kapat
Üye OlÜye Girişi
Bugünkü SABAH Gazetesi
  |  Benim şehrim | 23 Şubat 2008, Cumartesi
Son Dakika
ARAYIN
Google
Google Arama
atv
ABC

Ünlü mezunlar anılarını anlatıyor

16.02.2008
Süleyman Seba (Eski futbolcu ve BJK başkanı)
Kabataş'ta okurken yani 1942-1943 yıllarında, liselerarası futbol müsabakaları vardı. Kabataş Lisesi, Boğaziçi Lisesi, Galatasaray, Pertevniyal, Haydarpaşa, Vefa, İstanbul liseleri kendi aralarında maçlar yaparlardı. Buralarda Beşiktaşlı yöneticiler beni fark etti. Beşiktaş'a hizmet vermeye başlamam o dönemlere rastlar. Kabataş'taki son senelerimde Beşiktaş'ın genç takımının kaptanlığını yapıyordum. 1944-45 yıllarında şampiyon olduk. 1946 yılında Kabataş'ı bitirdim. Okul döneminde zor zamanlar da yaşadık. O harp yıllarında, okulun tatilde olduğu yaz aylarında, bize bir ay boyunca askerlik yaptırırlardı. Orhaniye kışlasında eğitim verirlerdi. Her sabah giderdik, üzerimizde askeri kıyafetler bulunurdu, ciddi ciddi talim yaptırırlardı.

İskender Paydaş (Müzisyen, prodüktör)
Kabataş Erkek Lisesi benim için aidiyet' sözcüğünün anlamıdır. Lise çağlarında Kabataşlı olmak nasıl bir gurur kaynağı ise bugün de aynı derecede önemlidir. İlk müzikal başarılarım, felsefe, tarih ve edebiyat merakım hep burada başladı. Disiplinli bir okul olmasına rağmen size sahip çıkıldığını hissedersiniz. Ne olmak istiyorsanız o tarafa yönlendirilirsiniz. Bu sebeple midir bilmem ama bizim okuldan boş adam çıkmaz. Hepimiz Kabataşlı olmakla övünürüz ama okulumuzla yeterince ilgilenmeyiz nedense... Bu yıl kendi kendime söz verdim, pilav gününe gideceğim.

Hakkı Devrim (Gazeteci, Yazar)
Bizim lise öğrencisi olduğumuz yıllarda, İstanbul yakasının delikanlıları İstanbul ve Vefa, Kadıköy'ünkiler Haydarpaşa, Beyoğlu gençleri (yabancı dilli okullardan biri değilse) Galatasaray, Boğaz çocukları da Kabataş liselerinde okumaya can atarlardı. Birçok ilde lise yoktu. Yatılı öğrenciler daha çok taşra kentlerinden geliyordu. Ben ortaokulu Adana'da bitirdim. O yıl babam yeniden İstanbul'a tayin edildi diye bayram ettiğimi hatırlıyorum. Başlıca sebep, Kabataş Lisesi'nde okuyacak olmamdı. Nitekim babam İstanbul'a bizden önce gelmiş ve Kabataş'a en yakın semt olan Ortaköy'de bir ev kiralamıştı. O yıllarda Boğaz sakinleri daha çok, fakire yakın orta halli ailelerden oluşurdu. Öğrencilerden yarıya yakınının kışın giyecek pardösü veya paltosu olmazdı. Aramızda varlıklı aile çocuğu yoktu, diyebilirim. Bugün de, tanımadığım bir genç (ki aralarında artık kız çocukları da var) bana, aramızdaki yaş farkına rağmen "Ağabey!" diye hitap ederse, içim açılır. Bu yaşta, bir okul arkadaşı daha tanımanın sevincidir.

Cezmi Ersöz (Yazar)
Kabataş'a 1974'te girdim. Suadiye'de oturduğum için, okula başlarken müdürümüz Nihat Tünaydın yatılı olarak kayıt edilmemi istedi. Ama ben gündüzlü olmak istiyordum. Başvuru süresinin uzaması üzerine, babam sinirlendi ve beylik tabancasını çıkardı, müdürün masasına koydu. "Ben subayım. Oğlumu alıyor musun, almıyor musun?" dedi. Ve okula alındım. Ama o gün okuldan çıktıktan sonra yürürken babam bana şöyle dedi: "Oğlum bu tabanca çıktı ve gemileri yaktık. Bu okulu birincilikle bitirmek zorundasın." Ama ilk dönem karnemde iki zayıfım vardı. Sonra nasıl hırslanmışsam okulu ikincilikle bitirdim. Okuldan hediye olarak dolmakalem verdiler. Nobel'i alsam bu kadar sevinirdim...
Haberin fotoğrafları