kapat
   
SABAH Gazetesi
 
   News in English
   Son Dakika
   Yazarlar
   Günün İçinden
   Ekonomi
   Gündem
   Siyaset
   Dünya
   Spor
   Hava Durumu
   Sarı Sayfalar
   Ana Sayfa
   Dosyalar
   Teknoloji
   Emlak
   Otomobil
   Detaylı Arama
   Arşiv
   Etkinlikler
   Günaydın
   Televizyon
   Astroloji
   Magazin
   Sağlık
   Kültür Sanat
   Turizm Rehberi
   Cuma
   Cumartesi
   Pazar Sabah
   İşte İnsan
   Sinema
   20. YILA ÖZEL
   Çizerler
Bizimcity
Sizinkiler
emedya.sabah.com.tr
Google
Google Arama
 
'Kafana sıkın deyin, sıkmazsam namerdim'
'Kafana sıkın deyin, sıkmazsam namerdim'
'Yüreği güzel, mert ablam'
'Kızlarımı yurtdışına göndereceğim'
'Apo'ya gösterilen anlayış kızıma yok'
' 'Bizi siyasi olaylar olgunlaştırdı'

'Kızımın namus bekçisi benim!'

Kızına âşık bir gencin, kendi gibi liseli iki genci öldürmesi sonucunda şimşekleri üzerine çeken Samsunlu baba Necip Onat, kızına sonuna kadar güveniyor ve evladına sahip çıkıyor.

"Zamanı geri getiremeyiz. Benden klasik, bize özgü bir namus temizleme bekleniyorsa, bunu yapmam, çünkü evladıma güveniyorum. Yeryüzündeki hiçbir erkek ben yaşadığım sürece kızlarımın namus bekçisi olamaz."


'Kafana sıkın deyin, sıkmazsam namerdim'

Samsun'daki lise cinayetinde evladını kaybeden acılı ailelerin yanı sıra, bir de âşık olunan kızın babası var. Necip Onat, ölen çocuklardan birinin annesiyle iş ilişkisi içindeydi ve çocukları için ortak hayalleri vardı.

25 Mayıs sabahı, okul yolunda iki erkek lise öğrencisinin ölümü, bir diğerinin de katil olmasıyla sonuçlanan olayın ardından "kız meselesi yüzünden" denildi. Tahmin edersiniz ki, Samsun gibi, büyük şehirden daha kapalı devre yaşanan bir toplumsal düzende, o sırada olaydan habersiz olan 'kız' ve ailesi için de çok ağır bir süreç başlamış oldu. Fakat, alışıldık şekilde linç kültürünün çarkları çalışacağı yerde, anlaşmazlığa sebebiyet verdiği söylenen kızın babası Necip Onat, siyah gözlükleriyle de olsa, basının karşısına çıktı ve "Benden klasik, bize özgü bir namus temizleme bekleniyorsa, evladıma duyduğum güvenden ötürü ben bunu yapmayacağım," dedi. Sözleri ve duruşuyla dikkat, hatta merak uyandıran, ama kimselere başka bir açıklama yapmayan Necip Onat'ı, Samsun'da bulduk, siyah gözlüklerini çıkarttık ve konuşturduk. 'Ortaya karışık' bir portre çıktı...

- Meseleyi baştan anlatabilir misiniz?
- Ölen çocuklardan bir tanesi benim kızımın orta okuldan sınıf arkadaşıydı. Tanıştıklarında yaşları on bir. Öyle bir şey ki, toplumumuzda, benim kızımın sınıf arkadaşı diyorum, adam hemen "arkadaşlık mı yaşıyorlar" diyor. Bizim toplumumuzda bir bayanla bir erkeğin arkadaşlığı diye bir şey yok zaten. Oysa çocuklar sınıf arkadaşları. Üç yıl birlikte okuyorlar, sonra ayrılıyorlar. Liseyi kazanamadı çocuğum. Dolayısıyla biz de imkânlarımızı zorladık, bilmiyorum bu bir suç mu ama çocuk biraz da gösterişli... Ben çocuğuma sahip çıktım, ama yanlış anlamayın, light erkek değilim. Evlendim, karımı yedi sene dışarıya çıkarmadım. Çöp dökmeye bile gidemedi.

'KISKANÇ BİR ERKEĞİM'

Aslında çok kıskanç bir erkeğim. Kızlarım alımlı, görünmesinler diye arabamın camlarını içeriyi göstermeyen filmle kaplatmıştım. Namus kavramı benim için çok ileri. Bana ailem baskı yaptı. "Üçüncüyü de yap, belki oğlan olur" diye. Yani her erkeğin hayalinde bir oğlan çocuğu vardır sonuçta. Ben kızlarımın sevgisini bölerim diye üçüncü çocuğu bile yapmadım. Onlarla yeterince ilgilenemem, ona sevgimi veririm, onlar üzülmesin diye onu bile düşünmedim. Her zaman konuştuk ettik, aman kötü insanlarla arkadaşlık kurmayın diye. Bir gün gelecek sizin de erkek arkadaşlarınız olacak diye.

