kapat
   
SABAH Gazetesi
 
   Son Dakika
   Yazarlar
   Günün İçinden
   Ekonomi
  » Gündem
   Siyaset
   Dünya
   Spor
   Hava Durumu
   Sarı Sayfalar
   Ana Sayfa
   Dosyalar
   Teknoloji
   Emlak
   Otomobil
   Detaylı Arama
   Arşiv
   Etkinlikler
   Günaydın
   Televizyon
   Astroloji
   Magazin
   Sağlık
   Cuma
   Cumartesi
   Pazar Sabah
   İşte İnsan
   Sinema
   20. YILA ÖZEL
   Turizm Rehberi
   Çizerler
Bizimcity
Sizinkiler
emedya.sabah.com.tr
Google
Google Arama
 
"Dünya sessiz devrimi konuşuyor"

Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, sağlam bir zeminde oturarak kırılganlıktan kurtulan ekonominin, artık iç ve dış şoklara fazlasıyla dayanıklı hale geldiğini bildirdi. Başbakan Erdoğan, bu akşam televizyonlardan ulusa seslendi. Bu ayki ''Ulusa Sesleniş'' konuşmasına, ''Üzerinden 5 yıl geçtikten sonra24 Şubat 2001'de yaşadığımız o büyük ekonomik buhranın nasıl aşıldığını, tekrarlarının yaşanmaması için hep birlikte neler yapmamızgerektiğini konuşalım istiyorum'' diyerek başlayan Erdoğan, ''O kötü günleri, acı hatıraları tekrar tazelemek niyetinde değilim.
Onun için de o günleri teferruatıyla tasvir etmeyeceğim. Sadece genel fotoğrafı şöyle bir hatırlayalım istiyorum'' dedi.

Türkiye'nin en ağır ekonomik krizlerden birini, bundan 5 yıl önce 24 Şubat 2001 tarihinde yaşadığını hatırlatan Başbakan Erdoğan, bugün hala herkesin bu acı tecrübenin izlerini taşıdığını söyledi. Söz konusu dönemde ekonominin çökme noktasına geldiğini, paranın pul olduğunu, siyasetin çözümün adresi olmaktan çıktığını, suiistimallerin başını alıp gittiğini dile getiren Erdoğan, şöyle konuştu:

''Dönemin hükümeti borç para bulmak için kapı kapı dolaşırken içeride memur maaşlarını dahi nasıl ödeyeceğini düşünür hale gelmişti.Bu ülkenin çocukları geleceğinden umudunu kesmiş, yabancı sefaretlerinönünde vize kuyrukları uzayıp gitmişti. Devlet hizmet üretemeyecek kadar hantallaşmış, özel sektör yaşananağır ekonomik şartlar nedeniyle can derdine düşmüştü.Her gün fabrikalar kapanıyor, kepenkler indiriliyor, yüzlerce binlerceinsanımızın işine son veriliyordu.İşte 3 Kasım 2002'de yapılan genel seçimler, millet iradesinin bu kötü gidişe dur dediği tarih oldu. Bu aynı zamanda milletimizin her alanda değişim kararıydı.
Bu yeni Türkiye, insanlarının yüzlerinin yeniden gülmeye başladığı, gençlerinin ülkelerine yeniden umut bağladığı aydınlık bir Türkiye'dir. Şunu tekrar tekrar vurgulamakta yarar görüyorum.Millet olarak dün krizlerin pençesinde fakru zaruret içinde hayat-memat mücadelesi veriyorduk. Allah'a şükür bugün dünden çok dahaiyi durumdayız. Yarın ise inşallah daha iyi yerlerde olacağız.Son üç yılda Türkiye ekonomisi tahminlerin çok üzerinde bir başarıöyküsü ortaya çıkarmıştır.''

''KRİZLERDEN YORGUN DÜŞEN TÜRKİYE''

''Krizlerin pençesinde yorgun düşen Türkiye'nin'', bu kısa zaman diliminde yaralarını sarmakla kalmadığını, hayallerini gerçeğe dönüştüren tarihi rekorların heyecanını da yaşadığını belirten Başbakan Erdoğan, Türkiye'nin, altın kıymetinde denilebilecek bu 3 yılda ''günü kurtarma'' telaşından, dipsiz bir kuyu gibi ekonomiyi aşağı çeken o kısır döngüden çıkarak geleceğini şekillendirme, önünü görerek yarınlarını planlama imkan ve kabiliyetine kavuştuğunu kaydetti. Temel göstergelere bakıldığında, ekonominin yeni vizyonunun çok daha somut olarak anlaşılabileceğine işaret eden Başbakan Erdoğan, ''Eğer sadece krizlerin etkilerini silmekle, yaralarını kapatmakla yetinseydik, bugün göstergeler en iyi ihtimalle kriz öncesi seviyeleregelmiş olurdu'' dedi.

