kapat
   
SABAH Gazetesi
 
   Son Dakika
   Yazarlar
   Günün İçinden
   Ekonomi
   Gündem
   Siyaset
   Dünya
   Spor
   Hava Durumu
   Sarı Sayfalar
   Ana Sayfa
   Dosyalar
   Teknoloji
   Emlak
   Otomobil
   Detaylı Arama
   Arşiv
   Etkinlikler
   Günaydın
   Televizyon
   Astroloji
   Magazin
   Sağlık
   Cuma
   Cumartesi
   Pazar Sabah
   İşte İnsan
  » Sinema
   20. YILA ÖZEL
   Turizm Rehberi
   Çizerler
Bizimcity
Sizinkiler
emedya.sabah.com.tr
Google
Google Arama
 
Türk Rambo'lar Irak'ta
Türk Rambo'lar Irak'ta

Film, klasik Yeşilçam'ın sınırlarını ve kısıtlamalarını aşıyor. Ancak büyük imkanlarla yola çıkan bir filmin Amerika'yı ve tüm Batı'yı böylesine kötü, zalim, adeta şeytanın temsilcisi gibi göstermesine gerek var mıydı?.

TV'de başarı kazanan dizilerin bir de film versiyonunu yapma modası çıktı. Bizde çıktı yani; Batı'da böyle bir olay yok. Orada herkes kendi yerinde kalıyor: Evli evinde, köylü köyünde... Son dönemde yerli dizileri hiç izlemediğim için, bu dizi de bana yabancıydı. Belki iyi de oldu, böylece filmi yepyeni ve şartlanmamış bir gözle izledim. Ve doğrusu hayli şaşırdım. Öncelikle olumlu noktalar: Film, klasik Yeşilçam'ın sınırlarını ve kısıtlamalarını aşarak, elbette Türkiye'yi de içine alan ama aslında dünya konjonktürüyle ilişkili bir öykü anlatıyor. Sınırın hemen ötesinde, Kuzey Irak'ta olup bitenler... Buna genel ve global bir bakış getirmeyi deniyor. Sinemamız için heyecan verici bir gelişme. Ve film, bunu teknik açıdan da fena yapmıyor. Bizim alışık olmadığımız kalabalık sahneler, aksiyon bölümleri gayet iyi çekilmiş. O canlı bomba sahnesi tümüyle çok başarılı. Filmde Türkçe'den çok Kürtçe, Arapça ve İngilizce var (en azından asıl kopyalarda). Bu da özenti olarak değil, çok doğal biçimde oluyor. Çünkü, Kürtler ve Araplar kendi dillerini kullanıyor. Filmin Kürt kökenli Türk kahramanları ise Araplarla iki dili de konuşamadıkları için İngilizce'ye başvuruyorlar. Polat Alemdar'la talihsiz Arap gelini Leyla'nın tüm diyalogları gibi...

BAŞBAKAN BEĞENMİŞ
Film ünlü "çuval olayı"nın tıpatıp benzeriyle açılıyor. Ve burada hemen anlaşılıyor ki bu, tümüyle Amerikalılarla hesaplaşmayı amaçlayan bir hikayedir. Nitekim Polat Alemdar ve iki arkadaşının, sanki dizinin herhangi bir bölümünden fırlamış da Kuzey Irak'a gitmiş gibi oraya ulaşması gecikmiyor. Yolda onları durduran üç militanı hemencecik halletmeleri, filmin tonunu da belirliyor: Bu, bir tür "Rambo hikayesi"dir. Türk Rambolar Kuzey Irak'ta... Elbette isim bulma keyife göre değişir: Kimileri "derin devlet Irak'ta" başlığını yeğleyebilirler. Ve arada filmin "kötü adam"ları da belli oluyor: İkisi Amerikan, biri milliyeti biraz belirsiz Avrupalı üç Batılı. İlki Sam Marshall adlı, eski asker, şimdi FBI ajanı bir militan ve fanatiktir: Hem aşırı Amerikan milliyetçisi ve üçüncü dünya halkları düşmanı, hem de Irak'a "Tanrı'- nın elçisi" olarak geldiğine inanan ve İsa adını dilinden düşürmeyen bir dinsel fanatik... Emrinde herkesi ama herkesi yeri geldiğinde öldürmekten başka şey düşünmeyen bir asker vardır. Üçüncü kötü kişiyse, Iraklı esirlere insan muamelesi yapılsın diye tuttulmuş bir doktordur. Ama insanlığından değil: Biraz sonra Batı'- nın zenginlerine satmak için organlarını alacağı bu kişilerin bedenleri zedelenmesin diye! İşte filmde Batı dünyasını bu üç kişi simgeler. Elbette dünyamızın hali üzerine bir filmde, bir kereliğine "kötü adam" ların Amerikalı olması teselli vericidir: Onlar bugüne kadar kimleri kötü adam ilan etmediler ki... Ama, Irak'taki Amerikan varlığını ve onun sivil halk kıyımından bizi gerçekten yaralayan "çuval olayı"na çeşitli yanlış ve çirkin işlerini sergilemek için büyük imkanlarla yola çıkan bir filmin Amerika'yı, giderek tüm Batı'yı böylesine kötü, zalim, adeta "şeytanın temsilcisi" gibi göstermesine gerek var mıydı? Bırakınız politik bir filmi, herhangi bir öyküde kimi kahramanları böylesine gösteren bir drama anlayışı inandırıcılık taşır mı? Kimi konularda belli bir denge gözeten, örneğin canlı bomba olayına haklı gözüken gerekçeler sunarken, Suriyeli büyük oyuncu Ghassam Massoud'un ustalıkla canlandırdığı Şeyh Abdurahman Hicabi aracılığıyla İslam adına güzel barış mesajları veren bir filmde, bir tek iyi Batılı olmaması nasıl açıklanabilir? Elbette tüm fikirlerin, bu arada en basit tanımlamalarıyla sol ile sağın birbirine karıştığı ve Türk milliyetçiliğinin şemsiyesi altında toplanan modern Kızıl Elma koalisyonunun gitgide güç kazandığı bir ortamda, böyle bir film yapmak günün anlam ve önemine uygun olabilir. Ama bunun da eleştirilmesi gerekmez mi? "Onlar yıllardır bize milliyetçilik sattı, biz de biraz satsak ne olur?" diye düşünmek mümkün olabilir ve hatta hoş görülebilir. Ama böyle bir filmi Başbakanın özel olarak görüp "çok beğendiğini" açıklaması ya da milletvekillerinin özel galalarla politikanın tam göbeğine yerleştirilme çabası nedir? Yoksa ulusal politikamızda ABD artık "müttefik ülke" olmaktan çıkıp baş düşman oldu da bizim mi haberimiz yok?

