kapat
   
SABAH Gazetesi
 
    Yazarlar
    Günün İçinden
    Ekonomi
    Gündem
    Siyaset
    Dünya
    Spor
    Hava Durumu
    Sarı Sayfalar
    Ana Sayfa
    Dosyalar
    Arşiv
    Etkinlikler
    Günaydın
    Televizyon
    Astroloji
    Magazin
    Sağlık
    Cuma
    Cumartesi
    Aktüel Pazar
    Otomobil
    Sinema
    Çizerler
Bizimcity
Sizinkiler
emedya.sabah.com.tr
Google
Google Arama
 
Yemek davetlerinde uyum şart
Yemek davetlerinde uyum şart


Görgü kuralları da her türlü kural gibi zamanla demokratikleşiyor. Ama kuralların tümüyle ortadan kalkması toplum düzeni içinde anarşiye yol açtığı gibi, kuralların rafa kaldırılması da sofrayı paylaşan kişileri artık giderek kabalaştırıyor
Şık bir restoranda, oldukça kalabalık bir sofradayız. Garsonlar yemek servisine, olması gerektiği gibi, hanımlardan başlamış. Hanımların tabakları tamamlandıktan sonra beylere servise sıra geliyor. Davet sahibi konumundaki kişi en sona bırakılarak servis tamamlandığında bir de ne görüyorsunuz, masadakilerin yarısı çoktan aç kurtlar gibi önlerindeki yemeğe yumulmuş, hatta yarılamışlar bile. Sık sık, şık yemek davetlerine katılmam gerekiyor. Ancak son zamanlarda bu tür yemeklerde karşılaştığım bazı tanınmış medya mensubu, işadamı, üst düzey yöneticilerle eşlerinin sofradaki davranışlarından rahatsızlık duyuyorum. Ev sahibinin konuklar onuruna kadeh kaldırmasını, onlara "hoş geldiniz" ya da "afiyet olsun" diyerek yemeği açmasını beklemeden atıştırmaya başlayanlar, ne yazık ki her geçen gün daha çoğalıyor. Evet, görgü kuralları da her türlü kural gibi önemli ölçüde demokratikleşiyor. Ama nasıl ki kuralların tümüyle ortadan kalkması toplum düzeni içinde bir anarşiye yol açarsa, görgü kurallarının rafa kaldırılması da sofrayı paylaşan kişileri magandalaştırıyor. Oysa bu ve benzeri bazı temel kurallar bilinir, bunlara uyulursa, ister samimi bir arkadaşınızın sofrasında, ister cumhurbaşkanının davetinde olun, gaf yapmadan, olumsuz biçimde dikkati çekmeden sofra ahengine uygun yemek yiyebilirsiniz; kimse de arkanızdan "ne görgüsüz!" diye fısıldaşmaz.