''İSTİKRAR VE GÜVEN''

Erdoğan, şöyle devam etti.''Halbuki, üç yıllık dönemde göstergelerin tarihi seviyelere ulaştığını, kimi zaman son on yılların, kimi zaman da Cumhuriyet tarihinin rekorlarını kırdığını görüyoruz. Bu başarı demokrasiden, Türkiye'nin artan dış itibarından, her alanda güven zemininin sağlamlaşmasından asla bağımsız değildir. Ekonomide elde edilen başarıda en önemli etken, hükümetimizin sorunları çözme yolunda gösterdiği cesaret ve kararlılığın ülke genelinde sağladığı istikrar ve güven ortamı olmuştur. Altını çiziyorum, istikrar ve güven. Bu iki kelime işte adeta sır kelimelerdir.Milletiyle barışık, şeffaf, demokratik, temiz siyaset anlayışı; içve dış politikada oluşturulan güven; yolsuzlukla, israfla tavizsiz mücadele, Türkiye'nin gerçek kaynak ve potansiyelinin ortaya çıkmasınısağlamıştır.''

''ETKİN VE YAPICI DIŞ POLİTİKA''

Etkin ve yapıcı dış politika sonucu olarak AB sürecinde gelinen tarihi noktanın da ekonomide elde edilen başarıyı perçinlediğine işaret eden Başbakan Erdoğan, bu dönemde sadece makroekonomik rakamlarda değil, çiftçinin, işçinin, esnafın durumunda da gözle görünür iyileşmeler olduğunu belirtti. Erdoğan, şunları kaydetti:''2002 yılında 6.300 olan traktör satışları da, 2005 yılında 5,5 katlık artışla 36.000'e ulaşmıştır. Çiftçilerimizin ekonomimizdeki iyileşmeden aldıkları payı ve üretkenliklerindeki gelişmeyi ortaya koyması bakımından bu rakamları da son derece önemli buluyorum. Daha önce hacizli traktörler şimdi ise bu traktörlerin sürekli olarak yenilenmesi ve 5.5 kat yıllık traktör satışındaki artış. Bu çok önemli.''

''DÜNYANIN EN BÜYÜK 17'NCİ EKONOMİSİ''

Türkiye'nin büyüme başarısı göstererek, dünyanın en büyük 17'nci ekonomisi haline geldiğini vurgulayan Başbakan Erdoğan, sözlerini şöyle sürdürdü:''Biliyoruz ki 17'nci basamak çıkabileceğimiz basamakların sonuncusu değildir, gözümüz daima daha yukarılardadır, yukarılarda olacaktır. Bunu özellikle vurgulamak istiyorum. Şunu rahatlıkla söyleyebilirim ki, bugün geldiğimiz noktada sağlambir zeminde oturarak kırılganlıktan kurtulan ekonomimiz, artık iç ve dış şoklara fazlasıyla dayanıklı hale gelmiştir.Ekonomimizin son üç yılda nereden nereye geldiğini, nasıl bir seyir izlediğini görebilmek için gelin hep birlikte bazı göstergelere yakından bakalım: İstiyorum ki, hükümet olarak göreve geldiğimiz andanitibaren insanlarımızın sırtına yıllar boyunca ağır yükler bindirmiş olan enflasyonun dizginlenmesini temel önceliği sayan bu hükümet hakikaten neler yaptı. Hani derler ya; Halep orada ise, arşın burada. Ben bunu şimdi çok daha farklı bir şekilde ortaya koymak istiyorum.''

