükle inanılmaz.

KAN DÖKÜLECEK * * *
(There will be Blood)/ Yönetim ve senaryo: Paul Thomas Anderson/ Görüntü: Robert Elswit/ Müzik: Jonny Greenwood/ Oyuncular: Daniel Day- Lewis, Paul Dano, Ciaran Hinds, Kevin J. Connor, Dillon Freasier/ UİP yapımı.
Haberin fotoğrafları