- Buna katlanabilir miydiniz?
- Bakın ben şunu söyledim, bir gün sizin karşınıza biri çıkacak. Çıkarsa önce bana getirin. Sonuçta kız olsun erkek olsun, doğanın kanunu, birini sevecek. Ama bundan, önce bizim haberimiz olsun.

- Peki, bu meselede problem nereden kaynaklanıyor? Öldüren çocuk nereden peydah oluyor?
- Bu korkuları yaşayarak, yani bir gün çocuklara birileri musallat olacak diye mümkün olduğunca biz de öyle ortamlardan uzak tutmaya çalıştık. Koleji kazanamayınca, imkânları zorlayarak -ablası süper lisede okuyorduhanıma dedim ki, gel özel okula verelim. Özel okula verdik, bir dönem orada okudu. Alışamadı, normal liseye verdik, birinci sınıfın ikinci döneminde. Ve ben bunları sonradan öğreniyorum, bana şimdi söyleniyor, dedim ya ne kadar arkadaş da olsak, ne kadar geniş görüşlü gibi davransam da... Bu arada çocuk okula başladığından beri pek çok kişi arkadaşlık teklif ediyor. Hiçbirini kabul etmiyor.

- Ama diyorsunuz ya genç bunlar, o da alımlı bir kız..
- Hiçbirine karşılık vermiyor ama. Bu çocukları vuran çocuk da başka bir sınıfta ve çocuk öyle kafaya koymuş ki, kendisi fen bölümünde okuduğu halde, benim çocuğum Türkçe sosyal, onun sınıfına kendini aldırıyor.

- Kıskanılan değil de, araya giren ve ölen diğer çocuğun annesini tanıyormuşsunuz...
- Evet, çocuklardan biri benim bankadan tanıdığım bir bayanın çocuğu. Hatta bir süre önce ailece yanına uğradık ve bana "Çok güzel kızların var, dikkat et bunlara," demişti. Biz onunla çocuklarımızın geleceklerinden bahsederdik. Kader artık...

'KIZIM İNTİHAR EDECEKTİ'

- Kızınız ne durumda?
- Kızım şu anda psikolojik tedavi görüyor.

- Böyle bir durumda psikolojik destek almayı abartmamak lazım.
- Abartılacak bir şey, şöyle, olayın ikinci akşamı, çocuğun annesi saat iki gibiydi gece, biz oturuyoruz zaten sabaha kadar. Ablasıyla aynı odada kalıyorlar. Annesi bir cam sesi duydu. Pencere sesi. Odasına girdi, pencereyi aralamış, pervazın üstüne çıkmış ve 12. katta oturuyoruz. Annesini görünce oturuyor, annesi konuşuyor ediyor, sonra ablasını da uyandırıyorlar. İkisi de sabaha kadar konuşuyorlar. Ve ertesi gün ablasına diyor ki, "Kendimi atacaktım, ama babam aklıma geldi,".

- Kadınlar yalnız bırakılır ya toplumumuzda, sizin de kızınızı cezalandırmanızı beklerdi herkes...
- Çocuğumun herhangi bir suçu olsaydı, iki insanı birbirine düşürecek karakterde olsaydı, mutlaka ona karşı bu kadar olgun davranamazdım. Sonuçta bilinçli yapmış olduğu hatanın da bir şekilde cezasını görürdü, görmesi gerekirdi. Ben burada kızıma sahip çıkıyorum, arkasındayım derken çocuğumun gerçekten herhangi bir dahli olmadığı için diyorum. Ama olsaydı yaşı ne olursa olsun, iki insanı üç insanı birbirine düşürseydi, mutlaka bir hatanın da cezası, bedeli vardır. Onu ödemesini isterdim sonuçta. Ama ben şimdi çok zor durumdayım, dışarıda başka, evin içinde başka. Evde olaydan etkilenmemiş gibi yapıyorum, onları dizime yatırıyorum, başlarını okşuyorum. Ne yapayım?

- Diğer iki aileyi tam çözemedim. Hiç fikriniz var mı nasıl aileler? Çocuk gidiyor, yaz tatili için biriktirdiği parayla silah alıyor. Nasıl bulabiliyor?
- Türkiye'de silah bulmak o kadar zor bir şey değil. Türkiye'de doğan her erkek silahla büyüyor. Benim babam Avcılar Kulübü başkanıydı. Ben yedi yaşında silahla tanıştım. Ama biz silahla bir terbiye alarak tanıştık. Silah nasıl taşınır, silah neye doğrultulur, silahla ne yapılır? Biz bunu spor amaçlı kullanıyorduk. Ben yıllarca okçuluk yaptım, hâlâ da yapıyorum. Lisanslıyım. Karadeniz'de herkesin sevdiği şey silah.

