kapat
   
SABAH Gazetesi
 
    Yazarlar
    Günün İçinden
    Ekonomi
    Gündem
    Siyaset
    Dünya
    Spor
    Hava Durumu
    Sarı Sayfalar
    Ana Sayfa
    Dosyalar
    Arşiv
    Etkinlikler
    Günaydın
    Televizyon
    Astroloji
    Magazin
    Sağlık
    Cumartesi
  » Aktüel Pazar
    Otomobil
    Sinema
    Çizerler
Bizimcity
Sizinkiler
emedya.sabah.com.tr
Google
Google Arama
 
Kazim Kanat @ SABAH
 

Monet uğruna ekmek çaldım

Seçkin dostum Rafi Portakal "Hadi sana göstereyim" dediği zaman inanamamıştım. Evet... Benim karşımda Monet'nin bir tablosu vardı. Sen Nehri'ni ve yamaçlarını gösteren bir tablo... Düşünebiliyor musunuz, ben Türkiye'deyim ve karşımda Monet'nin tablosu. Hadi benim yaşadığım şoku siz de yaşayın. Sıkı durun şimdi!... Renoir, Lautrec, Rodin, Boudin ve daha kimler.. Hatta Picasso ve Dali'nin de resimleri. Utrillo bile var. Şaşkınlığınıza nokta koyayım. Batı resminin 15 büyük ustasının resim sergisi 10 Aralık günü Portakal Sanat ve Kültür Evi'nde sergileniyor. Oturduğum sandalyeden kalkarken seçkin dostum, "Bu eserler ilk kez Türkiye'de" derken ben 70'li yıllara çoktan gitmiştim. İskenderun'da deniz kenarında gençlik günlerimizde tek uğraşımız resim yapmaktı... Hepimizin bir tek dileği vardı, bir gün Tatbiki Güzel Sanatlar'a kapağı atmak. Yani ressam olmak... Hayatın kötü sürprizleri sonucu ne Tatbiki'nin imtihanına girdim (Bütün arkadaşlarım imtihana girdi, hepsi kazandı. Ben ise imtihana girmedim. Ama gençliğim okulda geçti) ne de resim yapmaya devam ettim. Yaptığım tek şey ressam olan arkadaşlarımın yaptığı resimleri eleştirmekti. İşte o ressam günlerimdeki tek özlemim bir gün Louvre Müzesi'ni görmekti. Peki ama nasıl? Efendim 68 gençliğiyiz ya. Otostop gibi keşfettiğimiz inanılmaz bir olay var ya... Öyle böyle otostopla Fransa'ya gittim. Her genç gibi Paris'in ortasındaki St. Michel'e yerleştim. Sen Nehri'nin ortasındaki bu adacıkta her ülkenin genci birleşiyor. Kimi gitar çalıyor, kimi çiçek çocuğu olmanın keyfini yaşıyor. Uyku tulumumu çıkardım, uzandım... Karnım öyle aç ki... Yanıma uzun boylu esmer bir genç geldi. Tanıştık. İsmi Franco. Yani anlayacağınız İspanyol. "Franco" dedim, "Kralın oğlu falan mısın?" Hani şu ünlü İspanya Kralı yani şu Real Madrid'in de her şeyi olan Franco o zaman hayatta. İspanya'da yarı faşist bir yönetim var. Franco ile bir gecede dost olduk. Ama o Kazım demeye pek dili dönmediği için bana Amigo (Arkadaş) diyor. Gece yarısına doğru beni uyandırdı. "Hey Amigo" dedi, "Karnım çok aç. Beş param yok." "Dostum" dedim, "Uyu. Benim de karnım aç, birazcık param var onunla da yarın sabah Louvre'a gideceğim." Sabah oldu. Franco'nun derdi ekmek alıp karnını doyurmak. "Bak Franco" dedim, "Bu paraya dokunamam." İkimiz de birbirimizin gözüne baktık ve ne dediğimizi anladık. Franco dedi ki, "Eğer yakalanırsam Franco beni asar. Bir daha İspanya'nın dışına çıkamam." "Yani ekmek hırsızlığını ben mi yapacağım?" dedim. Franco aç ya... Sürekli cebimi gösteriyor. "Önce karnımızı doyuralım. Louvre'a gidip ne yapacaksın?" diye nutuk atıyor. Aslında benim bir başka rüyam da St. Michel'de Voltaire, Montesquieu, Russo'nun gittiği kahveye gidip nostalji yapmak. (Yılllar sonra Paris'e gittiğim de o kahveye gittim. Fransa'da yaşayan bir Türk arkadaşım 'Çılgın mısın, burası çok pahalı' dedi. Ben ise kendi kendime gülümsüyordum!...) Efendim lafı uzattım. Markete girdim ekmeği elime aldım. Şu Fransız ekmeklerini niye upuzun yaparlar o zaman anladım; kimse çalmasın diye! Franco'ya dedim ki "Ben ekmekle çıkıp kaçmaya başlayınca sen ters tarafa koş. Nasıl olsa senin üzerinde bir şey bulamazlar ve sana pardon derler. Adada da buluşuruz." Ekmek gömleğimin altında (Afedersiniz, çıkarken bir de konserve kutusunu cebime koymuşum. Açlık! Sen insanlara neler yaptırıyorsun. Affet beni Tanrım...) koşuyorum. Bir de baktım benim şaşkın arkadaşım Franco da peşimde. Onun arkasında da marketin görevlileri... Hayatımın en uzun koşusuydu... Adaya geldim çöktüm. Ne ekmekten bir lokma yedim, ne de konserveyi açtım. Hepsini Franco yedi bitirdi. Ben yürüyerek Louvre'un yolunu tuttum. İşte o gün Monet'nin resimlerine aşık olmuştum. Bugün ise o tablolardan biri Türkiye'de.

