KKTC'nin sondan bir önceki faslı
Belli ki 17 Aralık'a kadar 'Benim oğlum BİNA okur, döner döner gene okur' misali AB'yi tartışmaktan başka bir şey yapmamız mümkün değil.. Zaten Türkiye'nin AB yapılanması da şimdilik çıplak bir bina gibi. Henüz yaşayan ve işleyen bir yapı değil, beton bir kafes.. Onu ' manda evi' yapmak da mümkün, Türkiye'nin herhangi bir AB üyesi ülke ile denk konumda katılımını sağlayacak merkez yapmak da.. İkinci ihtimalin gerçekleşmesi ve bu maceranın sonunda Türkiye'nin AB'ye tam üye olması bizim elimizde değil. Elimizde olan sadece bu binayı bir 'manda evi' yapıp yapmama tercihi.. Yürüyen tartışma ise 'AB'li olalım-olmayalım' münakaşası değil, 'tam üyeliğe kabul edilmezsek mandalığa rıza gösterelim-göstermeyelim' kavgasıdır.. Bugün itibariyle de, AB sürecinin düğüm noktalarından birine gelmiş, 'Helsinki'den bu yana Kıbrıs'ı beş kuruş almadan satmışlığımızın tescilini hemen mi yapalım, yoksa 17 Aralık sonrasına mı erteleyelim' müzakeresine oturmuş bulunuyoruz.. Öyle görünüyor ki; AB bu şamata arasında hükümetimize 'Ankara Protokolü'nü imzalattırmak veya sözünü almak suretiyle Türkleri Kıbrıs'tan tasfiye programının sondan bir önceki tavizini verdirme oyunu oynanıyor.. Son taviz Rum Devleti'ni alenen, resmen, siyaseten Kıbrıs'ın sahibi diye tanımamız olacak.. AB dönem başkanı Hollanda Dışişleri Bakanı Bernard Bot bunun için yırtınıyor.. Açık açık da '17 Aralık' tan önce çözeceğimize inanıyorum' diyerek sanki Ankara'dan daha önce kapalı kapılar ardında söz almış gibi konuşmaktan çekinmiyor.. Böyle bir hengamede zihnim, NTV'deki tartışmamızda Şahin Alpay'ın şahince bir kararlılıkla uzak durmamızı istediği 'milliyetçi asabiyet' sergileyerek bana Andreas Dimitriu'nun anlattıklarını hatırlattı.. Bugün 67 yaşında olan Dimitriu, EOKA-B üyesi olarak 1974 Temmuzu'nda Kıbrıs'ın Taşkent köyünden 83 erkek ve genç Türk'ü toplayıp infazcılara teslim edenlerden biri.. Bunların öldürüleceğini bilmediğine yemin ediyor ve ben ona inanıyorum, anlattıklarını da unutamıyorum. - Hepsini Limasol yakınında bir bölgeye götürmüşler, herkese sigara vermişler, sigaralarını içerken onları oturtmuşlar ve makineli tüfeklerle taramışlar. Hepsi yere düşmüşler ve sonra onları tabancalarla tek tek başlarından vurmuşlar. Bir delikanlı babasının yanındaymış. Kurtulmuş zira babasına ateş eden celladın silahındaki kurşunlar bitmiş. Babanın beyni oğlunun kafasının üzerine akmış. İnfazcılar onun vurulmuş olduğu izlenimini edinerek diğerine geçmişler. Tanrı'nın varlığına inanıyorum.. Gerçeğin açığa çıkması için iyi ki hayatta kalmış.... Peki niye öldürülmüş bu Türkler?.. - Öğrendiğime göre, işgal altındaki bölgelerden Türkler tarafından birçok kez ırzlarına geçilen ve çok kötü durumdaki zavallı kızlarımız Limasol'daki hastaneye getirilmişler. Bu kızların akrabalarının intikam hırsıyla Tatlısu'ya gittiklerini, ancak orada BM Barış Gücü askerleri bulunduğunu öğrendim. Birkaç Kıbrıslı Türk yakalamışlar, fakat Barış Gücü onları kaydettiği için, serbest bırakmak zorunda kalmışlar. Daha sonra, Barış Gücü'nün olmadığı Taşkent'e girmişler ve aradıkları fırsatı bulmuşlar. Taşkent'teki suçu bunların işlediğine inanıyorum. İnsan ne kadar barbar da olsa durup dururken bütün köyü öldüremez. Ortada intikam arzusu vardı. Bir Taşkentli bir Taşkentli'yi nasıl rahatsız edebilir? Tanrı'ya şükür, o bir kişi kurtuldu, çünkü bir kişinin bir Türk'ü öldürmesini kıskanan ve yalan söyleyebilecek insanlarımız var. Burada, Taşkent'te orada burada yalan söyleyerek insanları rahatsız etmek isteyenler var. Fakat benden bulmasınlar. Ben 67 yaşındayım... Ankara şimdi bu Kıbrıs için AB'nin insafına bel bağlamış durumda.. AB'nin insafı ise Lut Kavmi'nin hakimleri kadardır.. Lut Kavmi'nin hakimleri nasıl mıydı? Yakubi Tarihi'nden birkaç satır: Azgın bir kulampara sokakta birini yakalar, zorla tecavüz eder, sonra da 'Hadi bakalım şimdi sana yaptığım bu iyiliğin ücretini öde' diyerek parasını alırdı.. Hakimler de bu sapığın lehine karar verirlerdi.. Avrupa'nın Kıbrıs'ta bize yaptığı iyilik ve sergilediği adalet budur.. ENOSİS uğruna katliam ve tecavüzleri Rumlar başlatıp sürdürmüş, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi aynen Lut kavmi hakimleri gibi karar vermiş, ücreti mağdur olarak biz ödemişizdir.. (Louzidiu tazminatı..) Bugünkü bütün Batı'nın değil ama Haçlı Batı'nın 'öteki' için geleneksel yaklaşımı böyledir; yaptığı kötülüğün üstüne bir de bedel ödetir! İnanmayan ABD'nin Irak'ta yaptıklarını bir daha gözden geçirebilir..
|