kapat
   
SABAH Gazetesi
 
    Yazarlar
    Günün İçinden
    Ekonomi
  » Gündem
    Siyaset
    Dünya
    Spor
    Hava Durumu
    Sarı Sayfalar
    Ana Sayfa
    Dosyalar
    Arşiv
    Etkinlikler
    Günaydın
    Televizyon
    Astroloji
    Magazin
    Sağlık
    Cumartesi
    Aktüel Pazar
    Otomobil
    İşte İnsan
    Sinema
    Çizerler
Bizimcity
Sizinkiler
emedya.sabah.com.tr
Google
Google Arama
 
Olağanüstü ve sıradışı bir hayat yaşadı
Kanaat önderleri ne diyor?
Şu isim meselesi
Niye Nurculuk dizisi

Bir rüya gördü hayatı değişti

Said Nursi... İstanbul'a gelişi, Kurtuluş Savaşı günleri, Meclis'te törenle karşılanışı... İşte bugünkü Nur hareketini başlatan kişi, Said Nursi. Nurslu Said'in hayatı....

Usta kalem Emre Aköz, Said Nursi'den Fethullah Güven'e 75 yıllık Nur hareketini yazıyor.

- Bitlis'in Nurs köyünde 1876'da doğdu.
- Bir gün rüyasında pergamberi gördü. Çok etkilendi, şevkle dinini öğrenmeye sarıldı.
- Siirtli Molla Fethullah Efendi, üstün becerisi karşısında ona Bediüzzaman (Zamanın Güzeli) demeye başladı.
- Musevi olan İstanbul vekili Karasso'ya 'Beni az daha Müslüman yapacaktı' dedirtecek kadar iyi bir hatipti...


Olağanüstü ve sıradışı bir hayat yaşadı

Milyonların ilgi duyduğu Nur hareketini başlatan Bediüzzaman Said Nursi 1876-1960) olağanüstü bir hayat yaşadı Fotografik hafızasıyla tuğla gibi kitapları aklında tutan Said Nursi hiç evlenmedi, kadınlardan daima uzak durdu.

(Emre Aköz - Nevzat Atal)
Geçen gün İstanbul Beşiktaş'taki Kabalcı Kitapevi'nde dolaşıyordum. Gözüme bir kitap çarptı: 'Atatürk, Din ve Din Adamları.' Yazan: Prof. Ali Sarıkoyuncu. Türkiye Diyanet Vakfı Yayınları'ndan çıkan kitap dört baskı yapmış. Nur hareketi üzerine dizi hazırlıklarımız sürdüğü için merak ettim tabii. Kitabı karıştırdım. Said Nursi'yle ilgili bir bölüm göremedim. Bunun üzerine 'dizin' kısmına baktım. İbare şuydu: "Said-i Kürdi (Nursi): 123." Hemen 123'üncü sayfayı çevirdim. Said Nursi'nin adının geçtiği cümle şöyleydi: "İlk adı Cemiyet-i Müderrisin (Medrese Öğretmenleri Derneği) olan Teali-i İslam Cemiyeti'nin yönetim kurulunda, Mustafa Sabri (Başkan), İskilipli Mehmet Atıf (İkinci Başkan), Said-i Kürdi (Nursi) - İttihat ve Muhammediye Cemiyeti önderlerinden - bulunuyordu."

RESMİ TARİH YOK SAYIYOR
Ardından da şu cümle: "Teali-i İslam Cemiyeti, Kuva-yı Milliye aleyhinde bildiriler yayınlamıştır." Nasıl yani? Bu kadar mı? Bitti mi? Bunu okuyan herhangi bir kişi şöyle düşünür: "Haa, demek ki Said Nursi, Kurtuluş Savaşı'na karşıydı." Peki o zaman nasıl oldu da 1922 sonbaharında Said Nursi, ısrarla Ankara'ya davet edildi? Nasıl oldu da Millet Meclisi'nde Said Nursi için resmi bir 'hoş geldiniz' töreni düzenlendi? Bu bir çelişki değil mi? Kurtuluş Savaşı'na karşı çıkan bir din adamı niye Ankara'ya davet edilsin? Niye Meclis'te törenle karşılansın? Ve bir soru daha: Böyle bir dini kişilik nasıl olur da Atatürk'ün din adamlarıyla olan ilişkilerini anlatan bir kitapta yer almaz? Çok tuhaf! Said Nursi üzerine sohbet ettiğim çoğu kişi bu Ankara ve Meclis olayını bilmiyordu. Her duyan, "Ciddi misin, gerçekten böyle bir şey olmuş mu? Peki sonra ne olmuş da Said Nursi, 'Cumhuriyet düşmanı gerici' ilan edilmiş" diye soruyordu. 81 yıllık Türkiye tarihinin bu ilginç kişiliğini anlamamız için daha gerilere gitmemiz gerekiyor... Taa 1876 yılına...

