|
|
Ellerini yıka da öyle gel sofraya
Bir yemek kokusu sarıyor sizi. Hani okuldan eve gelince kapıyı açar açmaz yüzünüze çarpardı ya ondan işte
Sokaklarda yürüyorum. Sabah saat dokuz buçuk ama güneş daha şimdiden ısıtmaya başlamış. Keyfim nasıl yerinde anlatamam. Tam karşımda Kapalıçarşı... Niye mi buradayım? Tamamen kıskançlıktan. Yakın bir kız arkadaşımın mercan kolyesini kıskandım önce. Ardından üstü işlemeli mayo üzerine giyilen tuniğini... Sonra bir gün öğle saatlerinde başka bir tanıdığı aradım. "Kapalıçarşı'dayım şekerim" diye cevap verdi. "Yemek yedik, şimdi Divan'da Türk kahvelerimizi içiyoruz." En çok onu kıskandım işte. "Kahvenin yanında lokum da yiyordur şimdi" diye düşündüm. Dağınık masamın üzerine baktım, aranması gerekenlerin notlarına takıldı gözüm ve isyan ettim işte... İlk hedefim Kapalıçarşı olacak, "İlk izin gününde" dedim. Hemen olmadı ama sonunda oldu. O yüzden bugün acayip mutluyum. Önce avare avare dolaştım. Hiç alakası yokken bütün kuyumcuların vitrinlerini gezdim. Niye ki? Modellere baktım, fiyatları karşılaştırdım. Maksat iş olsun. Hemen her dükkanda bir şeyler içtim. Bolca da sohbet ettim. (Bu arada Başbakan "Ekonomi iyi" diyor ama buradaki esnaf öyle söylemiyor. AK Parti'nin kredisi çarşı civarında gün geçtikçe tükeniyor yani... ) Sonra şu meşhur boncukçuya gittim. Geç kalmışım, geç. Şehrin göbeğinde takıları bize nasıl yüksek fiyatlara satıyorlar size anlatamam. Üstelik hayal gücümüzü de kısıtlıyorlar. O ne dükkan öyle. Her taraf değerli taşlar. Değerli deyince elmas falan zannetmeyin, en fazla mercanlardan bahsediyorum. İnsanın önce aklı karışıyor. Öylesine renkli bir dünya ki bu. Tahtası, süslüsü, doğal olanı... Siz hayalinizdeki boncukları birleştiriyor, tasarımı orada yapıveriyorsunuz. Mavilerle pembeleri birleştirin, biri uzun olsun diğeri daha kısa. Arasına iki sıra da tahta boncuk atalım mı? Atalım, atalım.
***
Sonra bir mola. Tabii ki Divan. Kırmızı bir sedire gömülüyorsunuz, elinizde Türk kahvesi. Tam karşınızda da Atatürk'ün otururken çekilmiş siyah beyaz bir fotoğrafı... Nasıl da yakışıyor Kapalıçarşı'ya bu fotoğraf. Merak edersiniz diye yazıyorum sadece kahve yok Divan'da. Sabahları taze poğaça çeşitleri kruvasanlar, öğle yemekleri için ise salata, krep ve soğuk sandviç çeşitleri de var. Lokum mu? Envai çeşit. Tabii siz de benim gibi "Yemek illa ki sıcak olacak" diyenlerdenseniz Havuzlu Restoran'ı öneriyorum. Gitmeyen kalmamıştır herhalde ama ben yine de yazıyorum. İçeri girer girmez müthiş bir yemek kokusuyla karşılaşıyorsunuz. Öyle rahatsız edici değil. Hani okuldan eve döndüğünüzde, kapıyı açar açmaz yüzünüze çarpan o koku var ya, ondan. Hani "1el" diye seslenir ya anneniz. İşte o tanıdık koku. Ben de gayri ihtiyari ellerimi yıkayıp oturdum beyaz keten örtülü masaya. "Ne seçerseniz seçin yanında mutlaka beğendi isteyin" diye de ufak bir tavsiyem olacak. Başka? Gün bitti mi yani? Yer bitti, gerisi yarına. (Boncukçunun adresini veriyorum, Nişantaşı'nda kazıklanmayın diye.) STİL İNCİ Cevahir Bedesteni No: 34-35 Tel: (0212) 519 33 49
|