kapat
   
SABAH Gazetesi
 
   News in English
   Son Dakika
  » Yazarlar
   Günün İçinden
   Ekonomi
   Gündem
   Siyaset
   Dünya
   Spor
   Hava Durumu
   Sarı Sayfalar
   Ana Sayfa
   Dosyalar
   Teknoloji
   Emlak
   Otomobil
   Detaylı Arama
   Arşiv
   Etkinlikler
   Günaydın
   Televizyon
   Astroloji
   Magazin
   Sağlık
   Kültür Sanat
   Turizm Rehberi
   Cuma
   Cumartesi
   Pazar Sabah
   İşte İnsan
   Sinema
   20. YILA ÖZEL
   Çizerler
Bizimcity
Sizinkiler
emedya.sabah.com.tr
Google
Google Arama
 
Mehmet Altan @ SABAH
 

Direksiyon Binası

İçinde bulunduğumuz bina 1892 yılında yapılmış... Ünlü Bağdat Demiryolları yapımı sırasında... Binanın eski adı "Direksiyon Binası..." Belli ki tüm hattın sevk ve idaresi buradan yapılıyormuş...

***

Direksiyon Binası, Atatürk'ün Ankara'ya gelişinden itibaren "Başkomutanlık Karargahı ve Konutu" olarak, Kurtuluş Savaşı'nın "direksiyon binalığını" yapmaya başlamış. Şimdi müze. Ziyarete üst kattan başlıyoruz. Atatürk'ün kabul salonu... Atatürk'ün çalışma salonu... Atatürk'ün yatak odası... Atatürk'ün banyosu... Bunlar büyük tarihsel kararlarla ters orantılı bir sadelikte döşeli, kutu kutu odalar. Atatürk'ün yatak odasının yanındaki oda, benim için bu gezintiyi klasik bir müze ziyaretinden çıkarıyor. O odadaki hastane yatağına benzer somyanın üzerinde Fikriye Hanım'ın resmi var. Müze broşüründe de, "Fikriye Hanım'ın Ankara'ya Atatürk'ü görmeye geldiğinde kullandığı oda" olarak anılıyor. Atatürk'ün Kurtuluş Savaşı'nın en zor, en kritik, en zorlu dönemlerinde tutkulu aşığı Fikriye Hanım'a böylesine cesur sahip çıkması onun resmi tarihin inkar ettiği insani yüzünü sergilerken, ilk kez de bir tanıtım belgesinde Fikriye Hanım'ın resmileştirildiğini görüyorum. Fikriye Hanım'ın ortaya çıkarılıp resmileştirilmesi, aslında Atatürk'ün "doğallaştırılması" ile aynı şey. Galiba en etkili araç da...

***

Tabiileşmek... Normalleşmek... Bunların Türkiye toplumu için çok zor olduğunu Memurlar Vakfı'nın Turgut Özal'ın 13. ölüm yıldönümü için düzenlediği toplantının ardından konuşmacıları konuk eden Türkiye Cumhuriyeti Devlet Demir Yolları Genel Müdürü Süleyman Karaman'ın verdiği brifingi dinlerken bir kez daha anlıyorum. Kazalar, belalar dışında hiç kimsenin demiryollarını sorup soruşturmadığının farkına varıyorum. Cumhuriyet kurulduğunda dört bin kilometrelik demiryolu varmış. Bugün varılan nokta 10.984 kilometre... Bir avuçluk Çek Cumhuriyeti'nin onda biri...

***

Demiryolları, kuruluşunun 150. yıldönümünü kutluyor. Yeryüzünde neredeyse demiryolları yeni bir Rönesans yaşarken bizde hep üvey evlat muamelesi görmüş. Özel bir demiryolu yasası bile yokmuş, bunu da gene aldığımız brifingden öğreniyorum. Burası herhangi bir "İktisadi Devlet Teşekkülü" gibi yönetilmekte. Onun için zararı ve karı kendi kesesinden karşılamak durumunda kalmış. Yeni yatırım hiç yapılmamış.

