Unakıtan'ı unutmak mümkün mü?
Bugünlerde Ankara'ya meşgul eden en önemli tek soru var: Başbakan Tayip Erdoğan, kamuoyunda "AK Parti'nin yumuşak karnı" olarak görülen Maliye Bakanı Kemal Unakıtan'ı seçime kadar taşıyacak mı, yoksa medya bombardımanının bittiği noktada nazik bir kabine değişikliğiyle yol mu verecek? İlginçtir ki, Erdoğan'ın hafta başında Monaco'ya giderken havaalanında yaptığı konuşma her iki senaryoya da yatkındı. Bir taraftan, şu ana kadarki medya saldırılarının en ağırını yapan Erdoğan, hiddetle Maliye Bakanı'nı savundu. Diğer taraftan ise, "Kabine revizyonuna siz değil biz karar veririz" sözleri, Ankara'da Mart ayı içinde revizyon beklentisini bir kez daha tetikledi. Kızılcahamam'da grubun nabzını tuttuktan sonra Başbakan'ın Unakıtan'ı "taşımak" konusunda iyice gönülsüz olabileceği, hemen ardından gelecek bir revizyonda Maliye Bakanı'nın gidebileceğini söyleyenler var. Ancak bizce bu senaryolar şu an için gerçek olasılıklardan uzak. Öncelikle Başbakan Erdoğan'ın Unakıtan'a yönelik eleştirilere nasıl baktığını hatırlayalım. Başbakan, Unakıtan'a yönelik iddiaların haksız ve temelsiz olduğunu düşünüyor. Başbakan'a göre bu saldırılar CHP tarafından tetiklenen "ideolojik" eleştiriler. Tabana da bu durumu "ideolojik" diye açıklamaya niyetli. Yakın çevresinden anlıyoruz ki, Erdoğan'ın görüşü, Unakıtan'ın iyi bir maliye bakanı olduğu, cumhuriyet tarihinin en büyük özelleştirmelerini yaptığı ve kendisi ve ailesinin ticari işlerinde "hukuka aykırı" bir durum olmadığı. Peki ya etik? Ya Meclis'teki AK Parti grubu ve kabinede içten içe başlayan Unakıtan isyanı? Grup, yüksek sesle Unakıtan ailesinin yumurta reklamları ve ticari gösterişinden rahatsızlığını dile getiriyor. Kabinede ise Unakıtan'ın kendiliğinden istifa ederek hükümetin "elini rahatlatması" gerektiğini düşünen bakanların sayısı az değil. Tüm bunlar Kızılcahamam'da daha da fazla dillendirilecek. Anladığımız kadarıyla Başbakan şu aşamada CHP ve medyaya "kelle vermek" niyetinde değil. Kızılcahamam'da milletvekilleri üzerindeki etkisini ve kişisel karizmasını kullanarak belli ölçüde Unakıtan isyanını bastırabileceğini, olayı ideolojik hale getirerek partiyi kenetleyebileceğini düşünüyor. Ancak partinin ilçe kongreleri tamamlandıktan sonra Mayıs ya da Haziran'da Erdoğan'ın, hükümeti 2007 seçimine götürecek daha dinamik bir kabine arayışıyla, revizyona gitme olasılığı oldukça yüksek. Başbakan, AK Parti grubunu ne kadar ikna etse de kamuoyunda Unakıtan hassasiyeti oluştuğunun farkında. Bu durumda Kemal Unakıtan'ı dış ticaret ya da sanayi gibi yine ekonomik ağırlığı olan bakanlıklardan birine getirebilir. Anlıyoruz ki 28 Şubat tecrübesi sonrasında şekillenen AK Parti yönetiminin en önemli önceliği, "zafiyet" görüntüsü yaratmamak. Unakıtan'ı değiştirse bile metot ve zamanlamayı kendisi tayin etmek istiyor Başbakan. Dışişleri Bakanı Abdullah Gül de bu tarz eleştiriler karşısında sıkı durulması gerektiği konusunda Erdoğan'ı destekliyor. Ve böylece AK Parti, kendi yarattığı bir psikolojik sarmaldan çıkmakta zorlanıyor...
|