AB'nin 'CE' oyunu..
Müzakerelerin tarama süreci sonrasında mı, yoksa birlikte mi başlayacağı tartışması sürerken, AB ile şimdi de "CE" oyunu oynanıyor. Sıkıntı yaratan oyunun nedeni; AB ülkelerine ihraç edilecek ürünlerin standarda uygunluğunu gösteren, aynen Türkiye'deki malların üzerinde bulunan 'TSE' damgası benzeri 'CE' işareti... Yani, AB'ye ihraç edilecek malların üye ülkelerde serbestçe dolaşımını sağlayacak, "Conformite Europpeene" veya "Community Europe" olarak açılımı yapılan CE pasaportu. Diğer anlatımıyla; ihraç edilen cihaz veya ürünlerin kullanılması halinde, insan can ve mal güvenliğine, bitki ve hayvan varlığı ile çevreye zarar vermeyeceğini gösteren belge. AB bu belgeleri de 26 ayrı direktif altında toplamış. Örneğin; düdüklü tencere için ayrı, düşük voltajla çalışan elektrikli aletler için farklı bir direktif belirlemiş. AB ülkeleri "CE' işareti taşımayan, yani direktiflere uymayan malların sınırlarından girmesine, 1 Ocak 2002'den bu yana yasak uyguluyor. Bu belgeyi alabilmek için, İngiltere'de BSI veya Almanya'da TUVSUD gibi AB üyesi ülkelerde kurulu Türk Standartları Enstitüsü (TSE) benzeri 1200 kuruluştan birine başvurmak gerekiyor. Ürünlerin, AB standardına uygun olup olmadığı veya eksikliklerinin neler olduğu hakkında bu kuruluşlara belirli bir ücret karşılığı inceleme yaptırılıyor. Eğer ürün testlerden başarı ile geçerse CE işareti alma yetkisine sahip olunuyor. Uygunluk denetimi için alınan ücret de malın niteliğine göre 5 bin Euro'dan, 1 milyon Euro'ya (dinamit gibi sivil patlayıcılar için alınan bedel) kadar ulaşıyor.
Türkiye'nin uğraşı Türkiye de bir süredir üç kuruluşunun CE işareti verme yetkisine kavuşması yani akredite olması için uğraş veriyor. Bunlar; TSE, Türk Lloyd ve Çimento Müstahsilleri Birliği Çevre Laboratuarı ... AB Komisyonu ise bu üç kuruluş için iki yıldır tam anlamıyla ayak sürüyor. Konuyla ilgili olanların iddiasına göre, AB'nin ayak sürümesinin gerisinde yatan neden, kendi onaylı kuruluşlarının bu işten daha fazla kazanç sağlamasından kaynaklanıyor. Çünkü, Türkiye'den bir ürünü AB'ye ihraç edecek firmanın, örneğin İngiltere'deki BSI'ye veya Almanya'daki TUVSUD gibi kuruluşlardan birine gitmesi gerekiyor. Bu da yetmiyor, AB ülkelerindeki bu kuruluşlar firmalarla yaptıkları zorunlu anlaşma gereği, her bir ürün için CE işareti verme yetkisini 10 yıl süreyle ellerinde tutuyor. İşin ilginç yanı da firmaların uygunluk testlerini yaptırdıkları laboratuarlarda ortaya çıkıyor. Sanayi Bakanlığı yetkililerinin aktardığına göre, bu kuruluşlar CE işareti almak için kendilerine gelen ürünleri öyle alıp ülkelerinde kurdukları laboratuarlara falan götürmüyor. Türkiye'deki temsilcilikleri aracılığıyla, ürünlerin uygunluk durumunu tespit etmek için TSE, TÜBİTAK, üniversiteler veya Türk özel şirketlerinin laboratuarlarını kullanıyor. Örneğin, bir ürünü alıp TSE'ye yolluyorlar, uygunluk testlerini geçmesi halinde, "Tamam CE işareti alabilir" diyerek altına imza koyuyorlar. Sadece Türkiye'de üretilen cihaz veya malları değil, bölge ülkelerinden AB'ye ihraç edilecek birçok malın uygunluğu da yine Türkiye'de kurulu laboratuarlarda test ediliyor. TSE Başkanı Kenan Malatyalı'nın verdiği bilgiye göre, İngiliz BSI'nın yıllık cirosu 550 milyon, TUVSUD'un ise 1 milyar 100 milyon Euro'ya ulaşmış durumda. Türkiye'deki pazar payına gelince.. Türkiye, 65 milyar dolarlık yıllık ihracatının büyük bölümünü AB ülkelerine gerçekleştiriyor. Otomobil, tekstil, tarım gibi ürünler için CE işareti zorunluluğu bulunmuyor. Toplam ihracattan bu rakamlar düştüğünde yapılan hesaplamaya göre Türkiye'deki CE işaretinin pazar payı 5 milyar doları buluyor. AB Komisyonu ayak sürümesin de ne yapsın!..
|