kapat
   
SABAH Gazetesi
 
    Yazarlar
    Günün İçinden
    Ekonomi
  » Gündem
    Siyaset
    Dünya
    Spor
    Hava Durumu
    Sarı Sayfalar
    Ana Sayfa
    Dosyalar
    Arşiv
    Etkinlikler
    Günaydın
    Televizyon
    Astroloji
    Magazin
    Sağlık
    Cumartesi
    Aktüel Pazar
    Otomobil
    İşte İnsan
    Sinema
    Turizm Rehberi
    Çizerler
Bizimcity
Sizinkiler
emedya.sabah.com.tr
Google
Google Arama
 
Prof. Dr. Nilüfer Narlı’ya göre, kadın erkek çocukla birlikte önem kazanıyor. Narlı, “Aile ve toplum önünde gelin statüsünden anneliğe terfi eden kadın, oğlunun evliliğinde mutlak söz hakkı istiyor” diyor.
Kadın kocasından görmediği sevgiyi oğlundan istiyor
İngiltere Almanya kaynana sorununu çözmüş
Erkek annesine özelini anlatıyor

Erkekler annelerine anlatmasın

Sosyolog Prof. Narlı, gelin-kaynana çatışmasının Türkiye'nin en büyük sorunlarından biri olduğunu söyledi.

"Kadınlar hangi statüde olursa olsun sadece sevdiği erkekle değil, erkeğin ailesiyle de evleniyor. Erkek annesiyle özel hayatını, evliliğin detaylarını paylaşıyor. Kaynana kocasından görmediği sevgiyi oğlundan istiyor. Ve kaynanalar yüzünden uyumlu çiftlerde bile kavga çıkabiliyor. "

Kadın kocasından görmediği sevgiyi oğlundan istiyor

Prof. Dr. Nilüfer Narlı'ya göre Türkiye'nin en önemli sorunlarından biri gelin kaynana çatışması. Narlı, kaynana problemini sevgisiz evliliklere bağlıyor. "Erkek çocuk annesi, sosyal statüsü ne olursa olsun, oğluyla göbek bağını bir türlü kesmek istemiyor. Ayrıca oğlunun şefkatini geliniyle asla paylaşmak istemiyor".

Kadir Has Üniversitesi İletişim Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Nilüfer Narlı ile televizyon programlarıyla gündeme gelen gelinkaynana çatışmasını konuştuk. Narlı, kaynana sorununun Türkiye'nin kanayan yaralarından biri olduğunu söylüyor. Narlı'ya göre bireylerin mutluluğu için bu konuda kapsamlı bir araştırma yapılıp çözüm üretilmesi şart. Narlı "Kaynana sorununun temelinde kocasından şefkat göremeyen kadının oğluna bağlanması yatıyor" diyor.

Televizyondaki gelin-kaynana programları hakkında ne düşünüyorsunuz?
-Türkiye'nin önemli yaralarından biridir kadın sorunu. Kadının ailede ve toplumda ezilmesinden bahsediyorum. Yapılan bütün değişikliklere rağmen, kadın hâlâ eziliyor. Kaynana programları bunun adeta bir göstergesi. Bir örnek vereyim, Türkiye'deki ailelerin yüzde 58'inde şiddet var. Çoğunda erkeğin kadını dövdüğünü görüyoruz. Ama bu dayağın arkasında çoğu zaman erkeğin annesi var.

KADIN İNTİKAM ALIYOR
Yani erkeği, karısına dayak atması için annesi mi cesaretlendiriyor?
-Çoğunda öyle. Çünkü o kadın da geçmişte dayak yemiş, gelinin de aynı acıyı çekmesini istiyor. Biz buna "Kurban edilmenin egoizmi" diyoruz. Tamamen bir intikam. Eğer siz acı çekmişseniz, büyük travmalar geçirmişseniz diğer insanların da acı çekmesini istiyorsunuz. Normal bir tepki.

Herkeste var mı bu intikam duygusu? Yani tam ters davranan yok mu, örneğin gelinine yardım eden?
-Var. Kadın ya intikam alıyor ya da tam tersi davranıyor. Kendi acı çektiği için başkalarının acı çekmesini engellemeye çalışıyor. Başkalarını bilinçlendirmek için uğraşıyor. Ama bu kesim çok daha az.

Yani çoğu kaynana gelininin üzerinde kurduğu baskıdan zevk alıyor.
-Kesinlikle. Erkek annesi için hayatındaki en önemli kararlardan bir tanesi oğlunun evliliği. Bu evlilik anne için hayatını garanti altına alan kişinin evliliği oluyor. Tabii ekonomik durumu vasatın altındaki ailelerden söz ediyorum. Anne mümkün olduğunca evlilik kararında etkin olmak istiyor çünkü bu onun hayatını, sosyal statüsünü, oğluyla ilişkilerini de biçimlendiriyor. O yüzden de hırçınlaşabiliyor. Aslında kadın, kendisine göre rasyonel bir davranış sergiliyor.

