kapat
   
SABAH Gazetesi
 
    Son Dakika
  » Yazarlar
    Günün İçinden
    Ekonomi
    Gündem
    Siyaset
    Dünya
    Spor
    Hava Durumu
    Sarı Sayfalar
    Ana Sayfa
    Dosyalar
    Arşiv
    Etkinlikler
    Günaydın
    Televizyon
    Astroloji
    Magazin
    Sağlık
    Cumartesi
    Aktüel Pazar
    Otomobil
    İşte İnsan
    Sinema
    Turizm Rehberi
    Çizerler
Bizimcity
Sizinkiler
emedya.sabah.com.tr
Google
Google Arama
 
Ali Kirca @ SABAH
 

Hagi giderse biz de gideriz!

Aslında ligin ilk haftalarında gitmeliydin Hagi.. "Galatasaraylı" olduklarını iddia eden birilerinin "Bu Hagi'den de, bu Galatasaray'dan da ne köy olur ne kasaba!" dedikleri haftalarda yani. Sonra ne mi oldu? Ligin ikinci haftasında hocasının kovulacağı söylenen "köy-kasaba" takımı, ligin sondan ikinci haftasındaki maça şampiyonluk şansıyla girdi.
"Hagi kovulsun!" diyenlerin o günlerde şampiyonluğun "en büyük" adayı gösterdikleri Beşiktaş ve Trabzonspor, çoktan havlu atmıştı yarışa..
Galatasaray ise şampiyonluk sahnesindeydi hâlâ.. Şampiyonluğun "en en en büyük adayı"
Fenerbahçe'yle birlikte.. Sondan ikinci haftada.. Hâlâ.. Eeee!.. Nasıl oldu bu?


40 yıldır futbolla ilgiliyim. 40 yıldır, her maçı, ama her maçı "kader maçı" olarak görülen başka bir teknik direktör daha görmedim.
Her maça "acımasız bir sınav stresi" ile çıkarıldın. Her maç, kariyerin için "ölüm-kalım" maçı haline getirildi. O maçı alamazsa gider, bu maçı alamazsa gider.. Ankara deplasmanlarını alamazsa kovulur. Fener'e yenilince sepetlenir.. Beşiktaş deplasmanından sonra bavulunu toplar.
Hatırlıyorum ilk yarının son dört maçı için söylenenleri: Galatasaray hepsini kaybederdi.. Liderin 17 puan gerisine düşerdi.. Ligi onuncu bitirirdi. İkinci yarıya Fransız hoca ile başlanırdı.. (Bakınız: Gazete arşivleri..) Oysa, Saracoğlu'na farkı "bir" puana indirme "ihtimali" ile çıktın işte..
Eeee.. Nasıl oldu bu?


Bu yazı, yitip giden bir şampiyonluğun ardından "mazeret" üretmek için yazılmamıştır.
Hele Fenerbahçe'nin şampiyonluğuna "gölge" düşürmek için asla.. En azından bu yazının maksadı bu değildir.
Yazının "muhatap"ı da Fenerbahçeli yazarlar ya da okurlar değildir. Anlaşılacağı gibi, bu yazı kimi Galatasaraylı (!) taraftar/yazarlara -ve kim bu sesi duymak isterse ona - seslenmektedir.
Erman Toroğlu bir yayınında şöyle demişti: " Bazı Galatasaraylı yorumcular, en başta bu Hagi'nin ve bu Galatasaray'ın başarısız olacağı kehanetinde bulundukları için, haklı çıkmak adına Galatasaray'ı yıkmaya çalışıyorlar. Oysa Hagi başarılı. Galatasaray'a bayağı iyi top oynatıyor." O "maksatlı" azınlık bir yana.. Kayseri maçının 93'üncü dakikasına kadar, Türkiye'de futbol üzerine yazançizenlerin "büyük çoğunluğu" şöyle diyordu: "Bu ligde en iyi futbolu Galatasaray oynuyor!" (Bakınız: Gazete arşivleri..) Eeee.. Nasıl oldu bu?


Sen git Hagi, yine de git.. Ama hiç değilse bil..
Senin hata(!)larına gelene kadar neler yaşandığını bil.. Ya da hatırla..
Sıralayalım mı şimdi kırılma noktalarını: İlki Ersun Yanal idi, biliyorsun.. O güne kadar makine gibi işleyen, takır takır goller atan HakanNecati ikilisinin ve Galatasaray'ın bağrına o hançeri kim sapladı? Nedenini, niçinini bilemem.. Olan buydu..


Ve o meşhur "93'üncü" dakikalar.. O hafta, şampiyonluğun iki adayı, can pazarındaki iki takımın karşısına çıktılar. Beklenmedik bir direnç gördüler.. Senin takımın yenilgiden galibiyete yükselmişken, son dakikada yılın en "şansız" golünü yedi. Rakibin, tam iki puan yitirecekken yılın en "şanslı" golünü attı.
Ne futbol, ne taktik, ne şu, ne bu.. Dünyanın her yanında bunun adı "şanssızlık"tı..
O psikolojik çöküntüyle, ertesi haftaki Trabzon maçını "dünyanın hiçbir takımı" kazanamazdı.. Stada bile gelmemişti kimse.. Yalan mı? Futbolcu nasıl ayakta dursun?