KURTLAR VADİSİ-IRAK * *
Yönetmen:
Serdar Akar Senaryo: Raci Şaşmaz, Bahadır Özdener Görüntü: Selahattin Sancaklı Müzik: Gökhan Kırdar Oyuncular: Necati Şaşmaz, Billy Zane, Bergüzar Korel, Gary Busey, Ghassan Massoud, Gürkan Uygun, Kenan Çoban, Erhan Ufak, Diego Serrano, Spencer Garrett KENDA yapımı.
DİĞER SİNEMA HABERLERİ
 'Bize neden kıydılar Hacivatım?' 'Ah bir bilebilsem'
 Bir bilgisayar oyunundan beyazperdeye
 Woody Allen New York'tan Londra'ya taşınıyor
 Körfez savaşında kafayı yiyenlerin hikayesi
 Berlin'de ustalar geçidi
 Çok görkemli bir edebiyat uyarlaması
 Dehayla çılgınlık arasındaki ince çizgi üzerinde
 İsrail ve Filistin: Acının uzaktan akrabaları
 Bağdat cehenneminde ilan-ı aşk
 "Aşk Mevsimi"nin kahramanları 30 yıl sonra tekrar...
 Harry Potter serisine rakip bir masal ve düşler alemi
 DVD dünyasında yeni sürprizler
 Halk masalı değil televizyon şovu
 Genç olmanın dayanılmaz ızdırabı üzerine bir film
 Costa Gavras özentisi siyasal Meksika yapımı
 Bir düşler İstanbul'unda dönen dolaplar
 Güzelliğe yenik düşen bir canavarın öyküsü
 Polanski'nin 19.yüzyıl Londra'sı
 Sert erkekler, haydutlar ve yasa koyucular
    Cumartesi Yazarlar
    Güncel
    Yaşama Dair
  » Sinema
    Gurme
Şarap dolabında ayran satılmaz
Şarap dolabında ayran satılmaz
Mehmet Yalçın şarap ve viski hakkında kitapları olan yıllardır bu...
Bursa'nın iskenderine hamsili yorum
Bursa'nın iskenderine hamsili yorum
Karadeniz mutfağıyla Güneydoğu mutfağını buluşturan Laz Dürümcü hamsi...
Türk müzisyen Afganistan'da okul açıyor
Fransa'da yaşayan kadın orkestra şefi Sera Tokay, dört yıl...
Çin'e okumaya gitti fotomodel oldu
Ankara Üniversitesi öğrencisi Bengü Ergin Çince'sini geliştirmek için...
Şehrin zavallı çocukları
Şimdilerde çoğu çocuk dört duvar arasında yaşamak durumunda kaldığından,...
Nasıl beslendiği çok önemli
Bebekler 6. aylarından itibaren anne sütüne ek besinlere de ihtiyaç duyar. Peki...
 
    Günün İçinden | Yazarlar | Ekonomi | Gündem | Siyaset | Dünya | Televizyon | Hava Durumu
Spor | Günaydın | Kapak Güzeli | Astroloji | Magazin | Sağlık | Bizim City | Çizerler
Cumartesi | Aktüel Pazar | Sarı Sayfalar | Otomobil | Dosyalar
   
    Copyright © 2003, 2004 - Tüm hakları saklıdır.
MERKEZ GAZETE DERGİ BASIM YAYINCILIK SANAYİ VE TİCARET A.Ş.