|
|
Kitap
Murathan Mungan olamadı, kederi odur Altı ay önce, 24 Şubat'ta, evinde ölü bulunmuştu gazeteci-yazar Baki Koşar. 20 yerinden bıçaklanmıştı. Tanıyanlar, dostları, sevenleri -sevmeyenleri bileonun, hatta hiç kimsenin, bu ölümü hak etmediğini konuştu, yazdı. Bir de eşcinselliği dillendi, cinayetin nedeni kafalara kazılmak istenircesine... Şimdi tekrar o 'hoyrat' tartışmaları hatırlatmanın gereği var mı? Ama 40 yakın arkadaşının Baki Koşar'ı anlattığı yazılardan oluşan 'Diclenin Gözyaşları' isimli kitabın, o 'hoyrat' tartışmalara son noktayı koyduğunu söylemenin gereği var gibi... Örneğin kitabın önsözünü yazan duayen Doğan Hızlan diyor ki: "İnsanların inançları, eğilimleri ne olursa olsun, en kötü davranış hoyratlıktır. Hele ölüme varan, insanlık dışı davranış, çoğu zaman onun gibi insanlara rastlarsa... (Baki Koşar) Hoyrat insan ilişkilerini anlayamadı. Çünkü o hoyrat değildi..."
Kitapta kimi kalem arkadaşı onun gazeteciliğini, yazarlığını; kimisi arkadaşlığını anlatıyor. Ama öyle bir yazı var ki; üstüne bir tek sözcük bile söylemek anlamsız kalıyor. Habertürk TV Genel Yayın Yönetmeni Melih Meriç yazıyor. Buyurun... "... Biliyor musunuz, Murathan Mungan olacaktı, sevilecekti, sayılacaktı, sorgulanmayacaktı... Murathan Mungan olacaktı. İçinde kaldı. Koskoca bir yaşam içinde kaldı. Murathan Mungan olamadı ya, asıl kederi odur Baki'nin. Celladı ona bir son söz hakkı verdi mi bilmiyorum. Eminim başka bir şey söylemeyecekti. "Beni niye vurdunuz, ne çabuk vurdunuz, oysa ben Murathan Mungan olacaktım." Yazdığı her şey onaydı. Konuştuğu her şey... Haberindeki her sözcük, yazılarındaki her vuruş. Binlerce vuruş onaydı. Murathan Mungan olacaktı. Her harf onu bu hayaline taşıyacaktı. Koştu, koştu. Koşarken vuruldu. ...Türkiye'yi anlattı, kendisini anlatamadı. İstanbul'a saklandı. Habere sığındı. En büyük sırrı kendisiydi. En büyük sırrı, sıradan olmadığıydı. Açamadı. Lanet bir ölümdü bu. Körlüğümüzü gözümüzün içine sokuyor. Baki Koşar ölüyor, şu an ölüyor, görmüyoruz. Cellat gözümüzün içine sokuyor. Utancımızı belgeliyor. "Siz onun hayallerinizi vurdunuz, siz onu vurdunuz" diyor. "Ben başı sonu tetikçiyim" diyor. Ey Babıâli, Ey duygusuz Babıâli!!! Bu kaçıncı cinayetin... Bu kaçıncı günahın... Sen vurdun onu, sen... O kapındaydı, bağırıyordu. "Ben Murathan Mungan olacağım, bırakın ben de yazayım, ben de konuşayım" diyordu. Kalemiyle, aklıyla, ötekiliğiyle bir oturaklık yer vermedin ya sen Baki'ye... Ey Babıâli, etrafına bakınma sen... Sen vurdun Baki'yi... Bin vuruşla vurdun sen onu... Onun yazamadığı, ona vermediğin sütunlarda şimdi bin vuruşluk bir ölümün haberi... O haberi ben böyle bağırıyorum: Yazıyor... Yazıyooor... Babıâli cinayetini yazıyoooorr.. Kaç Baki Koşar bu şehirde saklanıyor, kaç Baki Koşar kendinden kaçıyor, gerçeğinden kaçıyor, bilen var mı? Kaç Baki Koşar mesai ritüelini aşamıyor, hayallerinin kesif baskısı altında sabahlara dek uyuyamıyor... Başkası oluyor, onda yaşıyor... Kendi içinde saklanıyor... Kendi içinde ölüyor bilen var mı?.. Evet, onu çok özleyeceğiz. Her gün bir Baki Koşar'ı hayalleri ile öldürürken, biz ruhumuzu ondan söz ederek rahatlatacağız. Biliyorum, hep böyle olacak... Bu utanç herkese yeter... Evet, işte bu da bir Baki Koşar haberidir: Onu bin vuruşla vurdular... Hayallerini yıkanlar yargılansın."
|