***

Mevcut demiryollarının bugünkü değeri yaklaşık olarak yüz milyar dolar. Son yirmi yıllık dönemde ise zarar yirmi milyar dolara ulaşmış. Şimdi bir yol ayrımı söz konusu. Demiryolları feda mı edilecek, çağdaş bir hale mi getirilecek? Eğer orta ve uzun vadede yirmi milyar dolarlık bir kaynak demiryollarına ayrılırsa, demiryollarının nitelik değiştirmesi mümkün. Bu kaynak ile iki bin kilometre sürat yolunun yapılması, İstanbul-Ankara'nın iki buçuk saate inmesi, İstanbul'dan Sivas'a dört saatte gidilmesi, Erzincan'a İstanbul'dan beş saatte ulaşılması, Edirne'den Kars'a on iki saatte varılması söz konusu... Şimdi, Ankara-İstanbul arasını üç saate indirecek yeni bir yolun inşaatına başlanmış ve bunun yarısı bitirilmiş ama bu yeterli değil.

***

Ankara Garı, Kurtuluş Savaşı'nın komuta karargahı olmuş ama tüm Cumhuriyet döneminin ilave olarak yaptığı demiryolu uzunluğu iki bin kilometreye bile ulaşmamış. Görüntü yerine özü tercih ettiğimiz bir üslubumuz olsa, Fikriye Hanım'ı resmi tarihlerden saklamaz, demiryollarını da böylesine ihmal etmezdik. Hiç olmazsa bundan böyle demiryolları için bir gayret gösterebiliriz. Rasyonel toplumlarda çağın ulaşım aracı olan demiryollarına sahip çıkıp, bunun modernleşme ivmesini artırabiliriz. Bunu yapabilsek, en güç zamanlarda Atatürk'ün Fikriye Hanım'a sahip çıkan yüzünü de görebiliriz.

YAZARIN ÖNCEKİ YAZILARI
 Çukurova'da   / 21-05-2006
 Ceviz ağaçları   / 14-05-2006
 Gayrettepe hırsızı   / 07-05-2006
 Seks kokanı mı?   / 30-04-2006
 Direksiyon Binası   / 23-04-2006
 Paris ihtiyarlıyor mu?   / 16-04-2006
 Yeni bir buluş...   / 09-04-2006
 Burada yatan fani güneş tutulmasını görmüştür   / 02-04-2006
 Su, su, su...   / 26-03-2006
 Küresel vicdan ya da çocuklar neden ölür?   / 19-03-2006
    Pazar Sabah Yazarlar
  » Güncel
    Hobi
    Röportaj
    Gurme
    İyi Yaşa
BALÇİÇEK PAMİR
'En âşığım diyen erkeği getir, beş dakika sürer onu baştan...
MEHMET ALTAN
Dayı
Cezayir kentinin Osmanlı'dan kalan bölgesini...
ÖNCEL ÖZİÇER
Siz hangi zamandasınız?
"Zamanlar vardır her şeyin...
REFİK DURBAŞ
Yesemek'e sır dolu yolculuk
Tahtaköprü Barajı'ndan gelen...
KAZIM KANAT
Köydeki sünnet düğününde dört çocuklu Amerikalı...
ERDAL ŞAFAK
Kıyamet habercisi
Geçen yıl bu zamanlar onu Tahranlılar...
Okyanustaki 'çılgın Türkler'
Okyanustaki 'çılgın Türkler'
Milenyumun en büyük yolcu gemilerinden olan Voyager of the Seas küçük...
Plajda korunmak yetmez
Plajda korunmak yetmez
Yaz geldi, güneşin ışıkları tenimize bir yandan sağlık ve güzellik...
Tavuklarımıza lezzet geldi
Bir süre önce "Tavuğumu istiyorum," diye isyan etmiştim. Şimdi de bir müjde...
 
    Günün İçinden | Yazarlar | Ekonomi | Gündem | Siyaset | Dünya | Televizyon | Hava Durumu
Spor | Günaydın | Kapak Güzeli | Astroloji | Magazin | Sağlık | Bizim City | Çizerler
Cumartesi | Aktüel Pazar | Sarı Sayfalar | Otomobil | Dosyalar
   
    Copyright © 2003, 2004 - Tüm hakları saklıdır.
MERKEZ GAZETE DERGİ BASIM YAYINCILIK SANAYİ VE TİCARET A.Ş.