| |
|
|
İşte günün futbol kitabı!..
Gazeteciliğe ilk başladığımda, liseli sporcu olarak yarışan Artun Ünsal'la tanışıklığımız eskilere gider. Ayrıca, her ikimiz de Cüneyt Koryürek ve M. Ali Kışlalı'nın rahlei tedrisinden geçmişizdir... Artun, hukuk ve siyasal bilimler okudu, akademik kariyeri seçti. İlgi alanlarını geniş tuttuğundan, Anadolu'da peynir, zeytinzeytinyağı ve ekmek konusunda öncü eserler verdi. İletişim Yayınları'nda çıkan ve artık ticarileşen Türkiye futbolundaki şiddet sorununa, tarihsel ve sosyolojik bir bütünsellik içinde yaklaşan son kitabı Tribün Cemaatinin Öfkesi de ilginç ve yararlı bir çalışma. Artun'la konuştum.
* Neden futbol şiddeti? Futbolla yatıp futbolla kalkan bir toplumda, stadyumların içinde ve dışında meydana gelen olaylara duyarsız kalmak zor. Ama, futbol şiddetinin ağırlıkla "taraftarlara" fatura edilemeyeceği de bir gerçek. Çünkü şiddet stadyumdan sokaklara değil, sokaklardan stadyuma sızıyor; yani toplumumuzdan kaynaklanıyor ve giderek toplumumuzu esir alıyor. Fizikteki "Bileşik kaplar" ilkesini ya da "Böyle tencereye böyle kapak" sözünü unutmayalım... Gündelik şiddet olgusuna devekuşu mantığıyla yaklaşıldığı sürece, kimine göre "futbol terörizmi" kimine göre de "münferit olaylar"dan dem vurulması bana komik geliyor. Birisinin omzuna kaza ile çarpanların, birine kırmızı ışıkta durması gerektiğini hatırlatanların dövüldüğü, yaralandığı hatta öldürüldüğü bir ülkede yaşıyoruz. Cinayet, yaralama, kapkaç, gasp hergün sokaklarımızda kol geziyor. Sadece futbolda mı kavga, mafya, rüşvet, şike, siyasi baskılar söz konusu?
* Futbol şiddetini abartmayalım da her şey böyle mi devam etsin? Kesinlikle hayır! Tersine, herkesin sorumluluğunu yüklenmesi şart. Kaldı ki, bu sorumluluk zincirleme bir sorumluluktur. "Balık baştan kokar" derler: Öncelikle, emniyet güçleri ve Futbol Federasyonu yetkilileri sporda şiddeti önlemek için görevlerini yapmalı. Gerçekçi yasalar ve yönetmelikler, eşit, tarafsız ve kesin bir biçimde uygulanmalı. Eyyamcılık ve çifte standartlarla bu iş yürümez. Emniyet güçleri, taraftar psikolojisini iyi bilen uzman görevliler ve amirler tarafından yönlendirilmeli. Derbilerde bir bölümü "robocop" donanımlı binlerce personelin seferber edilmesi yetmiyor. İyi eğitilmiş, taraftar ve kulüplerle diyaloğa açık polise ihtiyaç var. Bitmedi: Futbol yöneticileri, özellikle kulüp başkanları bazı sözde fanatik ama aslında çıkar ve rant peşindeki taraftar liderleri ile "tehlikeli ilişkiler" içine girme alışkanlığından vazgeçirilmeli. Ayrıca futbol siyasilerin popülist faaliyetlerine zemin olmamalı. Stadlardaki fiziki koşullar iyileştirilmeli, özel güvenlik donanım ve personeli ciddi bir biçimde çalıştırılmalı. Özgüvensiz hakemler tasfiye edilmeli. Saha içinde, rakibe ya da hakemlere karşı tribünleri kışkırtan "asabi" sporcu, yönetici ve stad personeli de cezasız kalmamalı. Futbol basınının ortamı germesine izin verilmemeli. Futbol çetelerinin taraftar, oyuncu, yönetici üzerindeki zorbalık girişimleri kadar, müşterek bahislere bulaşmaları, rüşvet ve şikeyi kollamaları da muhakkak önlenmeli.
Artun'un kitabını, federasyondan kulüplere tüm futbol teşkilatı üyeleri, valiler, emniyet müdürleri ve de gazeteciler, köşe ve spor yazarları okumalı öncelikle.. Ama bilirim. Okumazlar.. Bu yazıyı bile okuduklarından şüpheliyim.
|