Para sadece eve değil, biraz da komşuya...
2004 yılının ikinci yarısı ile 2005'te inşaatına başlanan ve çoğu maketten satılan konut projeleri yavaş yavaş teslim aşamasına gelirken, bu projelerde ikinci el hareketlilik de hızlanıyor. Konutu yatırım amacıyla 'topraktan' satın alan ve beklediği primi elde ettiğine inananlar satış için emlak pazarlama ofislerinin yolunu tutarken, satmayıp da kiraya vermek isteyenler de yine aynı adrese gidiyor. Emlak pazarlama şirketlerinin portföylerinde çok sayıda ikinci el site dairesi var. Çoğunda henüz yaşamın bile başlamadığı, lüks, havuzlu, sosyal tesisli daireler bunlar. Ama son dönemde yaşanan yeni bir gelişme var. Artık bu sitelerin içinde ya da hemen yanıbaşında yavaş yavaş emlak pazarlama ofisleri de kuruluyor. Elindeki daireyi satacak olanlarla bu ofisler muhatap oluyor ve bu oluşumu da proje geliştirici şirket bizzat kendisi organize ediyor. Buraya kadar garip bir şey yok. Ama burada aslında, o sitelere avuç dolusu para verenlerin, kendilerinden farklı profilde insanlarla komşu olma korkusu gizli. Onlar o tercihleri yaparken, sadece evin seramiklerine, mutfağına, banyosuna bakmıyor; kimlerle birlikte yaşayacaklarını da hesaba katıyorlar. Zaten bu ofislerin en önemli misyonlarından biri de, aşağı yukarı aynı sosyoekonomik düzeyden insanların buluştuğu korunaklı sitelerde yaratılmaya çalışılan ortamın, ikinci el satışlarla bozulmasını önlemek. İşte bu yüzden de emlak pazarlama ofisleri aileyi tanıyor; kaç çocukları var, nasıl yaşarlar, bakıyor, ondan sonra "Evet, size uygun bir daire var" diyebiliyor. Belki de projeler pazarlanırken hemen herkesin tekrarladığı 'Ev değil yaşam biçimi satıyoruz' sloganının gerçek anlamı şu: Korkmayın, komşunuzdan size zarar gelmez.
ESEN EVRAN
|