|
|
Karşı kıyıya geçemeyenler
Herkes için bir 'orası' vardır. Ve herkesin de orası için bir hayali. İnsan durduğu yerden bakınca orası mümkün görünür. Olabilir, ulaşılabilir görünür. Mesafe kısa gelir, oraya varmak için nefes yeter zannedilir. Ve denemek ister insan... Karşı kıyıya geçmek ister. Geçebileceğini zanneder çünkü. Yola koyulur. Ama yalnız değildir. Geçmişinin izleri, geçmişinin sesleri, geçmişinin insanları onunla birliktedir. Ve attığı her adımda her şeyin kendisiyle birlikte geldiğini görür. Hayat bırakmamaktadır, ardında bıraktıkları bırakmamaktadır. Kendisiyle birlikte taşıdığı ağırlıklar bir süre sonra onu yorar. Çünkü hiçbir yeni yaşam, bir önceki yaşam sıfırlanarak inşa edilemez. Yorulunca bir önündeki mesafeye bakar, bir de ardına... Gidilecek yer uzaktır, yol uzundur. Üstelik karşı kıyıda kendisini neyin beklediğini bilmemektedir. Nefesi kesilmeye başlar. Ardına bakar. Ardında bıraktığı daha yakındır. Daha az yorularak geriye dönmeyi tercih eder. İşadamı Eşref Cerrahoğlu "Evlilikten sıkıldım" diyerek evi terk ettiğinde ben onun bu açıklamasını çok cesur ve çok içten bulmuştum. Ama çok geçmeden, geri döndü Eşref Cerrahoğlu. Onunla aynı günlerde, onunla aynı yoldan yürüyen bir başkası daha geri döndü. Belki böyle bir nefes almaları gerekiyordu, belki de yoruldular. Kuşkusuz gidemeyenin kafasında hep bir soru işareti olarak kalacak o karşı kıyı. Gitseydi neler yaşayacağını hiçbir zaman bilemeyecek. Ama belki de insanın hep hayalinde kurduğu 'orası' aslında burasıdır. Yani kendi hayatı, yani hep durduğu yer. Yani ailesi...
|