Politik güvenlik
Venedik - Uluslararası toplantılarda güvenliğin aşırı/yoğun bir biçimde konuşulması iyiye işaret değildir. Normal bir dünyada güvenlik örgütlerinin toplantılarında bile sadece güvenlik gündemlerinin olmaması gerekir. Çünkü güvenlik sadece güvenlik pratikleriyle elde edilemeyecek kadar geniş bir kapsama sahiptir. Fakat şimdilerde güvenlik örgütlerinin toplantılarında kötümser analizler eşliğinde sadece güvenlik konuşuluyor. Bununla da kalmıyor, politik, kültürel ve ekonomik eksenli toplantılarda da artık birinci maddeyi güvenlik temelindeki risk analizleri oluşturuyor. Güvenliğin sadece kendine indirgenen bir konu olması ve politik, kültürel ya da ekonomik konuları "yutması", dünyanın güvenlik konusunda "kırılgan" bir dönemden geçtiğini gösterir. Güvenlik ve benzeri konular ne kadar az konuşuluyorsa dünya o kadar güvenlidir, gündem ne kadar güvenlik konularıyla doluysa dünya o kadar az güvenli bir yerdir.
*** Güvenliğin sadece askeri tedbirler ya da asayiş önlemleriyle ilgili bir konu olmadığı konusunda, en azından Soğuk Savaş'ın bitimiyle ciddi bir yol alındı. Güvenlik maliyetlerinin azaltılmasından tutun da, güvenlik pratiklerinin güçlendirilmesine kadar bir dizi konunun özünde politik bir sorun olduğu algılandıkça, çözümün büyük çerçevesinin de politik olması gerektiği kavrandı. Dünya üzerindeki politik ilişkiler sağlam kurallara bağlı olarak işlemedikçe, güvenliğin sağlama alınması da mümkün değil. Politik ilişkileri sağlam "kurallara" ve "değerlere" bağlama çabası olmaksızın elde edilecek güvenlik ortamı son derece kırılgandır. Bu güvenlik ortamında herkesin güvenliği değil, sadece büyük güçlerin güvenliği gözetilir. Böyle bir güvenlik ortamı ise sahtedir; herkesin güvende olmadığı yerde hiç kimse güvende değildir. Güvenliği politik bağlamından kopararak daha da güçlendireceğini sanma yanılgısı geçmişte Eski Roma İmparatorluğu'nda görüldüğü gibi, bugün de "Yeni Roma" olma iddiasındaki ABD'de görülüyor. ABD, 11 Eylül olayları sonrasında kendi güvenliğini sağlamlaştırma adı altında "önleyici saldırı doktrini" üretince, bu, sadece kendi güvenliğini hesaba katma adına dünyanın geri kalanının güvenliğini riske sokma anlamına geldi. Zaten bu süreçte politik değerleri ve kuralları temsil eden uluslararası kurumların nasıl kenara itildiğini ve bunun da güvenlik kavramını politik, kültürel ve ekonomik bağlamlarından nasıl "boşandırdığını" izledik...
*** Bu sürecin ise hem ABD'yi hem de dünyayı daha güvenli kılmak yerine daha güvensiz kıldığı çok açık bir gerçek. Aynı şekilde "yeni güvenlik anlayışının hedefi" olan Irak ve Afganistan da düne göre daha güvenli yerler olarak kabul edilmezler. Bugün tüm dünyanın güvenliği için, güvenliği yeniden politik bağlamına oturtmak gerekiyor. Yani "güvenlik politikaları"ndan daha önce "politik güvenliğin" varolması gerektiği anlaşılmalıdır. Güvenliği diğer alanlardan kopuk bir konu olarak ele almak her zaman tehlikelidir. Bu tehlike bugün her alanda boy gösteriyor. Güvenlik ancak politik çerçevesi içinde sağlamdır. Arafat'ın ölümüyle ortaya çıkan Ortadoğu tablosuna, 11 Eylül sonrası güvenlik paradigmasıyla yaklaşmak ise felaketin kapısını çalmak demektir. Bu kapıyı kendi güvenlikleri adına açmaya çalışanlar, kapının arkasındaki karanlıkta uzun yıllar kaybolacaklardır. Çok geç olmadan güvenlik algısını ve pratiklerini politik değerlere yeniden bağlamak gerekiyor. "Politik güvenlik" olmadan, gerçek güvenlik elde edilemez.
|