''TAVİZ VERİLMEDİ''

Enflasyonun dizginlenmesi süreci boyunca büyüme hedeflerinden de asla taviz verilmediğini vurgulayan Başbakan Erdoğan, ''Böylece bir yandan büyüyen, diğer yandan enflasyon oranlarını önemli ölçüde gerileten bir ülke olarak Türkiye, ekonomik literatüre geçecek istisnai bir başarı elde etmiş oldu'' dedi.Enflasyonda gelinen bu noktayla vatandaşın cebindeki paranın alım gücünün, yaklaşık olarak yüzde 75 oranında arttığını, bunun da AK Parti hükümeti ile olduğunu söyleyen Başbakan Erdoğan, 2002 sonunda sadece 36 milyar dolar olan toplam ihracat gelirinin, bu istikrarlı gelişim seyri içinde bugün yüzde 103'lük bir artışla 73 milyar dolar seviyelerine kadar yükseldiğini anımsattı.

2003 yılına kadar Türkiye'ye gelen toplam yabancı sermaye miktarının istisnai durumlar dışında yıllık 1 ila 2 milyar dolar arasında gezinirken, 2005 yılı itibariyle bu rakamın 10 milyar dolar sınırına dayandığını anlatan Başbakan Erdoğan, sözlerini şöyle sürdürdü:

''Toplam turizm gelirimiz 2002 yılında sadece 8 milyar 481 milyon dolar iken, 3 yılda yüzde 114 oranında artışla bugün 20 milyar doları zorlayan bir noktaya gelmiştir. Şubat 2001 krizi sonrasında 7.160'a kadar düşen borsa endeksi, hükümetimiz döneminde yakalanan güven ve istikrar ortamının etkisiyle bugün evet 47.000'ler seviyesine yaklaşmıştır. Yine bu dönemde yıllardır söylendiği halde yapılamayan yapılmış ve Türk Lirası'ndan da maalesef altı sıfır atılarak paramıza itibar kazandırılmıştır. Biz yapılamayanı yapan bir hükümetiz, farkımız zaten bu.Artık cazip yatırım aracı döviz değil, dikkat edin buna, bu çok önemli, eskiden vatandaşım benim gidiyordu maaşını alıyor, hemen bir döviz bürosundan bunu dolara çeviriyordu ve dolardan parasını ay boyunca harcama gayretine giriyordu. Ama şimdi böyle bir sıkıntı yok. Çünkü şimdi Yeni Türk Lirası'yla artık harcamasını yapıyor çünkü YTL'na artık benim vatandaşım güveniyor.

Faizler yüzde 60'lar seviyesinden Hazine Iskontolu İhaleleri 2002 yıl ortalaması ile baktığımız zaman yüzde 69, buralardaydı. Ama şimdi yüzde 14'ün altına gerilemiş, Türkiye bu sayede faiz ödemelerinden 100milyar YTL'nin üzerinde bir tasarruf sağlamıştır. Bunu geçen yılın rakamıyla ifade edecek olursak bu rakam işte sevgili vatandaşlarım geliyor 100 katrilyona vuruyor. Aynı şekilde batık bankalardan yapılantahsilatın tutarı da 10 milyar 800 milyon dolara ulaşmış, ayrıca tahsilat işlemlerinden de ekonomimize 1 milyar YTL KDV girişi sağlanmıştır. Bu tasarruflar bugün yeni yatırımlara ve halkımızın hizmetine sarf edilmektedir.''

''DOĞRU VE KARARLI POLİTİKA''

Türkiye'nin artık tek bir kuruşunu boşa harcamamanın gayreti içerisinde olduğunu anlatan Başbakan Erdoğan, ''Bunu zayi etmemenin gayreti içerisindedir. İstismarcılara kaptırmamakta, geleceğin inşası için bunları kullanmaktadır'' dedi. Doğru ve kararlı politikaların, dürüst yönetim anlayışıyla Türkiye'nin kara kışın ardından yeni bir bahara ulaştığını belirten Erdoğan, şöyle devam etti:
''Ancak biz bu gelinen noktayı da yeterli görmüyoruz, Türkiye bunun çok daha ötesini hayal edebilecek, daha büyük hesaplar yapabilecek potansiyele fazlasıyla sahiptir. Bu hayallerin gerçekleştiği günleri de inşallah çok uzak olmayan bir gelecekte hep birlikte göreceğiz. Bizim siyasetimizin temeli en geniş anlamıyla insanlarımızın mutluluğunu temin etmektir.

Esasen ekonomik başarıyı getirenin, demokrasinin işlerliği, siyasetin verimliliği, yönetimin kararlılığı, değişimin yaygınlığı ve insanımızın yönetime katılımı olduğunu gayet iyi biliyoruz.Bu sebeple ekonomik politikaları oluştururken, eş zamanlı sosyal politikalar geliştirmeyi de hiçbir zaman ihmal etmedik.Yaşanan ağır krizin mağduriyetlerini gidermek için acil tedbirler alarak, özellikle yoksul ve dar gelirli kesimlerin rahat bir nefes almalarına imkan sağladık.''

