|
|
|
|
|
|
Şöhretliye tapınma sendromu
Dünyada her üç kişiden biri farkında olmadan bu hastalığa yakalanmış durumda! Hasta; hayranı olduğu ünlü gibi giyinip onun gibi davranıyor. Hayatını da ona göre şekillendiriyor.
Her şey geçtiğimiz hafta İngiliz Guardian gazetesinde Paul Harris'in 'Sick of the fame game' başlıklı yazısını okuyunca başladı! Harris, şöhretlerin gazetelere ve televizyonlara hakim olduklarından bahsediyordu yazısında. Savaş zamanında bile Britney Spears, Paris Hilton ve Jessica Simpson'ın medyayı her şeyden daha çok meşgul ettiğini söylüyordu. Yazar; 'American Idol' (Bizim 'Pop Star'ın babası oluyor kendisi) yarışması sırasında, 2004 seçimlerinde başkanlık için oy kullananlardan daha fazla Amerikalı'nın oy kullandığını anlatıyordu. Günlük ağırbaşlı gazeteler raflarda öylece dururken; US Weekly, In Touch, People gibi magazin ağırlıklı yayınların peynir ekmek gibi satıldığından bahsediyordu. Okurken gözümün önünden Barışlar, Abidinler, Firdevsler, Bayhanlar uçup gidiyor... Türkiye'nin Avrupa Birliği macerasının başladığı dakikalarda ülkenin yarısının kaynana Semra Hanım'ı izlediğini hatırlıyorum.
YENİ TANRILAR Harris, yazısının devamında daha önce hiç duymadığım bir kavramdan bahsediyor; 'Celebrity Worship Syndrome'... 'Şöhretliye Tapınma Sendromu' diye çevirebiliriz. Bu sendrom son yıllarda psikolojide bir akıl hastalığı olarak kabul ediliyormuş. Yazar, şöhretlilerin dünyanın yeni gücü olduğunu belirtiyor ve işi bir adım daha ileri götürüyor;
"Ne yiyeceğimize, ne giyeceğimize, ne okuyacağımıza, ne dinleyeceğimize, ne izleyeceğimize hep onlar karar veriyor! Şöhretliler çağımızın yeni Tanrıları ve Tanrıçaları oldular." Bizler de onlara tapınan zavallı faniler! Hiç gerçek gibi görünmüyorlar; onlar ulaşılamaz, onlar bizim isteklerimizin ve arzularımızın objeleri! Korkunç bir kabus gibi! Harris, Bono örneğini veriyordu ve soruyordu:
"Bono birçok politikacının yapamadığını yaptı ve Afrika'daki yoksulluğu bitirmenin güzel bir fikir olduğunu ortaya attı. İnsanların dikkatini çekti. Peki biz neden, sadece Bono bunun iyi bir fikir olduğunu söylediği zaman bu konuyla ilgileniyoruz..." Neden? Gerçekten, neden Hülya Avşar, 'Baba Beni Okula Gönder' kampanyasını duyurmaya başlamadan bu konuya eğilmiyoruz! Ya da neden kadınları dövmenin iyi bir şey olmadığını Gülben Ergen söyleyince anlıyoruz! Amerikalılar'ın sadece ünlü talkshowcu Oprah Winfrey söyleyince okuduğunu yazıyor Paul Harris... Okumanın iyi bir şey olduğunu ve bunun için Oprah'ın takdir edilmesi gerektiğini söyleyip ekliyor; "Peki neden o söylemeden önce kimse okumuyor?" Yıllar önce 'Eşkıya' filminin ilk gösterime çıktığı günleri hatırlıyorum. Film gişede çok da büyük bir ses getirmemişti. Ama ne zaman ki gazetelerin birinci sayfalarında Sezen Aksu'nun filmi izlerken ağladığı haberleri çıktı, bam! Film, Türk Sineması'nın talihini değiştirdi! 'Şöhrete Tapınma Sendromu'nun iyi yönleri bunlar... Tarkan gibi giyinen; saçını Hande Yener, Demet Akalın gibi boyatıp aynı modelde kestiren ya da Deniz Akkaya gibi estetik yaptıran gençler hoş görülebilir!
HER TARAFI SARDILAR Ama Türkiye gibi dizi kahramanlarına özenip, onlar gibi konuşup, racon kesen gençlerin olduğu bir ülkede 'Şöhrete Tapınma Sendromu' daha da ciddiye alınması gereken psikolojik bir rahatsızlık sanırım! Kendisini başka bir kadınla aldatan ve o kadından bir çocuk bekleyen kocasından, 2 yıl içinde karşısına başkası çıkmazsa yeniden hamile kalabileceğini açıklayan Hülya Avşar şunları söylüyordu geçenlerde:
"Benim yaşam tarzım birçok kadının bastırılmış duygularını ortaya çıkarmalarında önemli bir pay sahibi oldu!" Ülke olarak 'Şöhretliye Tapınma Sendromu'ndan muzdarip olduğumuzu düşünüyorum. Önümüz arkamız sağımız solumuz hep onlar! Gazetelerde, televizyonlarda, billboard'larda hep onlar. Kaçmak mümkün değil! Bir şekilde yakalıyorlar bizi!
KADİR KAYMAKÇI - GÜNAYDIN
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|