kapat
   
SABAH Gazetesi
 
    Son Dakika
  » Yazarlar
    Günün İçinden
    Ekonomi
    Gündem
    Siyaset
    Dünya
    Spor
    Hava Durumu
    Sarı Sayfalar
    Ana Sayfa
    Dosyalar
    Arşiv
    Etkinlikler
    Günaydın
    Televizyon
    Astroloji
    Magazin
    Sağlık
    Cumartesi
    Aktüel Pazar
    Otomobil
    İşte İnsan
    Sinema
    Turizm Rehberi
    Teknoloji
    Çizerler
Bizimcity
Sizinkiler
emedya.sabah.com.tr
Google
Google Arama
 
Omer Lutfi Mete @ SABAH
 

Birinci sınıf vatandaş kim?

Günde üç öğün AB konuşmaktan gına geldi ama tartışmayı bitirmek için başka bir gezegene gitmek gerek. Dünya bunu konuşmaya devam ediyor.
Mesela Vatikan'dan bir kardinal Poupard çok bozulmuş:
- Türkiye ile Avrupa'nın ortak noktaları çok az!
İzvetsia gazetesi ise Rusları ilgilendiren yönüyle bakmış:
- Ucuz tatile elveda. AB ile müzakere Türkiye'yi pahalılaştıracak.
Arap basını ise gönlündeki ' ah biz de Türkiye kadar olsun demokratikleşebilsek' arzusunu dile getiremediği için, bütün doğu halklarına bulaştırılmış aşağılık duygusunu yansıtmaktan sakınamamış.
- Türkiye AB yolunda, biz de Avrupa'ya komşu olacağız, oh ne ala!
Herkesin konuya kendi bulunduğu yerden bakması doğal... Bunların bizi en çok ilgilendireni tabii ki Vatikan'dan gelen ses:
- Türkiye'nin çözmesi gereken pek çok sorun var! Din özgürlüğündeki eksiklik ve Hıristiyanların ikinci sınıf vatandaş gibi tanınması, AB üyesi olacak bir ülke için saçmalık. Müzakerelerde bu konuda anlaşma olursa memnuniyet duyarım. Bu anlaşma çok somut olmalı ve sadece görünüşte kalmamalı. Bu yüzden AB'nin Türkiye'yi içine alması büyük hatadır.
Bu eleştiride haklılık payı yüksek!
Fakat bizim ülkemizde sadece Hıristiyanlar değil, Müslümanlar da ikinci sınıf vatandaş! Daha doğrusu şu veya bu inanıştan gelme bir avuç seçkin hariç bütün vatandaşlarımız ikinci sınıftır.
Günlük ekmek güvencesi bulunmayan, gelecek kaygısı yaşayan, yeterli zekâya sahip çocuğunu üniversitede okutmak için deveye hendek atlatmak zorunda kalan insan kâğıt üzerindeki eşit haklarla birinci sınıf vatandaş mı olur? Burada öncelikle kavramları sorgulamak gerekiyor.
Ayrıcalıklı olmak başka, birinci sınıf vatandaş olmak başka...
Türkiye'de filan ihtilal sonrasında ' Atatürkçülük ticareti' yapanlar, feşmekân iktidar zamanında da ' kirli sakal' ile çağdaşlaşıverenler ayrıcalıklı olabilirler. Lakin bu birinci sınıf vatandaş olmak değildir. Vatandaşın birinci ve ikinci sınıf diye ayrılabilmesi için dahi hukuk devleti olmak gerekir. Hukuk devleti yoksa ezici çoğunluk vatandaş kimliği taşıyan kölelerden, minik bir azınlık da ayrıcalıklı bireylerden oluşur. Orada ayrıcalık iktidarın iki dudağı arasındadır.
İnsanoğlu vatandaşlık bahsinde henüz birinci sınıf-ikinci sınıf ayrımını yenebilecek kıvama erişmiş değildir. Hukuk devleti, keyfi yöntemlerle ayrıcalıklı vatandaş üretmeyi önleyebilmiştir, o kadar.
Bu yüzden Kardinal Poupard'ın yalnız Türkiye'yi hedef alan dinci yargısı temelsizdir.
Hangi uygar (?) ülkede herkes birinci sınıf vatandaş olabilmiş ki? Avrupa'nın hangi üyesinde göçmenler ikinci sınıf vatandaş durumunda değildir? AB müktesebatının özünde ötekiberiki ayrımlarını tasfiye temennisinin bulunması ne kadar gerçekçi ve etkindir? Konuyu müthiş bir derinlikle sorgulayan Amin Malouf'un (Emin Melûf) ' Ölümcül Kimlikler' isimli eserinde de ortaya koyduğu gibi mesele son derece karmaşıktır. En çarpıcı örneklerden biri de kendisi: Lübnanlı, Arap, Hıristiyan, Fransa'da yaşar, kökeninde bir miktar Türk, bir miktar Dürzi izi de bulunan Malouf aslında tam bir dünya vatandaşıdır. Her an, her yerde, üstelik pek uygar (!) ve pek aydın (!) bir Fransız okumuşu tarafından inceden inceye hesaba çekilircesine sorgulanabilir:
- Kendinizi Lübnanlı hissediyorsunuz, Fransız mı?
Adam ' Allah kahretsin, ille de birini mi hissetmek zorunda mıyım, neden her ikisi de olamıyor' diye dövünür!
Fakat tabii boşuna! Kimliklerimiz gerçekten ' ölümcül' gölgelerimizdir. Yeryüzünde henüz insanları ' biz ve ötekiler' diye ayırmayan kültür yok. Bu ayrımın yapılabildiği her yerde de ikinci sınıf vatandaş gerçeği kaçınılmazdır.
Gerçi, hazret-i Mevlana'nın ' ne olursan ol yine gel' sesinin yankılandığı Türkİslam dünyasında ' biz ve öteki' ayrımını aşmaya çok yaklaşan bir deney yaşanmıştır ama feleğin çarkında Batı uygarlığı bu yüce girişimin önünü kesmiştir.
Şimdilik durum budur, sonrası için Allah kerim.

