|
|
|
|
|
|
Düşünsene 50 yaşına gelmişsin ve kendinden hiç memnun değilsin
Çok şükür ben arkada gördüğüm o kadını çok seviyorum.
En son Ağır Roman'da izlediğimiz Müjde Ar, Eğreti Gelin filmiyle yeniden beyazperdeye döndü. Uzun aradan sonra hayatını, değişimini ve ilişkisini anlattı
Müjde Ar, Türk sinemasında bir klasik... Hep farklı, özel bir yeri vardı diğerlerinden. Ah Belinda, Teyzem, Adı Vasfiye, Asılacak Kadın'ı hatırlayın; kadınlara dair, kadınlara özel, kadınlara özgüven kazandıran filmlerin oyuncusuydu. Fahriye Abla'ydı; önce upuzun, sonra kesik saçı vardı/ teni buğdaysı, boyu bir başak kadardı/ içini gıcıklardı bütün erkeklerin altın bileziklerle dolu bilekleri/açılırdı rüzgarda kısa etekleri, açık saçık şarkılar söylerdi..." Porno furyası yüzünden ayağını sinemadan kesen kadınların sinemaya dönmesini sağlayan 'idol'dü, cesur rollerin kadınıydı, 80'lerde seks sembolü olarak anılmasına rağmen asla işi bayağılaştırmayan bir oyuncuydu, Aysel Gürel'in kızıydı; yani deli doluydu. Sözünü sakınmazdı. En önemlisi uzun süre sinemaya ara verse de hiç unutulmadı... Şimdi gözlerin pasını yeniden silecek Müjde Ar. 18 Şubat'ta gösterime girecek 'Eğreti Gelin'de İffet Hanım rolüyle beyazperdede boy gösterecek. Telefonda konuşurken tek şartı vardı; fotoğraf çektirmek istemiyordu. 'Yaşlandı herhalde' diye düşündüm. Ama kapıda bizi karşılayan kadın yıllara meydan okuyordu. Müthiş formda, müthiş genç! Hatta röportaj sırasında bir ara eteğini sıyırıp 'bak ben hala güzelim' dediğinde ona kesinlikle hak verdim. Kafamdan geçenleri söylediğimde ise güldü: "Yok şekerim! Ev taşıyorum, makyaja, saç baş yaptırmaya vaktim yok ondan fotoğraf çektirmiyorum" dedi. Mesafeli hatta soğuk bulurdum onu; alakası yokmuş! Çok sıcakkanlı, hatta anaç biri; vedalaşırken sarmaş dolaş ayrılacak kadar hem de... Kısacası ben ona bayıldım. Uzun aradan sonra verdiği ilk röportajdı bu. Evdeki bütün telefonların fişini çekti ve içini döktü...
ATIF'A 'HAYIR' DEMEM
* Uzun aradan sonra Eğreti Gelin'e 'evet' demenizin nedeni neydi? Atıf Yılmaz'la bizim aşağı yukarı 25 yıllık beraberliğimiz var. Atıf Bey biliyor ki, ben her zaman, hangi projesi olursa olsun, hiç düşünmeden 'evet' derim. 'Bir sıkıntı olursa ben oynarım, programımı ona göre ayarlarım' demiştim zaten.
* Aslında niyetiniz Atıf Yılmaz'a yardım mıydı? Ben hikâyeyi bile pek bilmiyordum doğrusu. Bir 'Eğreti Gelin' lafı ortada dolaşıyordu. Sonra senaryoyu gönderdi, filmdeki çocuğun annesi İffet karakteri çok güzel yazılmış. Rol neredeyse oyunculuk bile istemiyor. Bir de benim artık kaynana olma yaşım geldi (gülüyor), hoşuma gitti. Onlar da 'Acaba kabul eder mi?' diye düşünmüşler; 'Ne demek, ben bir dakikalık bir şey bile olsa memnuniyetle oynarım' dedim.
* Müjde Ar filmleri hep kadına, onun sorunlarına, başkaldırışına dair filmlerdi. Bu filmden de o tadı mı aldınız? Gayet tabii. Atıf Yılmaz'ı biliyorsunuz, onun kamerası hep kadınlardan yanadır.
