1969'da bira üretimine başlayan Özilhan ve Yazıcı, pazarda beklenen ilgiyi görmeyince, çareyi arabalı vapurlarda Efes şişeleriyle tanıtım yapmakta bulur.
'Bira bu kapağın altındadır' sloganıyla akıllara kazınan Efes Pilsen, bu yıl 35.'inci doğum gününü kutluyor. Bugün Avrupa'dan Çin sınırına kadar 40 ülkede Türk kalitesini anlatan şirket, dünya liginde de sıralamaya girecek büyüklüğe ulaştı. Peki, Kayserili İzzet Özilhan'la Niğdeli Kamil Yazıcı'nın 55 yıla yaklaşan dostluğunun da temel taşı olan Efes, bugünlere nasıl geldi? İlk yıllarda, 'Bu acı birayla dayanamaz, iflas ederler' denen Efes, bugün Türkiye bira pazarının yüzde 75'ini nasıl ele geçirdi? Bu ilginç öyküyü, 'Efes Pilsen ile Dolu Dolu 35 Yıl' kitabında bulduk. Özilhan'ın şu anısı, o dönemde çekilen zorlukları çok iyi anlatıyor: "Karşıya arabalı vapurla geçerdik. O sıralar vapurda bira satılıyor. Büfenin önünde birer bira alır, karşıya geçene kadar içe içe giderdik. Diğer yolcular sırf Efes'i görsün, hatta bize bakıp Efes içsinler diye." İşte Türkiye'nin en büyük 50 şirketinden biri olan Efes'in öyküsü: İzzet Özilhan ile Kamil Yazıcı, Tahtakale'de tanışır. Özilhan'ın babası, 1946 yılında İstanbul'a gelip Beyoğlu'nun birahaneleriyle ünlü Balyoz Sokağı'ndaki bakkal dükkanı açar. Burada çalışan Özilhan, geceleri de Tekel birası satar. Yazıcı ise askerlik için İstanbul'dadır. Askerliği biterken arkadaşına tarihi teklifi yapar: "Eğer isterseniz, sizinle ortak olayım. Ben istiyorum." Bu teklifle ortak olan Özilhan ve Yazıcı, iki Çek markası, Skoda ve Jawa'yı ithal etmekle işe başlar.
30 BİN DOLARDAKİ SIR O günlerde Avrupa Ortak Pazarı da konuşulmaya başlanmıştır. Bir gün Özilhan, Ziya Müezzinoğlu'a, "Ortak pazarda hangi konuda rekabet edebiliriz?" diye sorar. Aldığı cevap çimento ve biradır. Birayı tercih eden Özilhan düşüncesini Jawa'nın genel müdürüne açar. Cebinden bozuk paralar çıkaran genel müdür, "Bak, bunlar zengin fakir herkesin cebinde vardır. Bu paralarla gelir senin biranı afiyetle içerler, sen sen ol, biradan vazgeçme" der. İki arkadaş küçük ortak olarak Kent Ailesi'ni de yanına alır. Fabrikanın makineleri Çekler'den 1 milyon dolara alınır. Aslında Çekler 1.3 milyon dolar ister. Sonra 1 milyon 30 bin dolara kadar düşerler. Ancak Özilhan, "1 milyon dolar veririm. Başka da olmaz" deyince pazarlık yarım kalır. O sırada Özilhan'ın yanında bulunan küçük ortak İhsan Kent'in oğlu Aydın Kent 30 bin dolar için pazarlığı bozmanın gereksiz olduğunu söyler. Ama Özilhan kararlıdır. Ve haklı çıkar da. Çekler 1 milyon dolara razı olur. Özilhan, genç ortağa döner, "İşte ticaretin sırır budur" der.