| |
|
|
İzlemek, karışmaktan daha akılcı olabilir..
Metin Akpınar'ın bir "Havlucu" (Veya Havlici) tiplemesi vardır. Bazen biz köşe yazarlarının durumunu, bu Havlucu'ya benzetiyorum. Örneğin Kıbrıs harekatı sırasında, Havlucu berberde sakal tıraşı olmaktadır. O sırada Yunan jetlerinin sesi gelir semalardan. Havlucu, yüzü köpüklü fırlar berber koltuğundan, sokağa çıkar. Yerden bir taş alıp, havadaki Yunan jetine atmaya hazırlanırken, uçak havada durur. Pilot kabininin üzerindeki cam aralanır, Yunan pilotu başını dışarı çıkarıp, aşağıda elinde taşla duran Havlucu'ya seslenir: - Havlucu, sen lütfen bu işe karışma, der. Şu anda AK Parti iktidarı, aynı anda kırk tane karpuzu yere düşürmeden koltuğunun altında taşımak zorunda. Ekonomi iyi gidiyor ama "Borç Sorunu" saatli bomba gibi durmakta. IMF ile, Dünya Bankası ile, global sermaye ile ilişkiler iyi tutulmalı. Irak'taki gelişmelerden ötürü bir anti-Amerikan cephe açmanın, "Taban"a mesaj vermekten başka bir yararı olmaz. Aynı anda Avrupa Birliği'ne dönük gelişmelerde, Kürt Sorunu, Kıbrıs Sorunu, Ermeni Sorunu gibi konularda "Ulusalcılık" yapmanın maliyeti de, getirisinden az olabilir. Yani Tayyip Erdoğan'ın, bazı "Havlucular"ın gazına gelmesi durumunda, Türkiye'nin ne tür durumlarla karşılaşabileceğini bildiğini varsaymak zorundayız. Ayrıca 11 Eylül 2001'deki terörist saldırı ertesinde "Bu terörizm değil" diyenlere ve Taliban'ı tutanlara karşın, şu anda Türk askerlerinin Afganistan'da görev yaptıklarını da unutmamalıyız. Yani herhalde Erdoğan bazen içinden birilerine "Havlucu, sen bu işe karışma" demektedir. Hele Amerika'nın Birleşmiş Milletler'e bile "Havlucu sen bu işe karışma" diyebildiği bir konjonktürde, Irak seçimini boykot eden Sünnilerle aynı safta bulunmak herhalde hesaplı değildir.
|