Fakaaat.. Hepsi geçti.. Senin hatalarınmış, rakip takım lehine işleyen hakem kararlarıyla ilgili iddialarmış; şu, bu.. Hepsi geçti.. Geldik "Saracoğlu'ndaki büyük final"in öncesine..
Yani Gençlerbirliği maçına..
Her şeye rağmen, Gençlerbirliği maçının ilk "on" dakikasında yaşananlar "es" geçilerek Hagi değerlendirilemez.
Kimilerinin söylediği gibi, Galatasaray o gün kupa zaferinin sarhoşu filan değildi. Akın akın gidiyordu rakip kaleye. İşini çabuk bitirip bir hafta sonraki finali bekleyecekti. O anlarda Ribery'ye yapılan faullere sessiz kalındı. Ama çok daha önemlisi; Galatasaray'ın apaçık iki penaltısı verilmedi.
Daha 10. dakikada maç 2-0 olacak ve orada bitecekti. Saraçoğlu'na "şampiyonluk" ipini eline almış olarak gidecekti takımın.. İstim üstündeki golcüsü Hakan Şükür, başka bir "motivasyon" ile çıkacaktı büyük finale.
O maçtaki hakem kararları olmasaydı, bugün medyanın "zafer sayfaları"nda roller ve renkler değişmiş olacaktı belki de. Belki Fenerbahçe yine şampiyon olacaktı, belki olamayacaktı; ama, Hagi'ye yöneltilmiş bütün eleştiriler çöpe atılmış olmayacak mıydı? O "son" hakem kararları olmasaydı? Yalan mı? Yanlış mı? Eeeee! Hagi başarısız öyle mi?

BUGÜNLERE
NASIL GELDİ?
Son haftaya belki de "lider" çıkması, kasıtlı ya da kasıtsız; "hakem kararı"yla engellenmiş Hagi, nasıl gelebildi bugünlere? Nasıl oldu bu? Sayalım mı? Türkiye liglerinin en iyi forvet oyuncularından biri durumuna yükselen Necati, 2. Lige düşen Adana'dan gelmedi mi? Sağ ve sol kanatta milli takıma kadar yükselen Cihan ve Orhan yine 2. Lige düşen Kocaeli'den alınmadı mı zamanında? Bu ülkenin en iyi "defans ikilisi" haline gelen Song ve Tomas, ellerinde bonservisleri ile gelmediler mi? Ya 2. Lig'teki Dardanel'den alınıp bir anda Türk futbolunun gelecekteki umudu olan Hasan Kabze, ya Fransa 3. Ligi'nden yarım sezon önce çıkmış, Türkiye'de fırtına gibi esen Ribery .. "Emektar"lar ve PAF takımından takviye 17 yaşında çocuklar ..
On milyon, yirmi milyon dolarlık transfer bombalarının oynadığı rakiplerinin karşısında "bu takım" son haftaya kadar taşımadı mı şampiyonluk şansını? Ve.. Son anda bir "yanlış hakem"le hançerlenmedi mi her şey?
O "hakem"i konuşmayacaksınız, o "hakem"i es geçerek bu takıma ve bu ülkeye dünyaları vermiş Hagi'yi çarmıha gereceksiniz? Evet.. Asın bu adamı.. Kovun gitsin.. Sen de git Hagi.. Durma buralarda.. Biliyorum; asıl işini Avrupa'da yapacaktın.. Avrupa'da; yukarda isimlerini saydığım bu çocuklarla, yenemeyeceğin takım yoktu.

AVRUPA'DA
İŞİN KOLAYDI
New York'ta izledim.. Şampiyonlar Ligi şampiyonu Porto'yu 20 bin Portekizli taraftarın önünde devirdin. Kupa kutlamasını zehir ettin onlara..
Gelsenkirschen'de izledim.. Bundesliga ikincisi Schalke'yi "kuruluş yıldönümü"nde 20 bin Alman'ın önünde devirdin. Kuruluş kutlamalarını zehir ettin onlara..
Avrupa'da işin daha kolay olacaktı.. Biliyordun oraları çünkü.. Buna hazırlanıyordun heyecanla.. (Rakibin hocası, Alman gazetecilere, "Benden Avrupa'da final istiyorlar. Çılgın bunlar" derken, sen sözleşmene "Avrupa Şampiyonluğu" primi koydurdun. İnancını kayıtlara geçirdin.) Gelecek yıl takımını kimlerden oluşturacağının ipuçlarını da verdin orada: Schalke'nin son 20 dakikasında oynayanların hepsi PAF takımından idi. Ve kök söktürdüler Almanlar'ın usta ayaklarına.. Avrupa'da yeni zaferleri seninle ve onlarla kazanacaktı Galatasaray..
Ama git.. Biz bunu hak etmedik.. Etmiyoruz. Hâlâ Türkiye'ye kazandırdıklarını değil, senin kazandıklarını konuşuyoruz.. Sanki başkaları "bedava"ya topa vuruyormuş gibi.. Üstelik bedelini ödemeden çekip giden başkaları.. Emsallerinle de kıyaslayamadan.. 3-5 milyon dolarlık sen, 40-45 milyon dolarlık Figo'ya Monaco'nun çimlerini yoldurmuştun değil mi? 3-5 milyon dolarlık sen ve arkadaşların, bu ülkeye kaç milyar dolarlık turizm potansiyeli sağlamıştınız öyle değil mi? Terim'e, sana ve arkadaşlarına bu ülke borcunu ödemedi daha..
Bir anlık "öfke" ile söylediklerini "namusşeref" meseleleri yaptık. (Ki bin defa söyledik delilleriyle, taraftara filan hakaret etmediğini.. Niye etsin ki en sevdiği, hatta "tek" sevdiği insanlara.. Ama idam fermanı yazılmıştı bir kere..) Diyelim ki öyle dedi.. Sanki bizler hayatımızın her hangi bir anında hiç öfkelenmedik, ağzımızdan hiç olumsuz söz çıkmadı en yakınlarımıza.. Ama bize dünyaları bağışlayana, bir bağışlamayı çok gördük. Git Hagi git..

