Yapı Kredi yönetimi Koç'a ve Çukurova'ya kırgın
Yapı Kredi Bankası Yönetim Kurulu'nun dün yaptığı açıklamayı iyi okumak lazım. "Bankayı sattım" diyen, ancak bankanın yönetimi ile bağlılık ilişkisi olmayan Çukurova'nın patronu Emin Karamehmet ile "Bankayı İtalyan ortağımla almaya karar verdim" diyen Koç Holding Yönetim Kurulu Başkanı Mustafa Koç'un bu operasyonun en önemli ayağını 'önemsemedikleri' anlaşılıyor. Yapı Kredi Bankası yönetim kurulunun bir üyesinin şu sözü kişisel olarak beni tatmin ederken, acıklı bir durumu da özetliyor: "Bana satışla ilgili sorular soruyorlar. Hiçbir şey bilmiyorum. Ne olup bittiğini gazetelerden ve Yavuz Semerci'nin yazılarından öğreniyorum, diyemem ki!" Dün YKB'nin Turkcell ile ilgili açıklamasının ardında bu psikoloji yatıyor. Edindiğim bilgi, yönetim kurulunun bu satışı engellemek gibi bir tavrının olmadığı yönünde. Ancak doğrudan yönetim kurulunun yetkisi altında bulunan konularda bilgisiz kalmaları canlarını sıkmış durumda. Aslında tarafların konumlarını şöyle özetlemek gerekir: Çukurova Grubu, bankanın yüzde 44.59'una sahip. Pamukbank'a el konulduğu için Çukurova Grubu ve Mehmet Emin Karamehmet'in bankacılık yapma ehliyeti ellerinden alınmıştı. (Ya da sadece sınırlı ehliyeti var.) Bu çerçevede Çukurova'nın hisselerini dilediği kişiye (BDDK'nın onay vermesi halinde) satma özgürlüğü var. Özgürlük sınırsız değil, 31 Ocak 2005 tarihine kadardı. O tarihten sonra satış yetkisi otorite ile ortak belirlenecek bir kişiye verilecekti. Çukurova'nın hissedar olmasına rağmen, bankanın tüzel kişilik olarak faaliyetlerini yürüten organlarında karar alma ve istediği yöneticileri atama yetkisi yoktu. Bu yetki, kamu otoritesi olan Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurulu tarafından kullanıldı ve bankanın yöneticilerini de BDDK seçti.
YKB YÖNETİM KURULU: Yapı Kredi'nin, hissedarları ile ayniyet ilişkileri yok. Onlar BDDK'nın talimatları doğrultusunda bankayı yönetiyor. Koç-Çukurova satış anlaşması fiilen gerçekleşene kadar, yönetim kurulu üyeleri Şirketler Hukuku acısından bankanın tüm aktif ve pasiflerine yönelik tasarruf yapma yetkisine sahip. Kamuoyunda tartışılan ve YKB'nin sahip (malik) olduğu Turkcell hisseleri, Digiturk, Superonline gibi şirketlerin satılıp satılmayacağına karar verecek olan tek yetkili organ konumundalar. Koç, hisseleri satın alana ve kendi iradesini yansıtacak yönetim kurulu üyelerini (hissedar sıfatıyla) seçene kadar bu böyle olacak. Anlaşılıyor ki, Çukurova ve Koç Finansal Hizmetler Şirketi arasında sürdürülen görüşmeler sadece bir hisse alışverişini ifade etmiyor. Aynı zamanda taraflar Turkcell, Digiturk gibi şirketlerin geleceğini etkileyecek bir karar da almışlar. Ancak bu kararı alırken, Yapı Kredi Bankası'nın yönetimini bilgilendirmeyi gerekli görmemişler! Yapı Kredi Yönetimi, dün yaptığı açıklama ile taraflara bir anlamda "kırıldığını" anlattı . Edindiğim bilgiler, yönetimin anlaşmayı bozmak yönünde bir tasarruf içinde olmadığını gösteriyor. Konuya iyi niyetli yaklaşma eğilimi ağır basıyor. Ancak, Digiturk, Superonline gibi şirketlerin satış süreçlerini de BDDK'dan bir talimat gelene kadar durdurmayacakları anlaşıyor. Turkcell konusundaki ifadeler ise, "kendi yetkilerini tanımlamak" dışında bir anlam taşımıyor. İyi niyet ve prensipler acısından banka yönetiminin, "Ben Turkcell hisselerini satıyorum" demesi zor . Böyle bir kararın bankanın satışını tehlikeye düşüreceği ve Çukurova'nın stratejisini un ufak edeceği açık. Yani banka yönetimi ile potansiyel alıcı ve Çukurova arasında büyük bir iletişim kopukluğu (problemi) yaşanıyor. İşin bence bir başka ayıbı, anlaşmanın detaylarının kamuoyuna açıklanmamış olması. Bu anlaşma, Turkcell, Yapı Kredi, Koç Holding (Koç ve Çukurova Grubu şirketleri borsanın piyasa değeri bakımından dörte biri ve 200 bin yerli, yabancı yatırımcısı bulunuyor) gibi halka açık şirketleri doğrudan ve dolaylı olarak etkiliyor. SPK'nın bu etkiyi dikkate alarak, anlaşmanın detaylarının açıklanması için bir baskı unsuru olması gerekiyor.
|