ANARŞİ GETİRİR
Erkeğin sofradaki hanımlar yerlerini almadan oturmaması, önemli bir kural. Sofrada otururken bacak bacak üstüne atmak, iskemlede sallanmak da yakışık almıyor. Hatta meyhane sofrasında kesinlikle göze batmayan, dirsekleri masaya dayayarak oturmak, kibar sofralarda bugün bile görgüsüzlük sayılmaya devam ediyor. Tabii ağzınızda yemek varken konuşmak, yemeği yerken ağzı şapırdatmak da sofradakilerin öldürücü bakışlarını paratoner gibi üzerinize çekmenize yeterli oluyor. Restoranda servisi garson yapar. Evde yenen yemekte, eğer evde bu işi başarabilecek bir personel varsa, o da garsonun yerini alıp servis yapabilir. Ancak Türk ve Doğu geleneklerine göre, evde çok sayıda hizmetçi bulunsa bile, sofrada yemeğin servisini evin hanımının yapması beklenir. 1980'lerde Fransız 'nouvelle cuisine' akımı yemeğin lezzetinden çok tabaktaki görünümünü öne çıkardığından beri, restoranlarda, garsonun elindeki tepsiden tabaklara ustalıkla yemekleri aktarması "garson servisi" tarihe karıştı. Tabaklar mutfakta hazırlanıp önümüze getirilir oldu. Gerçi 'nouvelle cuisine' akımı çok şükür unutuldu ama tabakların mutfakta hazırlanması alışkanlığında bir değişiklik olmadı. Ev davetlerinde de bir dönem tabaklar mutfakta hazırlanıp servis edildi ama bu uygulama pek tutmadı. Evlerde bugün de genellikle yemekler tabaklara sofrada paylaştırılıyor. Böylesi kuşkusuz çok daha iyi. Kuralların demokratikleşmesiyle birlikte resmi ev yemek davetleri giderek daha rahat bir havaya büründü. Birçok davette yemekler sofranın ortasına getiriliyor, konuklar buradan kendileri istedikleri kadarını tabaklarına alıyor. Kuşkusuz yazının başında değindiğim restoran davetinde olduğu gibi, ev davetinde de yemeğe evsahibinin konuklar onuruna kadeh kaldırmasıyla başlanır. Ancak sofrada yemeğin paylaştırılması uzun sürebileceği göz önünde tutularak, evsahibi, yemeği önünde hazır olanlara, "Lütfen beklemeyin, yemeğiniz soğumadan başlayın", diyerek dakikalar sürebilecek huzursuz bekleyişe son da verebilir.

