|
|
İkisi de kabahatli
Gülşen'in başına geleni biliyorsunuz: Alanya'daki bir otelde sahneye çıkıyor... Şarkı söyleyecek... Bakıyor ki ön masadaki bir adam yemeğini sürdürmekte... Çatal bıçak sesleri cabası! Gülşen sinirlenip adama laf çakıyor... Meğer bu kişi Alanya Kaymakamı Günhan Sarıkaya imiş... Al başına belayı!.. Önce şunu belirteyim: Bence bu olayda ayıbın büyüğü ne Gülşen'de, ne de kaymakamda... İkisi de kabahatli, ikisi de masum. Niye böyle diyorum: Çünkü yemek ve müziğin bir araya geldiği etkinliklerde Türkler nasıl davranacaklarını bilmiyor. İfrat ile tefrit arasında gidip geliyorlar. Birkaç örnek vereyim... Bir-iki sene önce Babylon adlı müzik kulübündeyiz. Burası bir konser salonu değil. Bar var. İsteyen kendi içkisini alıyor, garsonlar kalabalık arasında dolaşıyor. İşte bu hava içinde sahnedeki performans devam ederken barda konuşlanmış; iki erkek, iki kadından oluşan bir grup şamata yapmaya başladı. Adamlardan biri espriyi yapıyor, kadınlar şuh kahkahalar atıyor... Derken lafı diğer adam kapıyor, o da bir şaka yapıyor; gül Allah gül! Sonunda sahnedeki sarkıcı dayanamadı; "Lütfen gürültü yapmayalım" dedi. Şamatacı grup önce sesini biraz kıstı, sonra yine yükseltti. Derken ara oldu da tatsız bir olay çıkmadı. Bizzat yaşayan arkadaşlar anlattı: Benzeri sorunlar Kerem Görsev'in açtığı İstanbul Jazz Center'da da oluyormuş. Yurtdışından gelen sanatçılar çalıp söylerken, "1,2,3... Tıp!" oynanıyormuş: "Konuşma, gülme, ses çıkarma, dinle!" Kim haklı? İki taraf da... Madem insanlar ayakta durarak içki içiyor ya da oturup yemek yiyor... O zaman konuşur da, gülüşür de... Öte yandan sahnede 'yemek müziği' yapmayan, belli kalitede bir performans sergileyen bir sanatçı var: Adap onu dinlemeyi gerektirir. Ancak bunlar uç noktaya götürüldüklerinde çelişik durumlar: Ya içki ve yemek servisi yapma, ya da sanatçı sadece 'fon' oluşturmakla yetinsin! Peki ama olayı uç noktalara götürmeye gerek var mı? İster kaymakam ol, ister vali: Sanatçı sahneye geldiğinde daha sessiz, daha özenli davranırsın... Yemek yiyorsan, çatalının bıçağının çıkaracağı sesi hesap edersin... Sohbet ediyorsan, alçak perdeden konuşursun, olur biter... Buna karşılık sanatçı da, Gülşen gibi, "Çok yemek yiyorsunuz, bu da sinirimi bozuyor" gibi karşı tarafı üzecek laflar etmek yerine... Mesela, "Ah ne güzel, ne iştahla yiyorsunuz, ben sıfır beden kalabilmek için aç geziyorum" dese... Hem mesajını ulaştırır, hem de kimseyi kırmaz, gerilime yol açmaz. Gördüğünüz gibi asıl sorun, tarafların kötü niyeti değil, yol yordam bilmemesi.
|