ASGARİ ÜCRET YÜZDE 107 ARTTI

Geçen üç yıllık dönemde, sadece makroekonomik göstergelerde değil,çiftçinin, işçinin, esnafın, çalışan kesimlerin durumunda da önemli iyileşmeler olduğunu belirten Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, 2002 yılında 184 milyon TL olan asgari ücretin, bugün yüzde 107 oranında bir artışla 380 milyon TL'ye,yani 380 YTL'ye yükseldiğini anımsattı.
Başbakan Erdoğan, şöyle konuştu:

''Ortalama net asgari ücretle 2002 yılında bunun mukayesesini özellikle hanım kardeşlerimin yapmasını çok önemsiyorum. Çünkü mutfağın dilini en iyi bilen onlar. Temel gıda maddeleri ile her an içiçe olanlar onlar. O çekilen çileyi sürekli yaşayanlar onlar. Burada somut bazı örnekler vermek istiyorum ve nereden nereye geldiğimizi görme bakımından bunlar çok önemli. Bakınız 2002'nin asgari ücreti ile 187 kg ekmek, 172 kg makarna, 69 kg tavuk eti, 1445 tane yumurta, 126 kg toz şeker, 29 kg çay alınabiliyordu. Bugün asgari ücret sahibi vatandaşlarımız ellerine geçen parayla 320 kg ekmek, 337 kg makarna, 144 kg tavuk eti, 3459 tane yumurta, 185 kg toz şeker ve 47 kg çay alabilmektedirler. Şimdi geçiyorum bir başka örneğe, ortalama Bağ-Kur aylığı ile 2002yılı sonunda 277 kg ekmek, 102 kg tavuk eti, 1031 bardak çay satın alınabilirken, 2005 sonu itibariyle 381 kg ekmek, 143 kg tavuk eti, 1440 bardak çay satın alınabiliyor. Ortalama SSK aylığı ile 2002 yılı sonunda 340 kg ekmek, 39 kg dana eti, 213 kg. toz şeker satın alınabilirken, 2005 sonu itibariyle 401 kg ekmek, 42 kg dana eti, 231 kg toz şeker satın alınabiliyor.''
Göreve geldikleri günden itibaren çalışanları enflasyona ezdirmemek için maaşlarında enflasyon oranının üzerinde artışlar gerçekleştirerek alım güçlerinde önemli iyileştirmeler sağladıklarını belirten Erdoğan, üç yıl içinde en düşük maaşlı memurun maaşında yüzde85, kamu işçilerinin maaşında ise yüzde 55 oranında artış kaydedildiğini anlattı.

''HALEP ORADAYSA ARŞIN MUTFAKTADIR'

Erdoğan, 14. derecenin 2. kademesindeki bir memurun maaşıyla 2002 yılı sonunda 100 kg beyaz peynir, 128 litre ayçiçek yağı, 17 adet mutfak tüpü alabilirken, 2005 sonu itibariyle aynı memurun maaşıyla 120 kg beyaz peynir, 200 litre ayçiçek yağı, 21 adet mutfak tüpü alabildiğini vurguladı. Yine 4. derecenin 1. kademesindeki bir öğretmenin maaşıyla 2002 yılı sonunda 556 kg makarna, 63 kg dana eti, 447 litre süt, 345 kg toz şeker alabilirken, 2005 sonu itibariyle aynıöğretmenin maaşıyla 756 kg makarna, 72 kg dana eti, 530 litre süt, 395kg toz şeker alabildiğini belirten Erdoğan, ''İşte bu sebeple hep dedik ki 'Halep oradaysa arşın mutfaktadır'. Bütün bu rakamlar alım gücünün son 3 yılda nasıl arttığını çarşı ve mutfağın nasıl rahatladığını ve rahatlattığımızı ortaya koymaktadır'' diye konuştu.