'12 EYLÜL KUŞAĞINDANIM'


- Sizin hayatınızda şiddetin nasıl bir yeri var? Bir daha tanımlamanız gerekiyor, yaşadığınız bu olayla.
- İnsanların konuşarak mutlaka bir şeyleri çözebileceğine inanıyorum. Şiddet şiddeti doğurur, kan kanı doğurur. Atalarımızın bir lafı vardır; kan kanla yuğulmaz, kan suyla yuğulur. Ben bu yapıdayım, bu kafadayım.

- Ailenizin genel yapısını öğrenebilir miyim? İdeolojiniz nedir?
- Kendi halinde bir aileyiz. Ben lise mezunuyum. Ankara Üniversitesi Eğitim Bilimleri Fakültesi'ni kazandım, gitmedim. sonra Açık Öğretim'i kazandım. İktisat okudum iki yıl, sonra onu da bıraktım. Onun haricinde 12 Eylül kuşağıyız. Orda kendimizi bir şekilde okuyarak yetiştirdik. Ben hiç ders çalışmadım, hayatım boyunca. Ama çok kitap okudum.

- Hayran olduğunuz, sizin için bir derinliği olan kitaplar hangisiydi?
- Ben böyle birilerine hayran olmayı seven bir tip değilim. Ne kendimi kimseden küçük gördüm, ne de büyük. Ama çocukluğumdan beri hep kendimden büyük insanlarla arkadaşlık yaptım. Ama en beğendiğim kitap Alpaslan Türkeş'in Dokuz Işık'ıdır.

ŞEBNEM İYİNAM

DİĞER GÜNCEL HABERLERİ
 Başka dünyanın çocukları
 Tüketim çılgınlığına karşı bireysel devrim: Freeganizm
 Vahşi Adam'dan açık çağrı: Freegan olun!
 Hazinenin lanetli serüveni
 ÖSS'de güç bir rekor denemesi
 LeMan'dan destek
 Çılgın tempolu festival
 Sinema yazarları 'Saklı'yı buldu
 Kanlı papalık ailesi: Borgialar
 Senfoni'de güllerin savaşı
 Almanya'da bir Türk
 Tasarımlar Mozart için
 Kıyamet habercisi
 Sizce Aliye kimi seçmeli?
 'Karıncayı incitmeyecek adamdım, bunu nasıl yaptım'
 Bir Cannes rüyası
 Pozitivist din Brezilya'ya nasıl taşındı?
 Bu ne biçim demokrasi?
 Hayat üniversitesi seçme sınavında bir sosyal sorusu
    Pazar Sabah Yazarlar
  » Güncel
    Hobi
    Röportaj
    Gurme
    İyi Yaşa
BALÇİÇEK PAMİR
Alman işadamı yatırım yapmış, ünlü İsveçli mimar...
MEHMET ALTAN
Orospu kentler...
Hayallerimdeki Cezayir, Albert...
REFİK DURBAŞ
Hazinenin lanetli serüveni
Kanatlı denizatı broşunun...
ÖNCEL ÖZİÇER
Aslında mahalle kavgası
İzmir'de doğup büyüyüp yaşayıp...
ATİLLA DORSAY
Çılgın tempolu festival
Cannes Film Festivali,...
ERDAL ŞAFAK
Almanya'da bir Türk
Dünya Kupası finallerinde Türkiye...
Dünya rekortmeni yelkenci SABAH takımında yarışacak
Dünya rekortmeni yelkenci SABAH takımında yarışacak
SABAH, Akdeniz'in en büyük yarışına bomba gibi bir ekiple giriyor.
Hem rekortmen hem şampiyon
Hem rekortmen hem şampiyon
Rodolphe Jacq'ın çok parlak bir yelken geçmişi var. 34 yaşındaki...
Prensesi uyutmayan minik yeşil tane
Yatağının altındaki tek bezelye tanesi yüzünden uyuyamayan prenses; dereotlu,...
 
    Günün İçinden | Yazarlar | Ekonomi | Gündem | Siyaset | Dünya | Televizyon | Hava Durumu
Spor | Günaydın | Kapak Güzeli | Astroloji | Magazin | Sağlık | Bizim City | Çizerler
Cumartesi | Aktüel Pazar | Sarı Sayfalar | Otomobil | Dosyalar
   
    Copyright © 2003, 2004 - Tüm hakları saklıdır.
MERKEZ GAZETE DERGİ BASIM YAYINCILIK SANAYİ VE TİCARET A.Ş.