Ayna ayna söyle ona!
Büyük büyük laflar edenler... İster vatan, millet, Sakarya... İster medeniyet, Avrupa, küresel ekonomi diyenler... Gözümüzün içine baka baka; tek doğrulardan, normal durumlardan, doğal hallerden, gerçeklerden, gerekliliklerden bahsedenler... Genellikle "objektif" bir eda takınır. Oysa, aldıkları pozisyon çoğunlukla durdukları pozisyonun eseridir!
İnsanların inançları, bilgileri, niyetleri, idealleri, görüşleri, eylemleri elbette bin bir renkli, birbirinden çok farklı olmalı. Kafadan kabul eder, tüm kalbimle saygı duyarım. Lakin, birileri bir şeyleri, kendileri her zaman, her koşulda çok "nötr" imiş gibi anlatıyorsa, büyük ihtimalle hikayedir. "Objektif", durduğunuz açıya göre resmeder. O açıyı da, ya bilinçli seçer ya sürüklenip bulursunuz; bazen o açıya teslim olur, içinde kalır, onu mutlaklaştırır, bazen de aşmaya, başka açılara da koşmaya, açılmaya, anlamaya çalışırsınız. Bize dünyaya, ekonomiye, ülkeye, tarihe, geleceğe, piyasaya, hayata, inanca dair anlatılan birçok şeyin müellifleri, hiç unutmamalı, şöyle ya da böyle bir "açı" sahibidirler. Onun tek doğru olduğuna inanır, bazen çok inanmadan bile inandırmaya uğraşırlar. Kendi durdukları pozisyonu fazla açık etmeden, size nesnel bilgiler, tarafsız temenniler, bağımsız niyetler, evrensel doğrular, şaşmaz zaviyeler, sağlam çizgiler arz ederler. Lakin; birinin ne dediğinin tercümesi sadece dediklerinin içinde değil, bizzat kendisinin de ne olduğunun, neye ait bulunduğunun, o sırada neyin peşinde durduğunun sayfaları arasında yapılır. O yüzden, gazeteciliğin, sadece "ayna" gibi yansıtıcı olduğu, "objektif" gibi olup bitenin suretini çıkardığı efsanesi, hep masaldır. Gazetecilik; en iyi ihtimalle namusluca yapıldığı varsayılan, ama her halükarda zaviyeseviye farklılıklarıyla çok çeşitli "tercümeler" çıkarabilen bir iştir. Gazetecilik; hayatın, kişilerin, olayların manalandırılması işidir. Birinin demeci dediği kadarıyla... Birinin vaatleri attığı kadarıyla... Birinin açıklaması yersen dediği kadarıyla... Bir olay olduğu kadarıyla kaldığında, gazeteci gazetecilik değil, katiplik, yazıcılık yapmış olur.
O yüzden, kimimiz iki arada bir derede yoluna devam eder. Bir komutanın aynı zamanda finansticaretsanayi yörüngesinde büyük bir şirketin doğal yöneticisi, ortağı olduğunu yazdığında; askeri yönetimlerin ekonomik tercihlerine filan böyle de bakılması gerektiğini belirttiğinde, güvenlik gerekçesiyle mali hareketleri izleyenlerin aynı zamanda holding yönettiğini, o holdingin büyük bir ekonomik krizi karlı atlattığını bildiğinde... "Tercüme" çabana saygı duyan da olur; nefret duyan da. Mesele, pozisyonları bir de ağır çekim gösterebilmektir. Misal, bir bürokrat, kendi özel sandıkları vasıtasıyla milyarlarca liralık nema biriktirirken, özel sektörle geleceğini bağlarken, eşe dosta tüyo armağan edip dururken, işçinin, memurun, emeklinin kıdemiyle, kaderiyle, rızkıyla oynayacak kararlarda şeyini yırtıyorsa... Onun ne dediğine, neyi savunduğuna sadece "objektif gerçek" diye bakamazsınız. "Vatan sevgisi" ne bile böyle bakmalı aslında: Neresinden neresiyle, nasıl seviyor diye!
|