|
|
Sabah Spor Servisi'nde derbi izlemenin keyfi!
Bu iki oldu. Önce GalatasarayFenerbahçe derbisini izleyeyim dedim. Gördüklerime inanamadım... O derbiyi yaşayınca, GalatasarayBeşiktaş derbisini de aynı mekanda yaşamak farz oldu... Nerede mi?.. Sabah Spor Servisi'nde... Bir kere herkes futboldan fazla anladığı için, bu kadar profesyonelin arasında maç seyretmek çok zevkli, bu biir... Asistler, pozisyonlar, fauller, kornerler, ofsaytlar anı anına, bire bir tutulduğundan serviste izlemek çok bilimsel, bu ikiii... Diyeceksiniz ki... Bunlar böyle de, o kadar profesyonel gazetecinin arasında derbi seyretmenin ne zevki var?.. Taraftarın arasında olmakla aynı olur mu hiç? .. Siz öyle sanın... Sabah'ın spor servisinin, takım tutma konusunda tribünlerden azı yok, fazlası var... Hepsi işlerini yaparken müthiş profesyoneller ... Ama maç seyrederken yaptıkları uğurlar, totemler akıllara ziyan ... Sol tarafımda oturanlar, habire "Beşiktaş bu maçı kaybedecek" diyorlar... Hepsi Beşiktaşlı ve Fenerbahçeli ... Niyle öyle söylüyorlar?.. Çünkü totem yapıyorlarmış... Yani söylediklerinin tersi çıksın diye öyle söylüyorlarmış... Sağ tarafımdakiler de Beşiktaş'ın her akınında yırtınıyorlar... "Galatasaray gol yiyooor... Geliyooor... Gol geliyooor..." Onlar da inanmışlar ki, öyle bağırırlarsa gol gelmeyecek... Bu haragürünün ortasında maçı seyrediyorum... Spor servisinde etkin görevlerdeki arkadaşlardan biri Galatasaraylı... A... O da ne?.. Maçın 10. dakikasında yanımdan kalktı, turlamaya gitti . Arkasından bakıyorum servisin ortasında tek başına turluyor... Dışardan biri görse, "Vah vah diyecek... Başına ne geldi de böylesine tek başına sayıklaya sayıklaya yürümekte..." Başına gelen bir şey yok... Sadece hasta derecede Galatasaraylı... Maçı, sayıklaya sayıklaya seyrederek, arada bir monitörden bakarak uğur yapacağına inanıyor... Zaten öyle bir uygulama var bu serviste... Birisi tuttuğu takım gol attığında hangi işi yapıyorsa, ona aynı takımı tutan arkadaşları talimat veriyorlar... "Maç sonuna kadar aynı işi yapmaya devam et... 90 dakika masadan kalkmak yok..." Diyeceksiniz ki, peki bu kadar hasta bir arada spor sayfaları nasıl hazırlanıyor? Çok ilginç... Adamlar maç bitince, normal işlerine dönüyorlar ve sayfaları yaparken, olaya tamamen yabancılaşıyorlar... Biraz önce sayıklayan Galatasaraylı fanatik, Beşiktaş için güzel bir başlık aramakla meşgul oluyor... Tabii bir de, her takımın fanatiği olduğu için aralarında doğal bir denge mevcut... O noktada kimse fanatikleşemiyor... Tersine... Süperlerin dengesi gibi, fanatiklerin dengesi var bu serviste... Sabah Spor Servisi'nde maç seyrederken, bir şeyi fark ediyorum ki... Takıma duyulan taraftarlık aidiyeti, bir insanın hayattaki en önemli aidiyetlerinden biridir... Neredeyse insanla özdeşleşmiştir... Takımına yapılan bir şeyi kendine yapılmış olarak görür... Onunla yaşarken, onunla beraber nefes alır... Bertolt Brecht'in tiyatrolarındaki yabancılaşma yaşanmaz futbol maçlarında taraftar arasında... Onlar oynarlar o sırada o maçta... Takım denilen şey, tutula tutula, ruhların en içlerine kadar alınmış, derinlere sokulmuş, yürekler onlarla çarpar hale gelmiştir... O sırada dışardan hiçbir ses duymamaktadırlar... Bir trans halini yaşamaktadırlar... Onlar, her maçta aynı trans halini yaşayan, ama hiç transfer olmayan, ölene kadar o kulüpte oynayan insanlardır...
|