| |
|
|
Pardon Ferhan ve Sinan'a bir pardon da Mert Baykal'a
Kıbrıs Türkleri farklı bir anlam yükleyerek kullanır " Pardon" sözcüğünü. Diyelim bir olaya, bir adama, bir gelişmeye kızdılar, darıldılar ya da şaşırıp, hayran kaldılar. Bu sözcüğü ' pardon'u yani, en başa oturtup öyle kurarlar cümleyi. Söz gelişi Oscar heykelciğini elinde taşıyıp gözyaşı döken Morgan Freeman'ı görünce takdirlerini şöyle belirtiler çevrelerine: "Aldı sonunda Oscar'ı bak! Pardon bu Arapçığa valla"
Gencanlı çocuk Ya da mesela Fenerbahçe Galatasaray'ı 6-0 yenmişse, Kıbrıslı soydaşımızın tepkisi sevimlidir; "6 tane atılır mı be? Pardon böyle Fener'e!" Sinan Çetin'in Plato'sunda Pardon filmini DVD'den seyredip çıkışta da yönetmen Mert Baykal'ı görünce " Pardon böyle rejisöre" dedim içimden. 24 yaşında 24 ayarlık iş çıkarmış çünkü bu gencanlı çocuk.
Aferin Sinan Birlikte teravih namazına saf tutsalar yine ele avuca sığmaz afacanlıklar yapmaya meyyal bir kadroyu, sanat dünyasının bir yığın raporsuz tatlı kaçığını nasıl da zapturapt edebilmiş pardon bi'daha. Burada Sinan Çetin'e de kocaman bir pardon ki; neredeyse milyon dolara yakın bütçeyi bu yeni yetme sinema sabisinin ellerine teslim etmiş.
Ferhan Abi kime rakip? Gösterime taze girecek bir filmin orasını burasını kurcalayıp konuyu mundar etmek istemem. Ama özellikle de üniversite gençliğinin " manyak seveceği " bir film bu. Espriler genç, zekice ve gediklere taş çünkünü.. Ferhan Ağabey'imin zehzemberek kalemi yine üstat işi çalışmış senaryoyu yazarken. Hele son on beş dakikada ortaya çıkan yüztavırbakış ve vücut dili Al Pacino'ya, Mel Gibson'a rakip ekmek çarpsın ki . Bir de Rasim'in muhteşem sıcaklığı, eniştenin ve keleğe gelen Ali Çatalbaş'ın sıkı aktörlüğü alıp savuruyor insanı hem de nerelere.
Kayabaş diye bir dev Bülent Kayabaş'ın dünya çapında bir yetenek olduğuna ezeli bezeli inanırım ben. Keşke biri akıl etse de Kayabaş'ın Filler ve Çimen filminde işkence gördüğü sahneyle, Pardon'da işkencesiz (!) sorgu yapan polis şefi tiplemesi bölümünü çapraz kurguyla yayınlasa. Herkes bir daha görse Kayabaş ustanın oyuncu dehasını böylece.
Alasya'nın oyunu Haa bir de görüntü yönetmenine bittim arkadaş. O da genç bir evlatmış, Ulaş'mış adı sanırsam. Dijital tekniği bu kadar keyifli ve kaliteli uygulamak, açıları, ışıkları aksiyonları bunca iyi kullanmak müthiş valla. Epey güldüm dedim ama ille de en çok neye güldün derseniz, kulağında walkman'le nöbet tutan jandarmanın dansına ve onu gören Zeki Alasya'nın kendini tutamayıp ona katılma sahnesine..
Alkışlar dostlara Yanı başımdaki Nebil de benim buna gülüşüme çok güldü. Sebebini sordu, "Niye o kadar güldün ki" dedi ben de 'Valla hiç bilmiyorum ama çok güldüm işte' dedim. O sahneyi ağır çekimle oynatın, Zeki Alasya'nın 2 saniye içinde inanılmaz hızla ve sahici gibi değişen mimik ve jestlerine bakın sonra hayran kalın gülün alkışlayın . Sadece Zeki Ağabey'e mi? Hayır. Aklını, fikrini, emeğini, terini, sevgisini bu filme koyan herkesi alkışlayın. Pardon bu filme yani dostlar; pardon 'Pardon'a!..
|