YAZARIN ÖNCEKİ YAZILARI
 Babamı sevgi öldürdü!   / 02-01-2005
 Mutsuz ve yalnız kadınlar kulübü!   / 26-12-2004
 Ölen adama borç para verilir mi?   / 19-12-2004
 Bir erkek nasıl kadın oldu?   / 12-12-2004
 Monet uğruna ekmek çaldım   / 05-12-2004
 Cebimde çok elma var   / 28-11-2004
 Şike, doping ve kadınlar!   / 21-11-2004
 Birkaç saatliğine patron olmalı!   / 14-11-2004
 İlk harçlığım delikli iki buçuk kuruştu   / 07-11-2004
 Fıska yemiş orfoz gibiyim!   / 31-10-2004
    Aktüel Pazar Yazarlar
  » Güncel
    Hobi
    Röportaj
    Gurme
    İyi Yaşa
BALÇİÇEK PAMİR
Rahşan Ecevit aslında 'Din elden gidiyor' dememiş 'Cin'...
THY'nin business class yolcusu arttı
THY'nin business class yolcusu arttı
Türk Hava Yolları geçen yıl yaklaşık 12 milyon yolcu taşıdı. 'Ticari...
Doğu'nun dürümüne hamsili Laz yorumu
Doğu'nun dürümüne hamsili Laz yorumu
Karadenizliler çorbasını, pilavını yaptığı hamsiden sonunda dürüm de...
Kale kapılarını önce kahve kokusu açtı
Osmanlı ordularının yapamadığını kahve yaptı ve dünyayı fethetti. Ne hazin...
Havyarın iyisi deniz kokar
Bakü'de gördüklerimi söyleyeyim; havyar, neft ve caz. Bu şehirde nereye...
 
    Günün İçinden | Yazarlar | Ekonomi | Gündem | Siyaset | Dünya | Televizyon | Hava Durumu
Spor | Günaydın | Kapak Güzeli | Astroloji | Magazin | Sağlık | Bizim City | Çizerler
Cumartesi | Aktüel Pazar | Sarı Sayfalar | Otomobil | Dosyalar
   
    Copyright © 2003, 2004 - Tüm hakları saklıdır.
MERKEZ GAZETE DERGİ BASIM YAYINCILIK SANAYİ VE TİCARET A.Ş.