|
|
KIRKPINAR'ın görünmeyen yüzü
SEVGİLİ meslektaşım Mesut Yar, köşesinde Kırkpınar güreşlerini Star TV ekranlarında anlatan Ertem Şener'i eleştirmiş. Mesut diyor ki, "Başpehlivanlık karşılaşmasında yenilen yiğide 'göbeği gökyüzünü gördü' deyince terminoloji yeni bir niteleme kazandı diye düşündüm..." Hep söylerim, televizyon yazarlığı yapmak için televizyonculuk kadar, ekonomiden, magazinden, siyasetten ve spordan da anlamak gerekir. Hele ki uzmanlık gerektiren yorumlara soyunurken... Göbeği gökyüzünü gördü" deyimi, Kırkpınar'ın tarihi boyunca kullanılan ve pehlivanın açığa düştüğünü anlatan bir nitelemedir. Bu deyim, bir zamanlar gazetelerin sayfalarını süsleyen pehlivan tefrikalarının da en vazgeçilmez tasvirlerinden biriydi. Sevgili Mesut'un bir dönem boksla ilgilendiğini biliyorum. Kırkpınar ona fazla yağlı gelmiş olmalı ki, ilgi alanının dışında kalmış. Hazır söz Kırkpınar'dan açılmışken, ata sporunun ekranlara yansımayan yönlerinden de söz edeyim. Spor yazarlığı yaptığım dönemde pek çok kez görevli olarak Kırkpınar organizasyonunu takip ettim. Ne zaman televizyonda Kırkpınar'ı izlesem, içimden medya mensubu meslektaşlarıma sabır ve kolaylıklar dilerim. Zira yağa bulanmış Sarayiçi çayırında 6 saat fotoğraf çekmek, kamera kullanmak öyle her "pehlivanın" harcı değildir. Bir kere ayakta durmakta zorlanırsınız. Pantolonunuzun kemerine kadar yağa bulanırsınız. O da yetmezmiş gibi zeytinyağı, ter ve sıcağın harmanında ortaya bir koku yayılır ki, amannn!.. Nefes bile alamazsınız. Sevgili Mesut kardeşime tavsiyem, seneye Sarayiçi'nde şöyle bir iki tur atması. Tabii yanına yedek pantolon almayı unutmadan...
|