BİR RÜYA HAYATINI DEĞİŞTİRDİ
Said Nursi, Bitlis'in Hizan kazasına bağlı İsparit nahiyesinin Nurs köyünde doğdu. Annesinin adı Nuriye, babasının adı Mirza'ydı. Kürt kökenli bu ailede tam yedi çocuk vardı: Dürriye, Hanım, Abdullah, Said, Mehmed, Abdülmecid, Mercan... Küçük Said gayet zeki, kendisine söyleneni olduğu gibi kabul etmeyen, sorular soran, zihnine takılan bir şeyin cevabını yıllar sonra bile arayan bir çocuktu. O dönemde TV, radyo yoktu. Köylere gazete gitmezdi. Müslüman halkın fikir ve inanç ihtiyacını dini sohbetler, Nakşi şeyhlerin dersleri karşılıyordu. Hocalar 'medrese' adı verilen bir organizasyonla gençleri eğitiyordu. 'Medrese' deyince aklınıza bugünkü okullar gelmesin. Okumaya, öğrenmeye eğilimi olan meraklı gençler bir hocanın kurduğu, çoğu bir camiye yaslanan, küçük çaplı dershanelerde bir araya geliyor... Burada yiyor, içiyor, eğitim görüyor, medresenin ve hocanın çeşitli işleriyle uğraşıyordu.

Said Nursi de aynı yoldan gitti. 6 yaşındayken Molla Mehmed Efendi'nin medresesine devam etti. Ardından abisi Abdullah'tan dersler aldı. Bir başka eğitim ocağı Tağ medresesiydi. Küçük Said'in kabiliyeti hocalarının dikkatini çekiyordu. Ancak Said henüz ne yapacağını bilemiyordu. Derken bir gün rüyasında peygamberi gördü. Bu rüya onu derinden etkiledi. 1888 yılında büyük bir şevkle din eğitimine yöneldi. Bitlis'teki Şeyh Emin Efendi medresesine gitti. Ardından diğerlerine... Daha sonra onu Erzurum'un Bayezit (bugün Ağrı'nın Doğubeyazıt ilçesi) kasabasındaki Şeyh Mehmed Celali medresesinde görüyoruz. Burada Said'in becerisi, azmi, zekası daha da belirgin hale geldi. Dönemin medreselerinde öğretilen tüm kitapları üç ay gibi çok kısa bir sürede okudu. Aslında bu mucizevi bir beceriydi. Çünkü diğer öğrenciler o kitapları kavramak için uzun yıllar çaba gösteriyordu. Bu becerinin ardında iki temel nokta vardı:

* Said kitaplarda yer alan, bugünkü dille 'not' (şerh ve haşiye) bölümlerini atlamış, ayrıntılara girmeden doğrudan ana metinleri okumuştu.

* Kısacık bir dönemde 80 kadar önemli kitabı 'kavrayarak' okuyabilmesinin bir başka nedeni de müthiş hafızasıydı. Benim anladığım kadarıyla Said Nursi olağanüstü bir 'fotografik hafıza'ya sahipti. Ancak fotografik hafıza geçicidir. Öğrenilenler bir süre sonra unutulur. Said Nursi daha sonra göreceğimiz gibi kitapları ara ara okuyarak hafızasını tazeliyordu. Dönemin din bilginleri defalarca Molla Said'i sınava çektiler. Bu sınavlarda hem okuduğu kitaplardan bölümler soruldu, hem de bunları yorumlaması istendi. Genç yaşına rağmen Said zorluğun üstesinden geldi; olaya şahit olanlar şaşırıp kaldı.

'BEDİÜZZAMAN' NE DEMEK?
Onun bilgisini sorgulayanlardan birisi de Siirt'teki ünlü Molla Fethullah Efendi'ydi. Said'in üstün becerisi karşısında hayran kalan hocası, Said'e 'Bediüzzaman' demeye başladı. Çünkü onu eski din alimlerinden Bediüzzaman-ı Hemadani'ye benzetmişti. 'Bedii' kelimesinin 'güzellik ölçülerine uyan', 'gözü ve gönlü okşayan', 'beğenilen' ve 'estetik' gibi anlamları vardır. O halde Bediüzzaman; 'Zamanın güzeli', 'Dönemin harikası' demektir. Din eğitimi alan öğrenciler neticede birer gençti. Aralarında kıskançlıklar, gruplaşmalar oluyordu. Bir keresinde Molla Said küçük yaşına rağmen tartışmalardan galip çıkınca bazı talebeler üstüne yürümüş, onu dövmeye çalışmışlardı. O günden sonra Said yanında bir hançer taşır oldu. Ona 'Said-i Meşhur' diyenler de vardı. Böylece Said Nursi toplum hayatında önemli bir kişi olarak ortaya çıkmaya başlıyordu.

