|
|
Kamerayı elimize alma zamanı
KANALTÜRK, Fransa'nın sözde Ermeni soykırımının inkârını suç sayan yasayı kabul etme sürecindeki etkin yayıncılığıyla sempati topluyor. Cezayir belgeselinin ardından geçen hafta aynı kanalda Emperyalist Yalan Ermeni Soykırımı adıyla bir belgesel daha izledim. Herkes lâf üretirken, "iş üreten" Kanaltürk'ü bir kez daha takdir ettim. Belgeselde siyah-beyaz fotoğraflar kullanılmıştı. Erzincan'da, Hasankale'de, Ilıca'da, Kars'ta, Sarıkamış'ta, Sivas'ta, Subatan Köyü'nde, Trabzon'da Ermeni komitacılar tarafından acımasızca katledilen kadınlarımız, çocuklarımız kanlar içinde boylu boyunca yatıyorlardı. Ama gelin görün ki, ne tarihler, ne de isimler vardı. Koca belgesel, dramatik bir fotoğraf sergisinden öteye gidemiyordu. Ne yazık ki bu soykırımı yeterince belgeleyememiştik. Çünkü belge biriktirme konusundaki isteksizliğimiz, "Başıma bela alır mıyım?" tedirginliğinden kaynaklanıyordu. Çünkü bizim memleketimizde asker ocağında, yatılı okulda günlük tutmak bile suçtu. Başbakanımızın camı kırılan makam aracından çıkarılmasını görüntüleyen basın mensubunun flaşı patladığında, basın müşavirinin korumalara ilk emri "Alın şunun kamerasını" oluyordu... Oysa kötü niyetli bazı Ermeniler, kerameti kendinden menkul Amerikalı bir Kızılhaç görevlisinin 1915'te yazdığı iddia edilen (yazıp yazmadığı bile meçhul) bir günlükten yola çıkıp, dünyanın kafasına soru işaretleri takan Ararat filmini yapmışlardı. Arşivleri, belgeleri didik didik etmiş, tonla fotoğraf, film ve yazıyı sözde tarihi belge olarak dünya kamuoyunun önüne çıkartmışlardı. Bunların yetersiz kaldığı yerlerde Atatürk'ün dizinin dibindeki köpeği foto montajla Ermeni çocuğuna çevirip, "Bakın Türkler'in atası bizim çocuklarımızı çizmeleriyle eziyordu" diye propaganda bile yapmışlardı... Sözüm bu ülkenin usta belgeselcilerine... Arşivleri didik didik etme sırası sizde. Gerçek soykırımı dünyanın gözüne sokmak sizin elinizde. Kıpırdayın. RTÜK'e gelince: Fransız yapımlarına boykot çağrısı yapacağınıza, dedelerimizi, ninelerimizi kesen gerçek kasapları teşhir edecek böyle bir belgesel çalışmaya destek verin. Kasanızda kanalların reklam gelirlerinden yüzdeleri istifleyeceğinize bunların bir bölümünü bu belgesele aktarın. Ve o belgeseli Fransa'nın en saygın film festivallerinde görkemli galalarla dünyanın gözüne sokun. O zaman kimse sizi popülist davranmakla suçlayamayacaktır. Bugüne kadar kamera hep onların elindeydi. Ne olur artık deklanşöre biz basalım...
|