ORTADAN ÇÖPLENMEYİN
Yemek servisi sırasında, açgözlü görünmemek için tabağın tepeleme doldurulmamasına özen gösterilmeli. Ancak çok açsanız, tabağınızdaki porsiyon yetmezse, hiç çekinmeden biraz daha alabilirsiniz. Kaldı ki, özellikle davet sahibi, konuklara sunduğu yemeklerin beğenildiğini görerek mutlu olur. Servis kâse ve tabaklarından kendi çatal bıçaklarınızla tabağınıza yemek aktarmanıza da olumlu bakılmayacağını bilmelisiniz. Zira bu iş için servis çatal kaşıkları kullanılır. Servis tabağındaki, örneğin bir patates kızartmasını kapıp ağza atmak ise uluslararası görgü kurallarına göre "skandal" sayılıyor. Yemek başladıktan sonra elektrik süpürgesi gibi bir anda tabağı tertemiz edecek şekilde yemeğe yumulmak da kesinlikle yakışık alan bir davranış değil. Yemek küçük lokmalar halinde ağza atılmalı, tabaktaki yemek, sofranın temposuna göre bitirilmeli. Çatal bıçağın tabağa çapraz şekilde bırakmak, yemeğe daha devam ettiğinizi gösteriyor. Yemeği bitirdiyseniz, çatal bıçağı tabağın içinde, saat 6.30 pozisyonunda ve birbirine paralel şekilde bırakmalısınız. Sofra sohbeti sırasında davetliler içinde herhangi biri ne kadar önemli olursa olsun, sadece onu ilgi odağı haline getirmek hoş görülmüyor. Davet sahibine düşen görev, sohbete herkesin katılmasını sağlamak. Masada herkesin katıldığı bir konu üzerinde sohbet sürerken yan yana oturan iki kişinin kendi aralarında farklı bir konuda hararetli bir sohbete girmeleri de doğru değil. Yemeğe kaba saba konuşmalar yakışmaz. Öte yandan, beğendiğiniz bir yemeği övmeniz şart değilse bile, ikram sahibini memnun edecek zarif bir davranış sayılır. Farklı görüşlerden kişilerin sofranın etrafında yer alabileceği gerekçesiyle yemeklerde siyaset, din tartışmaları ile hastalık ve seks, ırkçılık gibi konular hiç açılmamalı. Zira keyifli bir yemeğin tadı, şiddetli bir fikir tartışmasıyla bir anda kaçabilir. Gelelim ikram edilen bir yemeği reddetmeye... Bu davranış, eğer ortada şeker hastalığı, alerji gibi zorunlu bir sağlık nedeni yoksa, her zaman büyük kabalık sayılır. Ancak günümüzde bu kural sağından solundan epey delindi. Zira bugün toplumun büyük bir bölümü birbirinden farklı sayısız diyet programını uyguluyor. Birinde yenmesi caiz olan bir yemek, bir başka diyet programında yasaklar arasında yer alıyor. Dolayısıyla samimi bir yemek davetinde, davet sahibinin önceden konuklarının "yemedikleri" yiyecekleri öğrenerek menüyü ona göre düzenlemesinde, sofranın selameti açısından yarar var. Yıllar önce yemekleriyle ünlü bir dostumun evine davetliydim. Derken tanımadığım bir hanım konuk da sofraya oturmamıza kısa süre kala çıkageldi. Gelirken diyet yemeğini beraberinde getirmişti. Onun yiyeceği, aralarında çeşitli tohumlar, farklı otların bulunduğu tuhaf malzemelerin hazırlanması bizim için yapılan hazırlığı unutturdu. Mutfakta ev sahibesi ve personel seferber oldular. Yemeğe gecikmiş ve ağzımızın tadı kaçmış olarak oturduk. İçimden, "Madem yemeyeceksin, ne diye yemeğe katıldın; yemekten sonra kahveye gelsen, bizim keyfimizi de kaçırmamış olurdun", diye haykırmak geldi. Ama görgüm gereği dilimi ısırıp sustum...
DİĞER YAŞAM HABERLERİ
 Bu ayın vazgeçilmez tatları pide, zeytin, hurma ve güllaç
 Güllaç
 Çevreyi koruyan yiyecekler
 Hem ruhunuz hem bedeniniz yenilensin
 Türkiye'nin ilk online sanat merkezi
 Kitapla buluşmak için son üç gün
 Kehribar Kadınlar
 Auschwitz'in Külleri
 En keyifli iftar sofraları
 Yemek yerken zarafet önemli
 Lakerdanın tam mevsimi
 Bu şehir arkamdan geliyor
 Çıtır çıtır taze börekler
 Bir Ömrün Kıyılarında
 Başka bir şehirde yaşamam imkansız
 Dünyanın en tatlı hediyesi çikolata
 Bazen dua ediyorum
 Butik çikolatacılar
 Kozmetikte doğal mucizeler
    Yazarlar
    Alışveriş
  » Yaşam
    Ajanda
    Güncel
    Gezi
Volkan bakıcısının ihmalini affetmedi
Volkan bakıcısının ihmalini affetmedi
Gaziantep Hayvanat Bahçesi'nde temizlik için Sibirya kaplanının...
F-4 uçağı minareye çarptı, alemi parçaladı
F-4 uçağı minareye çarptı, alemi parçaladı
Ankara'da 29 Ekim Cumhuriyet Bayramı töreni provalarına katılan...
Türkiye'ye hayırlı 'hayır'
AB'de başlayan güvenoyu krizi, kamuoyunun dikkatini Türkiye'nin...
Katibemin üç trilyonu olmuş el ne karışır
Bursa Adliyesi'nde katibe olan Sıddıka Öztürk'ün banka hesabında üç...
 
    Günün İçinden | Yazarlar | Ekonomi | Gündem | Siyaset | Dünya | Televizyon | Hava Durumu
Spor | Günaydın | Kapak Güzeli | Astroloji | Magazin | Sağlık | Bizim City | Çizerler
Cumartesi | Aktüel Pazar | Sarı Sayfalar | Otomobil | Dosyalar
   
    Copyright © 2003, 2004 - Tüm hakları saklıdır.
MERKEZ GAZETE DERGİ BASIM YAYINCILIK SANAYİ VE TİCARET A.Ş.