''VATANDAŞIMIN DEVLETTEN ALACAĞI BİTMİŞ OLACAK''

Başbakan Erdoğan, yıllar boyunca çalışanlardan zorunlu tasarruf adıyla toplanan ve nereye harcandığı dahi bilinmeyen 14 katrilyonun liranın üzerindeki parayı göreve geldiklerinde kucaklarında bulduklarını ifade ederek, şunları söyledi: ''Dedik ki devlet milletine vatandaşına borçlu olmaz. Bunu sahiplerine ödemeyi de hükümet olarak görevimiz bildik. Ve Devleti vatandaşına borçlu kılan bu büyük ayıbı ortadan kaldırmak üzere hemen gerekli talimatları ilgili arkadaşlarıma verdim ve son üç yıl içerisinde vatandaşlarımıza yaklaşık 11 katrilyon lira ödeme yaptık. Şimdi Mart ayı ve Haziran ayında da kalanların ödemesi yapılacak. Dolayısıyla Haziran ayı itibariyle 14 küsuratı da var katrilyon liralık bu ödeme artık bitmiş olacak. Böylece vatandaşımın, işçi memurkardeşimin devletten olan alacağı bitmiş olacak.'' Başbakan Erdoğan, ekonomik göstergelerdeki pozitif tablonun mal veürün satışlarına da yansıdığına dikkati çekerek, birçok mal ve ürünün satış rakamlarında önemli artışlar yaşanırken, bazı mal ve ürünlerin fiyatlarında da düşüşler kaydedildiğini vurguladı. Erdoğan, şunları kaydetti:

''Hemen birkaç örnek vererek bu gerçeği somut şekilde dikkatinize sunmak istiyorum: Beyaz eşyada durum çok açık olarak görülüyor. Bunlarda rakamlara girmek istemiyorum. Geçen üç yıl içinde hem beyaz eşya satışları arttı, hem de fiyatlarda önemli ölçüde azaldı. Yani bu buzdolabında var, bu çamaşır makinesinde var vs. Aynı şekilde televizyonlara geliyoruz. Televizyon fiyatlarında ciddi manada fiyatların düştüğünü görüyoruz.

Bunlarda çok önemli, bu insanımızın ekonomiye olan güveninin arttığının açık bir ifadesi ve satışlarda bu derece artarken ortaya bir farklı gerçek daha çıkıyor. O da nedir? O da şudur. Demek ki benimvatandaşım imkan olarak şu anda daha iyi imkanlara sahip, ya evindeki bu tür beyaz eşyaları değiştiriyor, ya televizyonları değiştiriyor veyahut ta evlenenlerin sayısı artıyor ve evlenenlerin sayısı ile birlikte de beyaz eşya satışları artıyor, televizyon satışları artıyor. İşte Türkiye'nin somut örneklerle geldiği noktada evet burası.

Bu rakamlar aynı zamanda geçen üç yıl içinde insanımızın ekonomiyeolan yukarıda da söylediğim gibi güveninin bir ifadesi. İnanıyorum ki bu güven ve istikrar devam ettiği sürece bütün sektörlerimizde hem üretim, hem de bu üretimden sağlanan kazanç daha da artacaktır.''

''ÇALIŞANIN, ÜRETENİN YANINDAYIZ''

Başbakan Erdoğan, hükümet olarak görevlerinin bu ülkede çalışanın,üretenin, bu ülke için gayret gösterenin yanında olmak olduğunu belirterek, bu sebeple geçen üç yıl içinde üretimi desteklemek, insanların önündeki engelleri kaldırmak için önemli bazı tedbirler aldıklarına işaret etti. Vergi barışı uygulaması ve vergi oranlarında yapılan indirimlerle piyasaların önemli ölçüde rahatlatıldığını ifade eden Erdoğan, yüzde 33'ten yüzde 30'a indirilen Kurumlar Vergisi oranının son olarak yüzde 20'ye çekildiğini hatırlattı. Erdoğan, bu indirimin sektörlere sağlayacağı avantajların orta vadede daha iyi anlaşılacağını belirtti. Yine bu dönemde yüzde 59 olan esnaf kredisi faiz oranlarının yüzde15'e kadar düşürüldüğünü ifade eden Erdoğan, bu sayede kredi miktarının 23 kat artarak 3.5 katrilyon TL'ye ulaştığını, 598 bin yeniesnafın iş hayatına katıldığını vurguladı. Erdoğan, kriz sonrasında kepenk kapatan 825 bin esnafın da sicil affı ile ekonomiye dönüş yaptığını kaydetti.
Erdoğan, KOBİ'lerin önündeki engellerin birer birer kaldırıldığını, sanayin lokomotifi olan bu kuruluşlara desteklerin de arttırıldığını belirterek, 1990-2002 yılları arasında 4 bin 100 KOBİ'ye 20.5 milyon dolar destek verilirken 2003-2005 döneminde KOSGEBveri tabanına kaydedilen 49 bin 500 KOBİ'ye 248.5 milyon dolar destek sağlandığını anlattı. Erdoğan, 8 olan destek çeşidinin de 44'e çıkarılarak destek paketinin genişletildiğini anımsattı.