SUÇ SEVGİSİZ EVLİLİKLERDE
Sosyo-ekonomik durumu daha kötü olanlar için durum böyle. Peki gelir düzeyi yüksek kesimde niye aynı kaynana-gelin çatışmasını görüyoruz?
-Haklısınız o kesimde de durum aynı. Gelin-kaynana çatışmasında biraz önce saydığım rasyonel etkenlerin dışında bir de irrasyonel faktörler var. O durumda ben şöyle bir açıklama getirebiliyorum. Türkiye'de birçok evlilikte kadın-erkek ilişkilerinde sorun var. Hele geçmiş kuşaklarda bu sorun çok daha fazlaydı. Yani karı-koca aslında pek de sevgili olamadılar. Ya görücü usulüyle yapılmış evlilikler gördük ya da aynı sosyal çevre ailelerinin birbirine kız verip almasını. Ekonomik durumu düşük olan aileye yük olmamak için gidip evleniyor, ekonomik durumu iyi olan ise kendisine daha iyi bakacak bir erkek arıyor. Böyle kurulan evliliklerde sevgiyi aramak pek de mümkün değil. İşte bence bu yüzden kadınlar kocalarından göremedikleri, kendilerinin veremedikleri sevgiyi çocuklarına yöneltiyorlar. Özellikle de erkek çocuklara.

Bu normal bir durum mu?
-Çok patolojik bir durum. Türkiye'de karı-koca ilişkilerinde sevgi ve şefkat eksikliği var. Bence bu konuyla ilgili sistematik bir araştırma yapmak gerekiyor. Düşünsenize Türkiye'de en önemli boşanma nedenlerinden biri erkeğin annesinin yarattığı sorunlar. Hem de dördüncü sırada geliyor bu etken.

13'LÜK OĞLUNU YIKAYAN VAR
Anneler kocalarından göremedikleri şefkati ve sevgiyi erkek çocuklarına yöneltiyor dediniz. Bunu biraz açabilir misiniz?
-Örneğin Türkiye'de bir gelenek vardır. Erkek çocuk 12-13 yaşına kadar annesiyle hamama gider. Erkek çocukların çoğu o yaşa gelene kadar kadınların arasında büyüyor zaten. Tabii geleneksel aile tiplerinden bahsediyorum yine. Babaya, kahveye ve daha sosyal ortamlara uzak yetişiyorlar. Özellikle Avrupa'da çocuk bir yaşa geldikten sonra mahremiyetini korumasına izin verilir. Bizde erkek çocukların kendi özel sınırları yokmuş gibi davranılıyor.

Ya kız çocuklar?
-Oraya geliyorum. Bizdeki mahremiyet anlayışı çok farklı. Büyük ölçüde kadının mahremiyeti üzerinde yoğunlaşıyoruz. Kız çocuğun evin dışındakilere gözükmemesi çok önemli. Ama nedense, evin içindeki erkek çocuğun mahremiyeti göz önüne alınmıyor.

GELİN-KAYNANA İKİ RAKİPTİR
Bu durum anne-oğul ilişkisini hastalıklı bir boyuta taşımıyor mu?
-Evet. Benim o hastalıklı boyut üzerine yapılmış bir çalışmam yok. Onu ensest ve çocuk istismarı konusunda çalışmalar yapan uzmanlara sormak gerekir. Ama şunu çok rahatlıkla söyleyebilirim, bazen bu istismar sadece algılama düzeyinde bile olabiliyor. Anneler, hangi kültür ya da ekonomik seviyede olursa olsun, erkek çocuklarıyla olan psikolojik bağlarını koparmak istemiyorlar. Tabii ki sevgi bağı hiçbir zaman kopmamalıdır, ama göbek bağını da kesmek lazımdır. Göbek bağı doğumda kesiliyor belki ama, anne erkek çocuğunun göbek bağını bir türlü bırakmak istemiyor.

Dolayısıyla gelinine düşman olabiliyor.
Kesinlikle. Bir de şu var, genelde erkek çocuk kız çocuktan değerli. Ben bugün hala Anadolu'da erkek çocuk odaya girdiği zaman ayağa kalkan kadınlar olduğunu biliyorum. Kendi gözlerimle gördüm. Özel bir kıymeti var o çocuğun. Türkiye'de sadece Ege'de kız çocukları şımartılıyor diğer tüm bölgelerde erkek çocuğa oranlı kız çocuk daha değersiz.

O zaman kaynana programlarında herkes kendisinden bir şey buluyor, kendi sorunlarını izliyor. Bu yüzden mi çok seyrediliyor sizce?

