|
|
|
|
|
NATO'da ABD başarısı AB endişesi
NATO üyesi 26 ülkenin devlet ve hükümet başkanlarını ilk defa eski bir Sovyet cumhuriyetinin topraklarında bir araya getiren 19. ittifak zirvesi, ABD ve yandaşları açısından "başarıyla", AB ve yandaşları açısından ise "endişeyle" sonuçlandı.
NATO'nun "küreselleşme" hedefini 2004 yılında, İstanbul zirvesinde çeşitli projelerle gündeme getiren Washington, o tarihten itibaren "temkinli, sürekli ve kararlı adımlar" attı.
Irak'a ve Afganistan'a da NATO bayrağının girmesinin ardından "Büyük Ortadoğu Projesi"ni geliştiren ve zihinlere "yavaş yavaş" işleyen ABD, Batı Avrupalı müttefiklerinin tüm itiraz ve çekincelerine rağmen, ittifakın Asya, Afrika ve Uzakdoğu ülkeleriyle işbirliğini de ön plana çıkardı.
Riga
zirvesi öncesinde, Brüksel'de ve değişik başkentlerde, NATO'nun küreselleşmesi yandaşları ile karşıtları arasında son derece gergin tartışmalar yaşandığı biliniyordu. Riga zirvesi, bu tartışmaların bir sonuca ulaştırılamadığını gösteriyor. Fransa Cumhurbaşkanı Jacques Chirac'ın "uyarı mesajları" da gerginliğin sürdüğüne ve süreceğine işaret ediyor.
"Siyasi ve askeri dönüşüm", "değişim ve eylem" sloganları altında yapılan Riga zirvesinde ittifakın kapsama alanı, savunma ve barışı koruma görevleri üzerinde durulurken, bir "Avrupa-Atlantik işbirliği" görüntüsü değil, "küresel platform" görüntüsü yansıtıldı.
NATO üyesi 26 müttefik ile "işbirliği", "ortaklık", "güçlendirilmiş diyalog" gibi kavramlar çerçevesinde "yakınlaşan" veya "yakınlaştırılan" ülkeler arasında, İsrail'den Fas, Mısır ve Moritanya'ya, Gürcistan'dan Ukrayna'ya, Japonya ve Avustralya'dan Güney Kore ve Yeni Zelanda'ya kadar pek çok ülke bulunuyor.NATO'nun temelinde bulunan, 1949'da Washington'da imzalanan Kuzey Atlantik Antlaşması'nın uluslararası hukuk açısından ihlal edildiğini, ittifakın yeni stratejilerinin bu antlaşmayı aştığını savunanlar artıyor.
ABD'nin sunduğu ve müttefiklere onaylattığı orta ve uzun vadeli plan ve projeler, "dünyanın dört bir yanında" sadece "askeri" değil, "insani ve ekonomik" işbirliğini de gündeme getiriyor. Kapsama alanını sürekli genişleten NATO'nun, "bir şekilde", "ekonomik diyalog platformu" haline gelmesi, AB'ye büyük endişe veriyor. Fransızların biraz da "panik" yansıtan açıklamaları, "bazı AB'lilerin görüşlerini ve korkularını" dile getiriyor.
Fransa Savunma Bakanı Michele Alliot-Marie, "Avrupalılar ile Kuzey Amerikalılar arasındaki doğal dayanışmanın sulandırılmaması ve netlik kaybetmemesi, Batılıların, kendi değerlerini paylaşmayanlara karşı tavır aldıkları görüntüsü verilmemesi gerektiğini" savunuyor.
NATO'nun Avrupa-Atlantik işbirliği boyutunu aşarak "küresel jandarma" haline getirilmesini istemeyen Fransa'nın Cumhurbaşkanı Jacques Chirac, Riga'da, NATO'nun değişim sürecinde "askeri doğasını" yitirmemesi gerektiğini söylüyor.NATO ile BM'nin "rakip kurumlar" haline gelmemesi gereği de Chirac tarafından dile getiriliyor.Riga zirvesi sonunda, Fransa'nın da onayı ile yayımlanan ortak bildiride, Paris'in "uyarılarının" dikkate alındığını var sayabilecek ifadeler görülmüyor.