TARIM VE HAYVANCILIK


Tarım sektörünü kriz sonrasında yaşadığı zorluklardan uzaklaştırabilmek adına bazı acil tedbirler almayı da ihmal etmediklerini belirten Erdoğan, 2005 yılında başlatılan bir uygulama ile çiftçilere 274 trilyon TL gübre desteği sağlandığını, yine çiftçilere 2003 yılında 310 trilyon TL, 2004 yılında 360 trilyon TL, 2005 yılında 410 trilyon TL mazot desteği ödemesi yapıldığını anlattı.Erdoğan, şöyle konuştu: ''Tarım kredilerine uygulanan faiz bizden önceki dönemde yüzde 59 oranındayken, hükümetimiz döneminde bu oran yüzde 8 ila yüzde 15 seviyesine kadar indirilmiştir.
Bu sayede şöyle çiftçimiz bir bakmalı 2002 yılında Ziraat Bankası'ndan kredi kullanan çiftçi sayısı ne kadardı? 77 bin. Peki 2005'te ne kadar? 197 bine ulaştı. Bu da hükümetimizin çiftçiye olan ilgisini gösteriyor. Bir, Ziraat Bankası'ndan istifade eden çiftçi sayısı artıyor. İki, yüzde 59 faizle kredi alırken şimdi geliyor yüzde8 ile 15 arasında bir faiz oranıyla kredi alıyor. Çiftçinin yanında kimmiş? Biz miyiz yoksa başkaları mı? İşte biz bunun çok açık ispatlı örneğini verdik. Daha ne yapabilirdik?
Yine Halk Bankası'ndan kredi kullanan çiftçi sayısı da 2002 yılında 100 bin 806 iken, 2005 yılında 227 bin 431'e yükseldi. Çiftçilerimizin kredi borcu yarı yarıya indirildi, kalan kısmı uygun şartlarda vadelendirildi. Çiftçilerimizin 2.7 katrilyon TL tutarındakiborç faizi tamamen silindi. Çitçimize köylümüze üç yılda yaklaşık 10 katrilyon destek verildi.'' Erdoğan, hayvancılığı içine düştüğü durumdan kurtararak yeniden ayağa kaldırmak konusunda da büyük hassasiyet gösterdiklerini belirterek, 3 yıl içinde hayvancılara verdikleri desteklerde yüzde 729'luk bir artış kaydedildiğini, bunun bir rekor olduğunu söyledi.

SOSYAL YARDIM UYGULAMALARI

Başbakan Erdoğan, hükümet olarak ağır kriz şartlarının yükünü en fazla hissedenin şüphesiz dar gelirli vatandaşlar olduğunu bildiklerini ifade ederek, ihtiyaç sahibi bu vatandaşların yüklerini hafifletmek için de bazı sosyal yardım uygulamalarının başlatıldığını söyledi. Bütçeye yük olmadan, kaynak üreterek, çare üreterek geliştirilen bu yardımların, zor durumdaki insanların acil ihtiyaçlarının giderilmesinde önemli katkılar sağladığını dile getirenErdoğan, 3 yılda yoksul insanlara yapılan toplam sosyal yardım tutarının 3.1 katrilyon TL olduğunu bildirdi.
İhtiyaç sahibi vatandaşlara 3 milyon ton ücretsiz kömür dağıtıldığını, sadece 2005 yılı itibariyle bu karda kışta soğukta vatandaşlar üşümesin diye 1 milyon 800 bin aileye kömür ulaştırdıklarını anlatan Erdoğan, konuşmasını şöyle sürdürdü: ''Biz bu ülkede gönlü yaralı, başı eğik, ocağı kararmış, aç ve açıkta insanımızı bırakmak istemiyoruz. Buna razı değiliz. Hep birlikte bu zorlukları aşacağız, bir ve beraber olarak bütün bu sosyalyaraları da iyileştireceğiz. İnanıyorum ki 24 Şubat krizi Türkiye'nin karşı karşıya kaldığı en son ekonomik felaket olacaktır. Bu acı tecrübeden aldığımız derslerle kazanımlarımızı kalıcı hale getirecek, bugün sahip olduğumuz o güven ve istikrar ortamını geleceğe taşımak için büyük bir dikkat göstereceğiz.

