Anadolu takımları bu kez korkmuyor
Bütün yıl, birbirleriyle didişen, küfürleşen Trabzon, Beşiktaş, Fenerbahçe ve Galatasaray, naklen yayın gelirlerinin dağıtılma esaslarını değiştirme girişimi karşısında "kutsal ittifak" kurdu. Futbol Federasyonu Genel Kurulu'nda dün 14 Anadolu takımının verdiği önerge 4 büyük kulübün kutsadığı sistemin artık "sürdürülemez" olduğunu kanıtladı. Güçlerini, rakiplerini zayıflatan, kendilerini ise zenginleştiren havuz sisteminden elde eden 4 büyük, önergeye ateş püskürdü. Önerge çok basit. 14 Anadolu takımı diyor ki: Havuzda biriken (her yıl yaklaşık 100 milyon dolar) paranın yüzde 50'si, 18 takıma eşit dağıtılsın. Geri kalan paranın yüzde 40'ı puan sıralamasına göre (40 milyon dolar), yüzde 10 da televizyonda en çok maçı yayınlananlara dağıtılsın (10 milyon dolar).
Hayali bile güzel Futbol Federasyonu, oligarşik yapıya sahip 4 büyük takımın yıpratıcı baskısına direnebilir ve önergeyi uygulamaya sokabilir mi? Çok zor. Levent Bıçakcı onlarla nasıl mücadele edecek ki? Onların generalleri, işadamları, gazeteleri, televizyonları, gazetecileri, başbakan ve bakanları var. Onları hep kollayan, bedava arsalar tahsis eden, rantlar aktaran belediye başkanları var. Vergilerini silen Maliye bakanları var. Gazetecilere "tokat atarım" diyebilecek cesarette başkanları var. Büyük çoğunluğun aldığı karara saygı duymasını beceremediği için Genel Kurul salonunu terk eden 'centilmenlik ödülü almış(!) başkanları var. Bıçakcı korkmasın da kim korksun! Her neyse. Hayal kuralım ve futbola rekabet ve kalite getirecek önergenin uygulandığını düşünelim. Buna göre; birinci ligde mücadele eden her takım, (Fenerbahçe, Beşiktaş, Galatasaray ve Trabzon da dahil) 2.7'şer milyon dolar alacak. Mevcut durumda: 4 büyük takım 50 milyon dolar, geriye kalan 14 takım 3.5'şer milyon dolar kazanıyor. Görüldüğü gibi önerge sahipleri takım başına aldıkları garanti paranın azalmasına razı. Ancak şartları şu: "Başarılıysam, başarıma göre para kazanmalıyım. Bilmeliyim ki, şampiyon olursam, üst sıralara tırmanırsam gelirim artacak." Bu önerinin nesine karşı çıkıyorlar? Anadolu takımları, bu önerge ile Süper Lig'in "babalarına" şöyle sesleniyor: "Siz büyüksünüz. Siz güçlüsünüz. Siz milyonlarca taraftara, lüks idman sahalarına sahipsiniz. Takımlarınıza ilişiklendirilmiş spor yazarlarınızla kamuoyunu etkileme gücüne sahipsiniz. Ama artık başarılı olduğunuz için para kazanın. Ligin kaymağını sadece köklü kulüp olduğunuz için ömür boyu yeme isteğinden, lüksünden, tembelliğinden kurtulun. Allah'ın lütfu saydığınız taraftarlarınızın arkasına sığınmaktan vazgeçin. Çıkın sahaya bizi yenin, puan alın, para kazanın. Rekabetten korkmayın."
Cephe oluşturuluyor En çok GS'nin Başkanı Özhan Canaydın'ın sözlerine güldüm. Canaydın "İstanbul-Anadolu ayrımı yapılarak cephe oluşturulmaya çalışılmaktadır" demiş. Günaydın Sayın Canaydın. Siz 4 takım olarak, naklen yayın gelirlerinin yüzde 50'sini alırken "4'ü büyük, gerisi küçük" ayrımını, ayrımcılığını yapmadınız mı? Örnek mi? Başarılı olup olmadığınıza bakılmadan, 1996 ile 2004 arasında (Fenerbahçe, Trabzon ve Beşiktaş gibi) havuzdan 96 milyon dolar almadınız mı? Bu halinizle yenmeyi beceremediğiniz için şampiyonluk iddianızı kaybetmenize yol açan Gençlerbirliği'nin veya Gaziantepspor'un 30 milyon dolar gelirle sınırlandırılmasına göz yummadınız mı? Bir başka gerekçeleri şu: "4 büyük olarak borsada işlem görüyoruz. Yatırımcılarımıza önümüzdeki döneme ilişkin naklen yayın gelirlerini bildirdik. Bu değiştirilemez."
Garanti yok Bence yanlış bir argüman. Çünkü, bu naklen yayın gelirlerinin nasıl dağıtılacağına her yıl oturup karar veren kurum Futbol Federasyonu. Federasyon yatırımcılara "sistem değişmeyecek" diye garanti verdi mi? Hayır. Ayrıca, imtiyazlarını ve dolayısıyla gelirlerini kaybeden halka açık şirketler olmadı mı? Çukurova, Kepez, Aktaş tipik örneklerdir. Hisse senedi alanlar, riskleri de görmek, göğüslemek zorundalar. Takımların gelir kaybına yol açabilecek bu tip gelişmeler de kabul edilebilir risk tanımı içindedir.
|