YAZARIN ÖNCEKİ YAZILARI
 Muhafazakâr neyi muhafaza eder?   / 06-10-2005
 Yiğidi öldür ama hakkını yeme   / 04-10-2005
 Öncelikli tehdit 'kaht-ı rical'   / 03-10-2005
 Mevlana'dan Erdoğan'a   / 30-09-2005
 Söylesem mi söylemesem mi?   / 29-09-2005
 Çöp özelleştirmesi ve özelleştirme çöpü   / 27-09-2005
 Arkadan vuran yandan haykıran   / 26-09-2005
 Çetebaşına çevirmen başkan   / 23-09-2005
 Çağdaş fetvacı   / 22-09-2005
 Çapsız meleğin mumu   / 20-09-2005
YILMAZ ÖZDİL
Pide...
Sabah işe geldim, masamda ünlü bir restoranın...
ÖMER LÜTFİ METE
Birinci sınıf vatandaş kim?
Günde üç öğün AB konuşmaktan...
UMUR TALU
Ayna ayna söyle ona!
Büyük büyük laflar edenler... İster...
FATİH ALTAYLI
İş bilmezlik batırıyor
Dünyadaki en büyük fındık...
ERDAL ŞAFAK
Korkmayın; bu yolun dönüşü yok
Türk halkının 3'te 2'si...
Beyaz Saray'da 'kadrolu casus'
ABD, modern tarihinin en büyük casusluk skandalıyla çalkalanıyor.
AB ile dolmuşa kemer geliyor!
Kokoreç yiyeceğiz. '35 dakika program' şartı sayesinde dizi keyfi...
Boynumuzun borcu
Boynumuzun borcu
Türk futbolunu Avrupa'da başarıyla temsil eden iki yıldız Nihat ve...
 
    Günün İçinden | Yazarlar | Ekonomi | Gündem | Siyaset | Dünya | Televizyon | Hava Durumu
Spor | Günaydın | Kapak Güzeli | Astroloji | Magazin | Sağlık | Bizim City | Çizerler
Cumartesi | Aktüel Pazar | Sarı Sayfalar | Otomobil | Dosyalar | Arşiv | Künye | Ana Sayfa
   
    Copyright © 2003, 2004 - Tüm hakları saklıdır.
MERKEZ GAZETE DERGİ BASIM YAYINCILIK SANAYİ VE TİCARET A.Ş.
Üretim ve Tasarım   Merkez Bilgi Grubu