Bugün bütün dünya bizim başardığımız, üç yıl gibi kısa bir zamandagerçekleştirdiğimiz bu sessiz devrimi konuşuyor. Bundan elbette milletçe gurur ve mutluluk duyuyoruz. Merkezine insanı alan, üretim, istihdam, yatırım, ihracat gibi bu kavramlara odaklanmış ekonomi politikalarımız, bundan sonra da kararlılıkla uygulanacak, Türkiye'ninon yıllardır hasretini çektiği aşamalara mutlaka ulaşılacaktır. Bunun için ihtiyaç duyacağımız en önemli unsur, güven ve istikrar ortamının devamıdır.''

''10 BİN DOLARI YAKALADIĞIMIZ GÜN...''

Başbakan Erdoğan, kişi başına düşen milli gelirin göreve geldiklerinde 2 bin 500 dolar olduğunu, şimdi ise 5 bin dolara yükseldiğini belirterek, şöyle konuştu: ''İşte bu üç altın yıl, Türkiye için yeni ve çok farklı bir geleceğin habercisidir. 5 yıl içerisinde 5 bin dolara ulaşmayı vaat etmiştik. Ama 3 yılda bu gerçekleşti. 2 yıl şu anda kazanımımız var, bunu da değerlendireceğiz. İnşallah bundan sonraki dönemde hedef 10 bin dolara ulaşabilmek. Her zaman söylediğim gibi, kişi başına düşen milli gelirde 10 bin doları yakaladığımız gün Türkiye'yi ve Türk milletini tutabilene aşk olsun. Her şey Türkiye için diyor, sizleri sevgi ve saygıyla selamlıyorum. Kalın sağlıcakla.''

1 2 3 4 5
 
DİĞER GÜNDEM HABERLERİ
 AB, KKTC'ye mali yardımı onayladı
 Eylemci çiftçi: Baskı gördüm
 Konya'da ''Kara Ses'' operasyonu
 Fehriye için karar yarın
 7 kişiyi biçen şoföre 'akıl hastası' raporu
 Devlet hastaneleri bitkisel hayatta
 55 bin tekerlekli bomba İstanbul sokaklarında...
 Bir sauna daha çıktı
 'Burada niye terör olsun?'
 Gazeteci Koşar cinayetini Adli Tıp çözecek
 Öcalan Avrupa Konseyi'ne başvurdu
ALİ KIRCA
Irak çok mu ırak?
Türkiye iki gün sonra, belki de...
ERGUN BABAHAN
Aydınlığı karartma çabaları devrede
AK Parti, üçüncü...
UMUR TALU
Masajın mesajı
Israr etmenin bir manası olabilir mi?...
ERDAL ŞAFAK
İkili oyun
Bu hafta Kıbrıs sorunuyla ilgili "anlamlı"...
MEHMET ALTAN
Yarın 28 Şubat
Sülalesinin yargıya düşen mallarını...
'İç savaş çıkarsa Türkiye girebilir'
Irak'ta Şii camiine saldırı, ülkede iç savaş çıkabileceği...
Rum gemisi geriliminde iki farklı açıklama geldi
Yunanistan ve Rum kesimi Dışişleri Bakanları, Mersin limanına yanaşan...
Tosun Paşa böyle istedi: 2-2
Tosun Paşa böyle istedi: 2-2
Derbiye Sergen damga vurdu. Maç boyu üstün taraf Beşiktaş olsa da...
 
    Günün İçinden | Yazarlar | Ekonomi | Gündem | Siyaset | Dünya | Televizyon | Hava Durumu
Spor | Günaydın | Kapak Güzeli | Astroloji | Magazin | Sağlık | Bizim City | Çizerler
Cumartesi | Pazar Sabah | Sarı Sayfalar | Otomobil | Dosyalar | Arşiv | Künye | Ana Sayfa
   
    Copyright © 2003, 2004 - Tüm hakları saklıdır.
MERKEZ GAZETE DERGİ BASIM YAYINCILIK SANAYİ VE TİCARET A.Ş.
Üretim ve Tasarım   Merkez Bilgi Grubu