VALİNİN KIZLARINA YÜZ YOK
Nasıl Batı'da zengin ve güç sahibi kişiler sanatçıları himaye ederse... TV'nin olmadığı dönemlerde nasıl çeşitli konularda paneller, geceler, tartışma seansları düzenlenirse... Bunların bir benzeri Osmanlı toplumunda da oluyordu. Said Nursi bir medreseden diğerine geçiyor, bir kentten diğerine seyahat ediyor... Oralarda karşılaştığı din alimleriyle tartışıyordu... Mesela dönemin Bitlis valisi Ömer Paşa'nın konağında kaldığını biliyoruz. Burada kendisine bir oda tahsis edildi. 20 yaşlarındaki Said Nursi vaktini kitap okumakla geçiriyordu. Hem de ne okuma! Kitapları hafızasına kaydediyordu. Bir kitabı ezberliyor, üç ay sonra tekrar ona dönüp ezberini tazeliyordu. Eşi vefat etmiş olan Ömer Paşa'nın altı kızı vardır. Said bu kızlarla ister istemez karşılaşır. Hatta bazen kızlardan biri odasına girmek ister.

DEDİKODULAR BOŞA ÇIKTI
Bu arada kentte dedikodu çıkarılır: Nasıl olur da Ömer Paşa, Said gibi bir delikanlıyı, bakire kızlarıyla yalnız bırakmaktadır? Olacak iş midir?" Kızlar ise bambaşka bir hikaye anlatmaktadır babalarına: "Bu Said ne biçim bir adam? Bizi odasından kovuyor. Karşılaştığımızda yüzümüze dahi bakmıyor!" Bu durum iki yıl boyunca sürer. İki yılın sonunda Said hâlâ altı kızı birbirinden ayırt edecek durumda değildir! Bu temayı daha sonra da göreceğiz: Said Nursi hiç evlenmemiş ve ömrü boyunca kadınlardan uzak durmuştur. O halde bir soruyla bugünü bitirelim: Bugün Nur cemaatinin önde gelenleri arasında hiç kadın olmamasının bir nedeni de Said Nursi'nin hayat biçimi olabilir mi?
DİĞER GÜNDEM HABERLERİ
 Kusursuz eş ödülü: 10 trilyon
 Cem Uzan: Çiftlikte bir gece kaldım
 Boşanmada post modern kararlar
 Kara Murat ders verecek
 Kızıltepe Kaymakamı Erzurum'a gönderildi
 Ortaöğretim Müfredatı Nasıl Değişecek?
 Taksim'de 'yaşam hakkı' zinciri
 Önder Babat'ın sır ölümü AİHM yolunda
 Engelliler de hacca gidebilecek
 Derviş 'Ankara'da SABAH'ın konuğu
 'Kamuoyunun Simavi Ailesi'ni tanımaya hakkı var'
 İstanbul'un artık Modern Sanat Müzesi de var
 Hayat veren Eren alkışlarla veda etti
 Buzlanan uçakta panik Buzlanan uçakta panik
ERDAL ŞAFAK
BOP'un kapağı açıldı
Türkiye, AB zirvesine...
UMUR TALU
3 yıl önceydi...
Aslında adetim değildir, eski (eskimiş)...
MEHMET BARLAS
İflas etmek kolay değil ama mümkündür...
Daha önce "Ben...
Aklanışını konser vererek kutladı!
İtalya Başbakanı Silvio Berlusconi, önceki gün görülen duruşmada...
BOP'ta ikinci randevu
İstanbul'da temelleri atılan Büyük Ortadoğu Projesi, Fas'ta masaya...
Kafa kafaya
Kafa kafaya
Anketi İstanbul'un dört kalabalık bölgesinde düzenledik. Bağdat...
 
    Günün İçinden | Yazarlar | Ekonomi | Gündem | Siyaset | Dünya | Televizyon | Hava Durumu
Spor | Günaydın | Kapak Güzeli | Astroloji | Magazin | Sağlık | Bizim City | Çizerler
Cumartesi | Aktüel Pazar | Sarı Sayfalar | Otomobil | Dosyalar | Arşiv | Ana Sayfa
   
    Copyright © 2003, 2004 - Tüm hakları saklıdır.
MERKEZ GAZETE DERGİ BASIM YAYINCILIK SANAYİ VE TİCARET A.Ş.
Üretim ve Tasarım   Merkez Bilgi Grubu