Öte yandan, NATO bünyesinde aylardır "noktasından virgülüne" tartışılan ve üzerinde yoğun pazarlıklar yapılan "Kapsamlı Siyasi Yönerge" isimli belgenin Riga'da kamuoyuna açıklanması, aynı gün, NATO Acil Mukabele Gücü'nün (NRF) "tam operasyonel" ilan edilmesi de "küreselleşme kararlılığının işaretleri" olarak algılanıyor. "Kapsamlı Siyasi Yönerge", ittifakın "10-15 yıllık geleceğini", "yeni stratejilerini" belirliyor.
Belgede, değişen koşullara kendini uyarlaması gereken NATO'nun, dünyanın tüm köşelerine, uzun süreler için olağanüstü kuvvetler gönderme yeteneğine sahip olması gereği üzerinde durularak, "terörizme karşı mücadele" hedefi de ön plana çıkarılıyor.
"Kapsamlı Siyasi Yönerge"de, Acil Mukabele Gücü (NRF) de önemli bir organ olarak kayıtlara geçiriliyor ve aynı gün NRF "tam operasyonel" ilan ediliyor. Devlet ve hükümet başkanlarının 2002 sonunda Prag zirvesinde aldığı karar çerçevesinde, 25 bin kadar askerle "tam operasyonel" olması öngörülen NRF, ilk aşamada 2004 yılında 6 bin dolayında askerle göreve başlamıştı.
İttifak üyesi ülkelerin kara, deniz ve hava kuvvetlerinden gelen araç ve askerlerden oluşan NRF, "bir kriz halinde", 15 ila 30 gün içinde harekete geçirilebilecek yetenekte bulunuyor. NRF, "dünyanın her yerinde", "modern NATO'nun hedef olduğu yeni tehditlere karşı" mücadeleye hazırlıklı tutuluyor.
IRAK MESAJLARI
Riga zirvesinden çıkan "Irak mesajları" da ilginç gözüküyor. ABD Başkanı George Bush, kimler tarafından verildiği tartışılan "görevi tamamlamadan asker çekmeyeceğini" söylerken, NATO bildirisinde, "İttifakın Irak görevine tüm müttefiklerin katkıda bulunmayı sürdürdükleri" hatırlatılıyor. NATO, Irak'ın birliğine, istikrarına ve "toprak bütünlüğüne" bağlılığını bir kere daha teyit ediyor. Aynı bildiride, iki kısa cümleyle, "Irak'ın talebi üzerine", NATO'nun askeri eğitim katkılarının artırılması için yeşil ışık yakıldığı da dikkat çekiyor.
NATO'da uzun süreden beri zirve izleyenlerin dikkatini çeken bir unsur da "terörizme karşı mücadele" konusundaki "kararlılık ve irade" dolu bildiri ifadeleri oluyor. Türkiye'nin, bundan birkaç yıl öncesine kadar, bir NATO ortak bildirisine terörizme karşı mücadele konusunda "bir satır sokturmak için" verdiği mücadeleler anımsanıyor.
NATO, "11 Eylül'den sonra", terörizmi kendisine yönelik en büyük tehditler listesinin başına yerleştirirken, bazı müttefikler, sürekli olarak "ABD'nin terörizme karşı mücadelesinden" söz edilmesinden duyulan rahatsızlığı dile getiriyor.
Afganistan'a askeri katkıyı artırmayı veya askerlerini tehlikeli bölgelere göndermeyi reddeden bazı müttefikler, bu ülkede "terörizme karşı savaş" verdiği gerekçesiyle destek isteyen ABD'nin başka bölgelerdeki terörizme karşı mücadeleleri ne kadar desteklediğini sorguluyor. Riga zirvesi sonunda, Afganistan konusundaki uzlaşmazlık ve görüş ayrılıklarının giderilemediği de gözlemleniyor.
(AA)
|