TRİBÜN
TARAFTARIYIM
Spor yazarı filan değilim ben.. Kırk yıllık tribün taraftarıyım. Açık, kapalı, numaralı. Öyle anlayın bu sözleri: Tamam.. Hagi de gider.. Ama, onunla birlikte biz de gideriz buralardan. Boşalır Ali Sami Yen tribünleri.. Yine bir kenarda dururuz belki.. Ama.. Sevgiler, vefalar, duygular, aşklar, öfkeler, heyecanlar, zaferler, cesaretler, isyanlar, saygılar, hüzünler yerlerini boşaltmışken bütün koltuklar dolsa ne yazar..
Belki Galatasaray'ın başına "çok" paralarla bir Fransız, bir Alman, bir Yeni Zelandalı filan gelir.. Fenerbahçe'ye "beş" atan, bir yıl içindeki üç maçta da ezeli rakibine kök söktüren bir takım filan da kurar beş-on yıl (!) Ama "çok para" için geldiğini de hepimiz biliriz, değil mi? "Çok sevda"larla ve dizginlenemez hırslarla çırpınıp duran birini apar-topar yollamışken üstelik.. "Çok sevda"larla çırpınıp duran, yeri geldiğinde ölü toprağını kaldırmak için yumruğunu masaya vuran.. Gerektiğinde ortalığı ayağa kaldıran isyancı.. Sevmeden isyan var mıdır aşkın tarihinde? Hagi bir daha dönmez belki gittiği yerden.. Ama vefa ve sadakat geri gelene dek; geri gelmez zafer yolculuklarının yürek çarpıntıları da..
Elveda Sami Yen heyecanları.. Seni özleyeceğim.. Seni de "yalnız adam.."

YAZARIN ÖNCEKİ YAZILARI
 Kime sormalı?   / 26-05-2005
 Ölüm geni yok!   / 24-05-2005
 Papazın Çayırı'nda ezeli rekabet!   / 21-05-2005
 Usame'nin yengesi konuşuyor!   / 17-05-2005
 Kimseye etmem şikâyet   / 14-05-2005
 Kişisel tarih!   / 12-05-2005
 Üçüncü dünya savaşı!   / 10-05-2005
 Hatırlıyor musun?   / 07-05-2005
 Son maçlara kadın hakemler!   / 05-05-2005
 Boşluk!   / 03-05-2005
ALTAN TANRIKULU
Forma ve kupa
Galatasaray maçı sonrası dikkatleri çeken...
ALİ KIRCA
Hagi giderse biz de gideriz!
Aslında ligin ilk...
LEVENT TÜZEMEN
Taşınıyorlar
Futbol Federasyonu'nun Temmuz'da...
HASAN SAYDAM
At'a Senfoni
26 Mayıs 1904'de doğan ve seksenince yaşına...
Sezer laiklik ve Öcalan arasında sıkıştı
Sezer laiklik ve Öcalan arasında sıkıştı
Sezer, TCK değişikliğini laiklik gerekçesiyle veto ederse 1...
Rahattan rahatsız olanlar var
Rahattan rahatsız olanlar var
Dışişleri Bakanı Gül, son aylarda hükümetin gidişatıyla ilgili...
Hem mütevazı hem entel
Hem mütevazı hem entel
Film yönetmenleri Lübnan İspanyol melezi egzotik güzel Yamila Diaz'ın...
 
    Günün İçinden | Yazarlar | Ekonomi | Gündem | Siyaset | Dünya | Televizyon | Hava Durumu
Spor | Günaydın | Kapak Güzeli | Astroloji | Magazin | Sağlık | Bizim City | Çizerler
Cumartesi | Aktüel Pazar | Sarı Sayfalar | Otomobil | Dosyalar | Arşiv | Ana Sayfa
   
    Copyright © 2003, 2004 - Tüm hakları saklıdır.
MERKEZ GAZETE DERGİ BASIM YAYINCILIK SANAYİ VE TİCARET A.Ş.
Üretim ve Tasarım   Merkez Bilgi Grubu