kapat
Üye OlÜye Girişi
Bugünkü SABAH Gazetesi
  |  Benim şehrim | 24 Haziran 2007, Pazar
Son Dakika
ARAYIN
Google
Google Arama
atv
Kanal 1
ABC
Ayhan Işık, 1979'da hayatını kaybetmişti.

Ayhan Işık'ı andık

MEHMET TEZ
16 Haziran Ayhan Işık'ın ölüm yıldönümüydü. Ünlü jön, Burgazada'da güneşin altına kurulan çilingir masasında rakı içilerek anıldı.....
"Abi Ayhan Işık'ı ölüm yıldönümünde anıyoruz." Dostum Erkin bunu söylediğinde "Tamam," dedim. Yani bir yerlere gidip içer, yemek yer sohbet ederiz. Bir araya gelip sosyalleşmek için bir tür bahane olarak söylüyor herhalde bunları. Ve fakat durum farklıydı. Aslında nasıl söyleyeyim bilemiyorum, olan biten şu: Geçen hafta Ayhan Işık'ın ölüm yıldönümü olan 16 Haziran'da "Hepimiz Ayhanız" sloganıyla güneşin altına kurulmuş bir rakı masası etrafında yer alan bir düzine kadar şuursuz insandan biriydim. Yer Burgazada, mekân Kalpazankaya tesisleri. Eğer o gün adada olsaydınız siyah beyaz Ayhan Işık posterleri takmış faytonlara denk gelebilirdiniz (tamamen kendi istekleriydi). Ve o faytonlara binip Kalpazankaya'ya ulaşsaydınız bizi orada fark etmeniz zor olmazdı. Güneş batana kadar sofra doldu taştı, insanlar gelip gitti, sade vatandaş büyük ilgi gösterdi, yöre halkı ve esnaf eylemimize destek verdi. Beklenmedik bir ilgi gördüğümüzü söyleyebilirim. Bir ara Ayhan Işık isimli oluşumumuzla (Naro'dan daha karizmatik olduğunu kabul edin) eylemler düzenlemeyi düşündük. 22 Temmuz seçimlerini kaçırdık, bir sonrakine yetişiriz. "Rakı 1 YTL olacak." Vaatlerimiz de pek saçma değil gördüğünüz gibi.

FERAYE DE KİM?
İçinde yaşadığımız seçim zulmü döneminde insan işte böyle yaratıcı fikirlerle serinlemeye ve akıl sağlığını korumaya çalışıyor. Çevremde, mahallede, işyerinde ve aile eşrafı arasında kimle konuşsam herkes "Şu seçim bir bitse de zulümden kurtulsak," modunda. Darbeyse darbe, krizse kriz. Tamam, kabul. Ama çabuk, ne olur çabuk... Dostum Erkin'in Ayhan Işık projesine sıcak bakmam da ondan zaten. Erkin televizyonu olmayan, gazete okumayan, bahçesindeki bitkileri sulayıp sokaktan gelen kedilere bakan biri... Son dönem sakalları da iyice uzattı. Giderek, fark etmeden doğal bir evrim geçirerek, genetik bir tepki olarak Robinson'laşıyor. Mesela Erkin'in hayatında Tayyip Erdoğan, Kemal Unakıtan, Cem Uzan, Devlet Bahçeli gibi isimler yok. Diziler yok. Yarışmalar yok. Kadın programları yok. Sabah şekerleri yok. Reklamlar yok. Telefonu 1995'ten kalma bir Ericsson. "Deniz Seki 78 kilo olmuş, aramızda 7 kilo kaldı," esprisini anlamıyor: "Deniz?" diyor. Evet böyle biriyle takılmanın sinir bozucu bir yanı olduğunu da biliyorum. "Ne yani sen aziz misin?" kesiliyor insan. Yani "Biz hepimiz etrafımızdaki zihinsel kirlilikten payımızı alıyoruz, sen nasıl temiz kalma ayakları atarsın," diye kızıyoruz ona için için. Deniz Seki'nin kilosunu nasıl bilmezsin yuh! Mesela Erkin'e Kaya Çilingiroğlu'nun kim olduğunu ben yarım saat anlatamadım. "Ne iş yapıyor?" diye soruyor. Bilmiyorum ki. "Feraye," diyorum, "Hülya," diyorum, sakalını kaşıyıp boş boş bakıyor.

DRAMATİK EYLEM
Erkin'in en sevdiğim yanı ne biliyor musunuz? Erkin Ferrari'sini satan bilge ayakları atmıyor. Yaşadığı hayatı karşısındakine pazarlamaya çalışmıyor. İçinde bulunduğu ruh halini trendy ya da nasıl diyor moda alemleri 'fashionable' bir hale falan getirmeye de çalışmıyor. Bundan dandik bir felsefe falan üretmeye çabalamıyor. Ayhan Işık anma günü onun fikriydi. Ayhan Işık 1979'da anevrizma nedeniyle oluşan beyin kanamasından hayatını kaybetmişti. Serdar Turgut ve Ebru Gündeş'in de başına gelen, genetik nedenlerden kaynaklanan bir rahatsızlık bu. Yani bazı insanlarda beyinde bir yerlerde bir damarda bir baloncuk var. Doğuştan. Bazı insanlarda o balon patlıyor, bazıları farkında bile değil. Yaşadığınız hayata, içinde bulunduğunuz şartlara, yüklendiğiniz strese bağlı. Bir çeşit supap sanki. Ben çocukken babamın başına geldiğinde kurtulması mucize olmuş, kendine gelmesi iki yıl sürmüştü. Şimdi teknoloji sizi bir ayda işinizin başına, stresin kucağına oturtacak kudrete sahip. Kaldığınız yerden. Beynimizdeki supap şu an milletçe yaşadığımız gerilimlere ne kadar dayanır, ne kadar kaldırır? Ayhan Işık'ı andık biz böyle naif duygularla. Bir de Tanju Okan dinledik. Ben Parkta Yaşıyorum diyordu rahmetli, o gün Kalpazankaya'da... Biz cangılda yaşıyoruz Tanju abi. Elimizde bıçaklar, biçe biçe gidiyoruz, bakalım nereye... Bu neşeli eylemi de böyle duygusallaştırıp dramatikleştirmeyi başardık işte. Milletçe kanımızda var herhalde.