-İnsanlar kendi hayatlarından çok önemli parçaları gördüler orada. Bir tür terapi seansı gibi. Tabii şunu unutmamak lazım ki, olayların ekrandan yaşanmasıyla gerçekte yaşanması arasında büyük bir fark var. Garip ama insanlar ekranda normal hayattan çok daha cesur olabiliyorlar.

Niye sizce?
-İnanır mısınız bu sorunun cevabını daha bulamadım. Ekranda özel hayatlarının detaylarını konuşuyor, karı-koca kavgası edebiliyorlar. Daha alt gelir grupları bütün kirli çamaşırlarını ortaya dökebiliyor. Bu durum gerçekten de çok düşündürücü.

Gelelim gelin kaynana ilişkisine, aslında iki kadının arasındaki ilişki de hiçbir erkeğin anlamayacağı türden değil mi?
-Kesinlikle. O da başka bir ilişki. İki rakip haline geliyorlar çünkü öncelikle paylaşılan bir erkek var ortada. O erkek eğer annenin yaşam garantisiyse bu rekabet daha da acımasız hale dönüşebiliyor. Öte yandan kaynana oğlunun sevgisini ve şefkatini paylaşmak istemiyor. Bir de gelenekler var tabii, gelin kaynanaya hizmet etmek zorunda, göz göze bakmamalı, başını yerden kaldırmamalı gibi... Örneğin Anadolu'da çoğu kadın kaynanasının yanında kocasına ve çocuğuna ilgi gösteremez. Bütün bu şartları düşündüğünüz zaman çatışma çıkmaması pek de mümkün değil.

Aslında yine dönüp dolaşıp kadın sorununa geliyoruz değil mi?
-Tabii. Türkiye'de kaynana çok dominant bir figür, bunun üzerine mutlaka araştırmalar yapılıp gelin- kaynana çatışmasını engelleyecek çözümler getirilmeli. Aslında bu programlara olan ilgi çatışmanın boyutunun ne derece ilerde olduğunun ipuçlarını veriyor bize.

Son günlerde birçok dizide de benzer kaynana figürleri görmeye başladık. Bunların etkisi toplum üzerinde olumlu mu yoksa olumsuz mu?
-Tek tek dizileri incelemem gerekir bu soruya cevap vermem için; ama şunu biliyorum ki bu diziler toplumun bir yansıması. Kadının statüsü aslında yaş ilerledikçe değişiyor biliyor musunuz? Örneğin evliliğinin ilk yıllarında kadın çok pasif. Kocanın otoritesi son derece baskın. Sonra kadın çocuk sahibi oluyor. Koca bu arada yaşlanıyor ve bazen hastalanıyor. Geleneksel ailelerde kadın 50 yaşından sonra aileyi yöneten duruma geliyor, düşünsenize. Yani bütün güç onda oluyor, kararları kadın veriyor. Eline geçen bu gücü değerlendirmek isteyen kadının ilk çatışması kuşkusuz geliniyle oluyor.

1 2 3 4 5
 
DİĞER GÜNDEM HABERLERİ
 Burası cesetli postane
 Paniğe hiç gerek yok
 Camilere yeni düzen
 'Uyanmaları için kaç kadın ölmeli?'
 Ortaköy'de kanlı pusu
 ATA uçağında türbülans paniği
ERDAL ŞAFAK
Dört mevsim manavı
Başkan Bush'un Slovakya'nın başkenti...
UMUR TALU
Mümkün değil!
Yeryüzünün ve insanın imkânlarına rağmen,...
ERGUN BABAHAN
Espriye ceza
Siyasi karikatürler, bir bakıma toplumun...
MEHMET ALTAN
"Dağıldınız..."
Aralık sonrasında "kış uykusuna"...
ÖMER LÜTFİ METE
Farkımız, düşmanımızı emzirmek
Bugünlerde 'Düşman...
Suriye'yi vurabiliriz
Filistinli örgütlerle ateşkes sağlandığı sırada gelen intihar...
BOP'un ilk ayağı Mısır olabilir mi?
Mısır Devlet Başkanı, birden fazla adayın katılmasına izin verecek...
Anadolu Ağası
Anadolu Ağası
Avrupa'ya vedasıyla hayal kırıklığı yaratan Kanarya, ligde tam yol...
 
    Günün İçinden | Yazarlar | Ekonomi | Gündem | Siyaset | Dünya | Televizyon | Hava Durumu
Spor | Günaydın | Kapak Güzeli | Astroloji | Magazin | Sağlık | Bizim City | Çizerler
Cumartesi | Aktüel Pazar | Sarı Sayfalar | Otomobil | Dosyalar | Arşiv | Ana Sayfa
   
    Copyright © 2003, 2004 - Tüm hakları saklıdır.
MERKEZ GAZETE DERGİ BASIM YAYINCILIK SANAYİ VE TİCARET A.Ş.
Üretim ve Tasarım   Merkez Bilgi Grubu