Doğuranlar ve yavrulayanlar
Gülben Ergen, doğum nasıl olacak diye soranlara "Valla annelerimiz nasıl doğurduysa ben de öyle doğuracağım," diyerek, gayet mütevazı bir tavır sergileyeceğinin habercisi olmuştu. Ve beklenen doğum sonunda gerçekleşti. Atlas bebecik dünyaya geldi. Hoş geldi. Gülben'in annesi kaç doktorla bu işi gerçekleştirmişti bilmiyorum ama, kendisi doğumhaneye altı doktorun önderliğinde bir güruhla girdi. Evet tam altı doktor. Normal bir doğum için. Biri bir bacağı, diğeri ötekini tuttu zahir.
ESKİDEN EBE YETERDİ Geri kalan dördü de nöbetleşe kafayı tutarak bebeciği çekti, sonra yine sırayla bacaktan tutup bir avuççuk kütleyi aşağı sarkıtmak suretiyle, minik pembe popoya şaplaklar indirdi. Bu arada bir doğum koçu da nefes egzersizleri yaptırdı: "Nefes al, tamam çok tuttun, şimdi ver!" Bir yandan akupunkturcu bir başka uzman kişi, ağrıyı hafifletici minik iğneleri elinde, hazır bekledi. Demek ki epidural yetmedi. Ve bitmeediiii! İki adet fotoğrafçı da, şakır şakır, saniye saniye, dünyada ilk kez yaşanan bu mucizevi olayı ölümsüzleştirdi! Ve bu görüntüler içinde en duygu yüklüleri, basına verilmek üzere, aynı katta kurulan stüyoda hazır edildi. Amaaan bizimki de iş değil hani! Kadının parası pulu var, dilediği gibi harcar. İnsan dünyaya bir bebek getirirken özenmeyecek de ne zaman özenecek değil mi ama! Ama işte tarlada doğum yapıp, tekrar işine devam eden kadınların hikayelerini duya duya büyüdüğümüz için, bu kadar şatafat eğlenceli geliyor. İnsan şakasını yapmadan edemiyor. Anneannem anlatırdı... İzmir Bornova'ya yakın bir köyde kadının biri her gün deve sırtında Bornova'ya gider, mal taşırmış. Bir gün anneannemin köyünün içinden geçerken deveden inmiş, bir ateş yakmış ve toprak üzerinde hemen oracıkta yavrulayıvermiş. Sonra da kalkıp bebeği sırtına bağlamış ve tekrar devenin üzerine binip işine gücüne bakmış! O kadar eskiye gitmeye de gerek yok. Ben mahalle arkadaşlarımın hepsiyle 'ebedaştım' mesela. Hepimizi 'Fatma Ebe' doğurtmuştu. Bir mahalle dolusu Fatma Ebe çocuğu! Ve hepimiz çatır çatır evde doğmuştuk. Benzer hikayeler sizde de vardır biliyorum. Hatta hâlâ yaşanıyordur. Ona da eminim. Tamam yahu, böyle ilkel şartlarda doğurmayı hiçbir kadın hak etmiyor ama, yine de doğumhaneyi sit-com setine çevirmek de insana aynı şekilde 'yuh' artık dedirtmiyor mu? Ama her şey bir tarafa o yumuk yumuk Atlas bebeciği uzaktan da olsa öpüp kokluyorum. Çok ve mutlu yaşasın... Bütün yeni doğanlar... Ve onların anaları; dua edin de darısı başıma olsun... Ben de askeri törenle doğuracağım anasını satayım, şan olsun nam olsun!
|