KAYNANALIĞIM FENA
* Senaryoyu okuduğunuzda ne düşündünüz? Bilmiyordum ben bu kadınlara eğreti gelin dendiğini ama hepimiz biliyoruz, İstanbul'da bile, iyi bir ailenin çocuğuna gidip paralı bilmem ne tutuluyor. Erkekler ilk deneyimlerini genellikle daha tecrübeli ellerde yaşıyor. Toplum insanları buna mecbur kılmış. Eğreti gelin, meğreti gelin fark etmiyor, adı başka ama her yerde o kurum var. Benim de 13 yaşında erkek çocuğum var (nüfusuna aldığı kardeşinin oğlu Söz'den bahsediyor) ben de kara kara düşünüyorum, başına neler gelecek diye. Acaba bir arkadaşını mı sıkıştıracak bir köşede, yoksa gelip bizden mi yardım isteyecek, bilemiyorsunuz ki!
* Ne yapacaksınız peki? Onu bilemezsin! Ama öyle bir nokta gelir ki, çocuğun bir gün gelir der ki 'Ben böyle bir şeye ihtiyaç duyuyorum.' Hadi bakalım, ne yapacaksın? Hepimiz, bu toplumda insanların cinsel açılımlarını biliyoruz; ne noktaya kadar, ne oluyor, ne bitiyor. Sadece belli bir kesimde bunu tartışıyor olmak her şeyin çözüldüğü anlamına gelmiyor. Ama herkesin hayatında ilk deneyim; kadın için de, erkek için de çok önemli! Onun koşullarını biraz da sosyal çevre belirliyor. Onun için bilemezsiniz, kızınız ya da oğlunuz meselesini nasıl çözer. Filmdeki çocuk da çok genç zaten, 17 yaşında. Yani evliliğe bile hazır değil. Bir menfaat ilişkisinden ötürü çocuk evliliğe zorlanıyor.
* Atıf Yılmaz filmi bana izlettirdiğinde gördüm ki siz işini çok iyi bilen bir annesiniz! Ben kaynanalığımı görünce korktum! Güçlü ve baskın, biraz kocayı da yıldırmış bir tip! Eğreti gelin onun isteğiyle geliyor eve. Atıf Bey galiba biraz da şunu demek istiyor: Her şeyi zaten kadınlar idare ediyor, kadınlar kurguluyor.
NURGÜL'E AYIP ETTİLER
* Siz Nurgül Yeşilçay'la ilk kez oynadınız. Nasıl buldunuz onu? Ben zaten film çekerken müthiş anaç bir insanım. Herkesi kendim doğurdum gibi görürüm, yaşına başına bakmadan. Nurgül'ü de kendi kızım gibi gördüm; zaten sabahtan akşama kadar göğsüme yatırıyordum, öpüyordum, kokluyordum. Zaten Atıf Bey'in setlerinde hır gür olmaz. Kendisi gayet sakindir, kimseyi germez.
* Filmin setinde gazetecilere açıklama yapılırken, 'Hepsi benden öğrendi bu rolleri' demiştiniz, günlerce konuşulmuştu bu... Ben orada magazincilerle dalga geçiyordum herhalde! Şimdi ben hiç anlamıyorum şunları... Kalkmış, İstanbul'dan otobüsle Allah'ın Kastamonu'suna gelmiş, belli ki bir davet söz konusu. Adını vermeyeceğim bir-iki kişi; kendilerini de çok eskiden tanıyorum, yaşını başını almış abiler sözüm ona, kıza (Nurgül) gelip film setinin ortasında direkt olarak hakaret etmeye başladılar ve bir porno artisti muamelesi yaptılar. 20 sene önce de bana yapılıyordu böyle muameleler! Abuk sabuk sorular filan... Tabii Nurgül'ü korumak için, onların Nurgül'e yönelttiği soruları kendime yöneltilmiş gibi dalga geçtim! Neticede davet edilen kişilerin şunu bilmesi lazım ki, orası bir iş yeri, orada bir şey üretiliyor. Her şeyi bırak, o oyuncunun sinirini bozmak, moralini bozmak ne demek? 'Sana biz terbiyeyi öğretiriz' diyor bir tanesi mesela... Kimsin sen? Zaten kimse pek benim yanıma yaklaşmaz; namım meşhur! Hiç de kendimi tutmam öyle durumlarda. Çatır çatır konuşurum. Hakkı yok böyle bir şeye...
ŞİRİN SEVER
|
|
|
|
|
|
|
|
|